
Zannedilir ki, filozof ve bilge insanlar sadece şehirlerde, üniversitelerde veya yüksek okullarda bulunur. Şehir ve modernite merkezli bakış açısının tutsaklığını ve düşünsel darlığını yaşayanlar ne dağa bakmayı ne de dağda bilge ve filozof aramayı aklına getirmez.
Oysa Kürdistan dağlarında, özgürlüğü için savaşan ne kadar gerilla varsa bilinmelidir ki bir o kadar her yaştan isimsiz, ünvansız bilge ve filozof vardır. Onların devlet erkanı ve üniversiteleri tarafından verilmiş bir ünvanları, bir sıfatları yoktur. Boyunlarında kravatları, ellerinde bilgisayar ve telefonları, ceplerinde istedikleri ülkeye gidip, seyahat edecek renkli pasaportları, limitsiz kredi kartları yoktur. Çıkar ve maddiyata dayalı yaşama, tüketici dünyanın aldatıcı görüntü ve renklerine tenezzül etmeyecek bir yerde durup, dervişçe yaşadılar. Halk tarafından karşılığı ve özgürlük nezdinde inandırıcılığı olmayan hiçbir şeye değer ve anlam vermediler.
Onlar, dağın, insanın, sırrını çözmüş çok yönlü doğa, tarih, toplum, mücadele ve eylem bilgisine sahip, her gün kendini gelişim ve mücadelenin yasalarına göre yenileyen, yürürken düşünen, düşünürken yürüyen, elleri ve akıllarıyla üreten, yaratan, yaşamları boyunca sayısız engelleri aşmış, binbir türlü zorluğu yenmiş bilgelerdir. Hakikatin sırrını derinden çözümleyerek yaşayanlar, yaşamlarına güçlü anlam ve amaç yükleyerek yürür. Gökyüzünün ve özgürlüğün fethine çıkarak, kimsenin kolay yapamayacağını onlar büyük bir tutku ve aşkla yaparlar.
Kolay değil her gün, her an bıçak sırtında yürümeyi göze alarak ömrünün tüm zamanlarını özgürlüğe ve sosyalizme adamak… Kolay değil her an zulmün yağmur gibi yağdığı işkencehanelerde ve zindanlarda boyun eğmeden, diz çökmeden direnmek, sonra çıkıp özgürlüğün ve dağların yoluna düşmek… Kolay değil inandığı yolda engel tanımadan son nefesine dek halkına armağan etmek için hakikati aramak için savaşmak…
Heval Fuat ve Rıza Altun sadece dava insanı olmadılar. İki dağ bilgesi ve direniş ustası olarak hafızamızın en canlı direniş sayfalarına yazıldılar. Onlar, direnişin ve savaşımın tartışmasız saygıdeğer öğretmenleri oldular.
Tarihin şaşmaz yasasıdır. Karanlığı parçalamak için ışığı taşıyanlar bir gün şehit düşer, ancak kimse onların yaydığı ışığı karartamaz. Adanmış bir ömrün inançlı yürekleri “Aslolan, varlığını sürdüren ve inadına direnen yaşamın” öncüleri olmaktır. Işığa en yakın olanlar ve etrafına en fazla ışığı yaymaya çalışanlardır.
Yoksul ve onurlu halkına yaşadığı cehennemi cennete çevirmek için fedakarlık dolu savaşımda büyük bedeller ödemekten başka bir yolun olmadığını bilerek, özgürlüğün boğazını sıkanlara hak ettikleri dersi verdiler.
Yüz yıllık Türkçülük zehiriyle hastalananlara en iyi tedavinin, Kürt ve Kürdistan gerçekliğine ve özgürlük uğruna yaşamlarının tüm zamanlarını koşulsuz adayanlara bakmak ve anlamaya çalışmak olduğunu mücadele ve tarih mutlaka öğretecektir.
Kürt çocuklarının kalbinde büyüyen bilge ve onurlu öğretmenlerin, dağlarda son sözlerini söyleyerek sonsuzluğa uzanan Heval Fuat ve Rıza Altun olduğunu, mutlaka bilecek ve onların yürüdükleri yolda yürümekten asla yorulmayacaklar.
Yoksulların sırtında yükselen sarayın saltanatına son verme kavgasında, evlat kokan Kürdistan dağlarını yaşam ve savaş alanı yapan Dersim’in bilgeleri Heval Fuat ve Rıza Altun’un anıları sonsuza dek yaşayacaktır.
(Yeni Özgür Politika – 17 Mayıs 2024)