GüncelKadın

Antakya’da kadınlar 8 Mart’ta alanlarda

Depremin yerle bir ettiği Antakya'da kadınlar 8 Mart'ta sokaktaydı.

Aralarında YDK’lıların da olduğu Antakya Kadınlar Birlikte Güçlü ‘nün “Savaşa, şiddete, yıkıma, yoksulluğa, emek sömürüsüne ve kayyuma karşı kadınlar mücadeleyi büyütüyor” çağrısıyla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bir araya gelen Antakyalı kadınlar acısı, öfkesi ve mücadele coşkusuyla sokaklardaydı.
Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi önünde toplanan Antakyalı kadınlar “Kutsal aileniz batsın, kadınlar yaşasın”, ” Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganlarıyla yürüyüşe geçti.
Yürüyüş boyunca erkek devletin kadın ve LGBTİ+ mücadelesinin kazanımlarına dönük saldırıları, cezasızlık politikası, Suriye ve Filistin’deki emperyalist savaş politikaları, Suriye’deki HTŞ’nin alevilere dönük katliamları teşhir edilerek protesto edildi.
Yürüyüş boyunca 6 Şubat Depremleri sonrasında barınma, sağlık, ulaşım ve bir çok temel hakkın karşılanmadığı talepler dile getirildi. “Ma rihna nehna hom”, “Unutmak, Affetmek yok”, ” Hatayı yeniden kuracağız” sloganları yürüyüş boyunca devam etti.
Erkek devlet şiddetiyle katledilen kadınların isimleri sayılarak Antakya Kadın Platformu üyesi ve Antakya İHD kurucularından Hatice Can’ın 6 Şubat Depremleri’nde yaşamını yitirdiği Rana Apartmanı boşluğu önünde yaşamını yitiren kadınlar için 1 dk’lık saygı duruşu yapıldı.
Sonrasında basın açıklaması okundu. Açıklamada, “Erkek egemen sistem, medyasıyla, yargısıyla, polisiyle, iktidarıyla, kadınların ve LGBTİ+’ların bedenlerine, emeklerine, kimliklerine, tüm yaşamlarına yönelik baskılarını, saldırılarını arttırmaya, toplumda bir şiddet sarmalı örgütlemeye çalışmaktadır. Antakya’da yaşayan kadınlar olarak bizler de bu baskıyı, şiddeti, her gün hissediyor, yaşıyoruz.” denilerek Antakya’da depremin ikinci yılında kadınların yaşadıklarına dikkat çekildi:

Depremin ikinci yılını geride bıraktığımız şu günlerde bizi hâlâ, aydınlatılmayan, caddelerde, sokaklarda, her türlü şiddete, tacize, tecavüze, tehlikeye açık, güvensiz ortamlarda yaşamaya mahkum eden bu düzene karşı, biz kadınlar mücadeleyi büyütüyoruz.

Bizleri hâlâ, insani olmayan koşullarda, görünmeyen ev içi emeğimizin katmerlenerek sırtımıza yüklendiği, çadırlarda, konteynerlerde yaşamaya mahkûm eden iktidara karşı biz kadınlar mücadelede birleşiyoruz.

Ekonomik krizin bedelini bize ödetmeye, bizi ev içine hapsetmeye çalışanlar, bu kez 6 Şubat depremi sonrasında, yaşadığımız, toprakların her bir karışını ranta ve talana açmakta; rezerv yasasıyla, barınma hakkımızı, yaşam hakkımızı elimizden almaya çalışmaktadır. Topraklarımızı, sosyal ve kültürel dokuyu bozarak ve demografik yapıyı değiştirerek yağmalamak istemektedir. Biz kadınlar depremin ilk gününden bu yana, kurduğumuz dayanışmalarla, “Ma Rıhna Nıhna Hon” diyerek gösterdiğimiz iradeyi, bundan sonra da Antakya’yı yeniden inşa etmek için büyüteceğiz.

Toplumsal eşitsizliklerin her geçen gün derinleştiği kapitalist düzende en büyük yükü ve yarayı kadınlar alıyor. Kadının ekonomik özgürlüğünün artık birçok kadına hayal olarak göründüğü bir zam furyası ile karşı karşıyayız. Ekonomik krizin bahane edilmesi ve yoksulluğun, işsizliğin günbegün artmasıyla kadınlar, biçilen toplumsal rollere iyiden iyiye hapsedilmekteyiz.”

