
Ne yaşayan ne ölen bir zamandan geçiyoruz. Ekmeğin pahalı, emeğin ve ölümün ucuz olduğu, adaletin mücadeleyle geleceği günlere ihtiyaç duyduğumuz zamanları yaşıyoruz.
TC faşizmi, kanlı ellerini sınır dışına uzatıyor. Tışrîn’i, Rojava’yı savunan, onurunu koruyan kadın ve çocukları, özgür basın emekçilerini katlediyor. İdeallerini bir kimlik gibi koruyan devrimcileri tutuklatıyor. Kanlı ve kirli ellerini her yere herkese uzatarak faşizmin utanç zulmünü yazıyor.
Ömrünü hakikatin açığa çıkarılmasına adayan, özgürlüğü düşlemekle sınırlı kalmayan, bu uğurda mücadele etmekten bir an olsun geri durmayan özgür basının değerli emekçisi Aziz Köylüoğlu tıpkı Nazım Daştan, Cihan Bilgin arkadaşlar gibi katledildi. Geride çeyrek asırlık emek, değer ve birikim bırakarak canından çok sevdiği Kürdistan dağlarından ve halkından koparıldı. Hakikatin susmayan diline, kalemine, kamerasına tahammül edemeyenler bir kez daha Aziz Köylüoğlu arkadaş şahsında yenildiler.
Ölüm ve zulüm haberleri basın emekçilerinin, devrimcilerin tutsak alınma hamleleri son bulmuyor. Ecevit Piroğlu yoldaş, Sırbistan’da daha önce tutuklandığı benzer gerekçelerle bu kez de Yunanistan’da tutuklandı. Evrensel hukuk yasaları, mantık kuralları ayaklar altına alınarak ikinci kez tutuklanan Ecevit Piroğlu yoldaşın hedef seçilmesi tesadüfi değildir. Yoldaşın şahsına yönelik saldırı, Rojava devrimine, Gezi isyanına, devrim ve sosyalizm ideallerine yöneliktir. Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimcilerin ellerini birbirine uzatmalarına, birlikte mücadele yürütmelerine yönelik yapılan bir saldırıdır.
Uzun süre Sırbistan’da tecrit altında kalarak özgürlüğü ve onuru için bedenini açlığa yatıran Piroğlu yoldaşın, bedeni zayıf düştü ancak başı öne düşmedi. Bundandır ki; kinci, intikamcı TC faşizmi, Piroğlu’nun direnişi ve dışarıda devrimcilerin dayanışmasını hazmedemedi. Sağlığını yitirme pahasına büyük bedel ödeyen özgürlük savaşçısı, hakkaniyet savunucusu Piroğlu yoldaşın kısa süreli de olsa serbest kalmasına tahammül edemediler. Gezi’nin direniş soluğunu yoldaşı Ulaş Bayraktaroğlu’yla birlikte Rojava’ya taşıyan Piroğlu, direniş ve onurun temsilcisi bir kimliğe sahip devrimcidir. Faşizmin Piroğlu yoldaşın devrim ve sosyalizm uğruna direnişinden tedirginlik duyması boşuna değildir. Onun soluk aldığı, mücadele yürüttüğü her an faşizmi tedirgin ve rahatsız etmektedir. Çünkü o hem Gezi’nin, hem de Rojava’nın direniş ruhunu bilincinde, mücadelesinde taşıyor ve yaşatıyor.
Faşizm, her yere, herkese en çok da devrimcilere, ilericilere, onur ve vicdan sahibi öncülere saldırıyor. Bırakalım birkaç yıla, bir anlık zamana, kısa bir soluklanmaya dahi tahammül edemiyor. Piroğlu yoldaşın direnişi ve direngenliği karşısında acizleşen faşizm, intikam almaya çalışıyor.
Piroğlu’nun benzer gerekçelerle ikinci kez tutuklanmasının hukuksal ya da mantıksal açıklaması var mıdır? Faşizmin hukuk ve adalet anlayışı, mantığın ve aklın zorlanarak dışlandığı yerde başlar. Adaletin, hukukun katledildiği yerde yaşar. Kan ve zorbalığın kutsandığı yerde varlık bulur.
TC faşizmi, kendisine muhalif olan, aykırı düşünen, farklı dille konuşan herkesi düşman ve rakip görüyor. Bırakalım özgürce yaşamalarını serbestçe dolaşmalarına bile tahammül edemiyor. Kan ve zorbalık üzerine yazılmış Türk hukuk sistemi elini sınır dışına uzatarak, uluslararası alanda İnterpol güçlerini de devreye sokarak devrimcileri alt etmeye çalışıyor. Türk hukuk sistemi, İnterpol’ü adeta TC faşizminin dışarıya uzanan eli ve kolu haline getirmeye çalışıyor. Faşizme karşı duran, direnen devrimcileri kriminalize edip suçlu gibi göstermeye çalışarak suçlarına da yasal kılıf giydirmeye çalışıyor. Bu konuda oldukça tecrübelidir. TC’nin yurtdışı şubesi gibi çalışan İnterpol, ülke dışındaki devrimcilerin, özgürlük savaşçılarının üzerinde dolaşan bir tehdit unsuru durumuna gelmiştir. İnterpol yasaları, faşizmin saldırganlığına göre düzenlenmeye, dizayn edilmeye çalışılıyor.
Ancak bilinir ki, devrimciler çok kelepçe gördü. Fazlasıyla işkence ve zindanlara tanıklık etti. Yargılanırken, faşizmin utanç yüzünü yargılayan bir tarih yazdılar. Buna Amed, Metris zindanlar tarihi fazlasıyla tanıktır. Yunanistan zindanları da tanıklık etmekten kurtulamayacaktır. Piroğlu yoldaşın bileklerine Sırbistan kelepçeleri dar geldiği gibi Yunanistan kelepçeleri de dar gelecektir.
Devrim ve sosyalizm tahayyüllerini gerçekleştirmek için risk almaktan, bedel ödemekten çekinmeyen Piroğlu’nun bir kez daha faşizmi yeneceğinden bir an olsun şüphe duymuyoruz. Çünkü halkımız ve devrimciler, onu Gezi İsyanı’ndan, Rojava’da komutan Ulaş Bayraktaroğlu’yla birlikte DAİŞ faşistlerine, Türk işgalcilerine karşı direnişinden tanır.
O, Gezi’nin direniş soluğunu Rojava’ya taşıyarak Türkiyeli devrimcilerin yoldaş elini Kürt halkının özgürlük mücadelesine uzatmış bir devrimcidir. Halkımız, Türkiyeli devrimciler, Kürt özgürlük savaşçıları nasıl ki onu devrimci pratiğinden tanıyorsa faşizmin sabıkalı kolluk güçleri de onu Gezi’den tanır. Faşizmin tedirginlik ve korkusu, yoldaşın direnişçi duruşundandır. Bilinir ki cesaret bulaşıcıdır. Devrimcilerin cesareti daha da bulaşıcıdır. Devrimcilere dokunan, onlara elini uzatan, onların sözünü dinleyen direnişine tanıklık eden her onur ve vicdan sahibi devrime tutkuyla bağlanır. Ve düşmanın başına bela olur.
Ecevit Piroğlu yoldaşın tutsaklığı bir an önce kaldırılmalıdır. Onur ve vicdan sahibi her özgürlük tutkunu insan Piroğlu’na sahip çıkmalı, tutsaklığının son bulması için çalışmalıdır.
(Yeni Özgür Politika – 11 Şubat 2025)