ANKARA – Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde kadın ve LGBTİ+ öğrenciler, 27 Eylül 2024 tarihinde kaybolan ve 18 gün sonra Van Gölü kıyısında cansız bedeni bulunan Rojin Kabaiş için basın açıklaması düzenledi.
Pankarta ÖGB saldırısı
Öğrenciler, alanda “Rojin Kabaiş’e ne oldu? Çi bi serê Rojîn’e hat? ATK katilleri Saklama!” yazılı pankart açtılar. ÖGB tarafından pankarta saldırı gerçekleştirdi. Pankarta saldırılması üzerine direnen öğrenciler ÖGB tarafından şiddet gördü. Tüm baskılara rağmen öğrenciler, ÖGB ablukası içinde basın açıklamasını okudular.
Yapılan basın açıklamasında Kabaiş davasındaki delillerin karartılmasına şu sözlerle değinildi:
“Adli Tıp Kurumu’nun raporları eksik, çelişkili ve karartmalarla dolu. Rojin’in bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA tespit edilmesine rağmen, bir sene boyunca açıklanmadı; sahipleri ise hâlâ tespit edilmedi. Rojin’in otopsi görüntülerinin yer aldığı CD’nin çizilerek bozulduğu ortaya çıktı. Dosyaya gizlilik kararı getirildi; aileye ve kamuoyuna bilgi verilmedi, konuya dair haberlere erişim engeli getirildi. Olayın etkin soruşturulmasına dair verilen soru önergesi ise AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.”
“Kadınların ve LGBTİ+ların varoluşu hedef alınıyor!”
Basın açıklamasında, 11. Yargı paketi’ne tepki çeken ifadeler yer aldı:
“Bu ülkede her gün ortalama üç kadın öldürülüyor. 2025’in ilk dokuz ayında 290 kadın katledildi, 225 kadın şüpheli biçimde yaşamını yitirdi. Buna rağmen iktidar 2025 yılını ‘Aile Yılı’ ilan ederek kadınların yaşam hakkını değil, erkek egemen düzeni koruyor. Şimdi de 11. Yargı Paketi ile kadınların ve LGBTİ+’ların var olma mücadelesini hedef alıyor. ‘Aileyi koruma’ bahanesiyle hazırlanan bu düzenlemeler, kadınları eve, sessizliğe, itaat etmeye mahkûm etmeye çalışıyor.”
DTCF’li kadın ve LGBTİ+lar, basın açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:
“Biz üniversiteli kadınlar susmayacağız. Rojin’in failleri yargılanana kadar onun mücadelesini büyüteceğiz. Kadınların, öğrencilerin, LGBTİ+’ların yaşam hakkı için, özgür ve eşit bir üniversite için mücadelemizi sürdüreceğiz. Üniversitelerde kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam hakkını, güvenliğini, özgürlüğünü koruyacak mekanizmalar kurulana, adalet gerçekten sağlanana kadar vazgeçmeyeceğiz.”
 
				


