
Özgür Gelecek Gazetesi olarak, hayvan hakları savunuculuğu yapan Ezgi Karakuş ile sokak hayvanlarının karşılaştığı zorlukları, mevcut yasaların yetersizliğini ve yaklaşan tehlikeleri gündeme getiren önemli bir röportaj gerçekleştirdik.
Karakuş, sokak hayvanları için yıllardır süregelen sorunları dile getirirken, son dönemde “katliam yasası” olarak adlandırılan yeni yasa tasarısının tehlikelerine dikkat çekti. Karakuş’a göre, sokak hayvanlarının barınaklarda yaşadıkları kötü koşullar, şiddet ve ölümle karşı karşıya olmaları, bu yasa tasarısının getireceği tehditlerle birleşince durum daha da vahimleşiyor.
Hayvan hakları savunuculuğunun, sokakta yaşayan hayvanlarla birlikte toplumda birlikte yaşama kültürünü savunmakla paralel bir mücadele olduğunun altını çizen Karakuş, yeni yasa tasarısının hayvanları yok etmekle kalmayıp, insanları da bu mücadeleye karşı hedef gösterdiğini söylüyor. Sokakta yaşayan hayvanların, barınaklardaki kötü koşullarda ve sağlıksız ortamda hayatta kalmaya çalıştığını belirten Karakuş, yasaların ve sistemlerin yetersizliğini vurguluyor.
“Mevcut yasa oldukça yetersizdi ve cezai yaptırımlar pratikte işlemiyordu!”
Karakuş, Türkiye’de sokak hayvanlarının yaşadığı zorlukları çok yönlü olarak ele alıyor. Öncelikle, mevcut yasaların yetersizliğinden ve sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddet, tecavüz gibi suçlarla mücadeledeki başarısızlıktan bahsediyor. “Mevcut yasa da hayvana yönelik şiddet, tecavüz gibi konularda oldukça yetersizdi ve cezai yaptırımlar pratikte işlemiyordu,” diyor Karakuş.
Ayrıca, “kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat” gibi hayvan haklarını savunmaya yönelik yerel yönetimlerin yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini de belirtiyor. Karakuş, “Belediyeler kısırlaştırmayı sistematik biçimde yapmıyor; gönüllüler kendi mahallelerinde yaşayan hayvanları kendi imkanlarıyla götürmeye çalışıyor” diyor. Barınakların durumu ise daha da vahim. Hayvanlar, kirli, hijyenik olmayan koşullarda yaşamaya mahkûm ediliyor. “Barınaklardaki koşullar oldukça kötüydü: hijyenik değildi, yeterli teknik donanım yoktu, personel yetersizdi. Hayvanlar bu süreçlerden sonra hastalanıp ölebiliyordu” diyerek barınaklardaki durumun kötülüğüne dikkat çekiyor.
“Yasa, sokakta yaşayan hayvanları öldürmeyi yasalaştırıyor!”
Karakuş’un en çok vurguladığı konulardan biri, şu an Türkiye’de tartışılan ve “katliam yasası” olarak bilinen yeni yasa tasarısı. Bu tasarı, sokakta yaşayan hayvanların toplatılmasını, barınaklarda tutulmalarını ve sonrasında “sahiplendirilemeyen” hayvanların öldürülmesini öngörüyor. Karakuş, “Bu yasa, hayvanların yaşam haklarını yok etmekle kalmıyor, aynı zamanda onların bakımını üstlenen insanları da hedef gösteriyor” diyor.
Tasarı, barınak personeline hayvanları toplama ve öldürme konusunda geniş yetkiler veriyor. Bu durumun hayvan hakları savunucularına karşı bir tehdit oluşturduğunu belirtiyor. “Bu yasa, sokakta yaşayan hayvanları öldürmeyi yasalaştırıyor. ‘Etik ötenazi’ adı altında sağlıklı, genç hayvanlar dahi toplatılıp öldürülmeye çalışılacak” diyor. Karakuş’un vurguladığı bir diğer önemli nokta ise, bu yasa ile birlikte toplumsal yaşamda ciddi bir ayrışma ve düşmanlık yaratılması. “Belediyelere ve barınak görevlilerine tanınan yetkilerle, toplumda hayvanlara sahip çıkan insanlara karşı kriminalize edici bir yaklaşım benimseniyor” diyerek bu tehlikeyi gözler önüne seriyor.
“Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk ancak şu ana kadar bir adım atılmadı”
Ezgi Karakuş, Anayasa Mahkemesi’nin ve hukuki sistemin hayvan hakları savunucularının mücadelesini ve sokak hayvanlarının yaşam haklarını koruma çabalarını engellediğini düşünüyor. “Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk ancak şu ana kadar bir adım atılmadı. Yasal düzenlemelerin ve uygulamaların, hayvan hakları temelinde değerlendirilmesi gerektiğini defalarca vurguladık” diyor. Bu durumu eleştiren Karakuş, hukuki sürecin çok yavaş ilerlediğine ve mağduriyetlerin devam etmesine neden olduğuna dikkat çekiyor.
“Basın, hayvan hakları konusunda duyarsız”
Basının bu konuda hala etkili bir rol oynamadığını, sokak hayvanları ve hakları konusundaki haberlerin genellikle göz ardı edildiğini belirtiyor. “Basın, hayvan hakları konusunda duyarsız. Büyük medya organları, sokakta yaşayan hayvanların karşılaştığı şiddet ya da öldürme olaylarını genellikle görmezden geliyor ya da küçük bir haber olarak sunuyor” diyerek, medyanın bu konuda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini ifade ediyor.
“Bu konuya dair yazılı, görsel ve dijital medyanın daha fazla duyarlılık göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Hayvan hakları sadece bir ‘sosyal sorumluluk’ değil, bir insanlık meselesidir. İnsanlar, hem hayvanların yaşam haklarına saygı göstermeli hem de bu mücadelenin görünür olmasına yardımcı olmalıdır” diyor Karakuş.
“Ana akım medya katliamı gizliyor!”
Karakuş, özellikle ana akım medyanın, yaşanan katliamları ve yasaya karşı verilen direnişi görmezden geldiğini belirtiyor. Medyanın, “katliam yasası”nın halk nezdinde kabul görmesini sağlamak amacıyla, köpekleri hedef gösterdiğini ve bu düşmanlaştırmanın ardından yasayı meşrulaştırmaya çalıştığını dile getiriyor ve “Ana akım medya bu katliamı gizliyor, alternatif medya ise bu kadar yaygın erişime sahip değil,” diyor. “Sosyal medyada gönüllüler ve hak savunucuları olarak bizler bu görünmezliği kırmaya çalışıyoruz” diyor.
Bunun yanısıra, medyanın görünürlüğü engellemeye yönelik çeşitli uygulamalara da dikkat çekiyor. “Antalya ve Ankara’daki barınaklarda yaşanan öldürme girişimleri, medyanın çekilmesi ve görünürlüğün engellenmesi gibi durumlar yaşandı” diyerek, bu baskılara karşı direnişi büyütme çabalarını anlatıyor.
“Birlikte yaşama kültürünü yeniden inşa etmek istiyoruz!”
Karakuş, sokakta ve mahallelerde dayanışmanın büyük önem taşıdığını belirtiyor. “Mahalle bazında insanlar kendi yaşadıkları bölgelerde hayvanları korumaya çalışıyor. Gönüllüler hayvanları sahiplendiriyor, kimliğini değiştirip başka mahallelere taşıyor, barınaklardan kaçırıyor” diyerek sokaktaki mücadelenin özverili yönlerini anlatıyor.
Ayrıca, sosyal medyada büyük bir görünürlük sağlandığını ve imza kampanyaları, eylemler, canlı yayınlar gibi yöntemlerle bu mücadelenin her kesime ulaşmaya çalıştığını vurguluyor. Bu mücadelede, gençlerle ve çocuklarla dayanışmanın da önemli olduğunu belirtiyor. “Birlikte yaşamak kültürünü yeniden inşa etmek istiyoruz. Bu mücadele sadece hayvanları korumak değil, aynı zamanda daha adil bir toplum kurmak için de çok önemli” diyor Karakuş.
Ayrıca “Bu yasa geçsin diye sessiz kalırsak, yarın bu faşizan uygulamalar bize döner. Bugün hayvanlara yapılan yarın insanlara yapılır. O yüzden birlikte yaşamı savunmak zorundayız” diyerek son bir çağrı yapıyor.