Açıklamada AKP’nin 2025 yılını Aile Yılı ilan etmesine de tepki gösterildi:

“AKP iktidarı, “2025 yılı aile yılı olsun” çağrısı yapmıştır. Bizlere yerlilik ve millilikle kuşatılmış bir tek tip erkek egemen aile anlayışı dayatılmakta, geleneksel cinsiyet rolleri ve eril tahakkümü pekiştiren cinsiyetçi düzenlemelere “aile yılı” denilerek kadınların emeği ve kimliği görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. Aynı “kutsal aile birliği”ni korumak adına, şiddete maruz kaldığımızda ise sessiz kalınmaktadır. Bizler, bizi ev içine hapseden, emeğimizi yok sayan, LGBTİ + düşmanlığını derinleştiren bu çağrıyı kabul etmiyoruz. 2025 yılı aile yılı değil, “kadınların mücadele yılı olacaktır” diyoruz.

Geçtiğimiz günlerde sızan yasa “torba yasa” taslağında, LGBTİ+ ların yaşadığı şiddet ortamını daha da körükleyecek, özgürlüklerinin elinden alınmasına sebep olacak maddeler var.TCK Madde 225 te yapılması planlanan değişikliklerden biri şudur.” Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” demektedir. Bizler bunun sadece bir yasa olmadığını, hükümetin anti demokratik uygulamalarını olağan hale getiren bir adımı olduğunu biliyoruz. Ayrımcılık ve nefret yasasına karşı sesimizi yükseltmeye, örgütlülüğümüzü büyütmeye devam ediyoruz.”

Açıklama Suriye’de yaşanan Alevi katliamına ve emperyalist savaşlara dikkat çekilerek şu sözlerle sona erdi:

“Bugün bölgemizde halklara savaş dayatılmaktadır. Egemenler, kârlarına kâr kattıkları, daha da zenginleştikleri yetmezmiş gibi sömürüyü daha da arttırma ve savaş yoluyla sömürgeleştirmeyi hızlandırmaya çalışmaktadır. Bölge halklarının payına ise, imha, inkâr ve katliam düşmektedir. Suriye’de HTŞ ve SMO çetelerinin iktidarı almasıyla Alevilere, Kürtlere, Dürzilere, Türkmenlere ve bütün Suriye halklarına saldırı ve katliam politikaları uygulanmaktadır. Son üç günde, Suriye de alevilere yönelik katliamların tırmanışa geçmiştir. Yanı başımızda HTŞ, sivilleri, alevi kadınları kaçırıyor, infaz ediyor, binlerce insanı katlediyor. Ve Suriye’ye demokrasi getireceğini iddia edenler sadece izliyor. Buna asla sessiz kalmayacağız. Diğer taraftan Kürt halkına ve bütün bir toplumsal muhalefete yönelik saldırılar, baskılar, tutuklamalar ve halkın iradesini gasp eden kayyum politikaları, hız kesmeden devam etmektedir. Emek mücadelesi veren sendikacılar, özgür basın emekçileri, sanatçılar, öğrenciler tutuklanmaktadır. Sözde barış süreci yürütenler, çatışmaları bitirmek için hiçbir sorumluluk almamakta, kadınların barış talebine saldırılarla yanıt vermektedir.

Biz kadınlar, bizi saran bu karanlığa ve savaş politikalarına, yaratılmaya çalışılan ırkçılığa karşı halkların ortak mücadelesini savunmaya, direnen halkların sesini yükseltmeye, savaşa karşı barışın sesi olmaya devam edeceğiz.

Bugün kadınlar, dünyanın dört bir yanında, Filistin’de, Sudan’da Rojava’da, Şili’de, Polonya’da başka bir yaşamı kurmak için direniyor, mücadele ediyor. Polonez’de, Chinatool’da, Hepsi Jet’te direnen işçiler, çalışma koşullarını iyileştirmek için biraraya gelen, sesini yükselten öğretmenler, sağlık çalışanları var. Akbelen’den Validebağ’a yaşam alanlarını koruyanlar, sokak canları için her sokakta dayanışmayı örenler var. Doğa ve hayvan katliamlarına karşı mücadelenin de yine en önünde kadınlar var. Yemekhane zamlarına karşı çıkan öğrenciler, kayyumlara direnen halklar var. Pınar Gültekin için, Rojin Kabaiş için, katledilen kadınlar için alanları dolduranlar, cezasızlık politikalarına karşı, kadına yönelik her türlü şiddete karşı meydanlarda yürüyenler var.

Direnen bütün kadınlara selam olsun!”

Eylem  “Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın mücadelemiz” sloganlarıyla eylem sona erdi.
Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu