Kadıköy’e geçmek isteyen ve yürüyüş güzergahından ayrılan 11 LGBTİ+ aktivisti ise Halitağa Caddesi’nde “GBT yapılacağı” gerekçesiyle durdurularak gözaltına alındı. Avukatların verdiği bilgiye göre 63 kişi gözaltına alındı. Gözaltı sırasında polis, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Özgül Saki ve Kezban Konukçu’nun yürüyüşü izlemesini de engellemeye çalıştı.
“Başkaldırıyoruz!”
Gözaltıların ve polis şiddetinin gölgesinde kalan yürüyüş, bu yıl “Başkaldırı” temasıyla planlandı. Katılımcılar, yürüyüşün baskılar ve yasaklara rağmen yapıldığını vurgulayarak devlete, patriyarkaya ve nefret politikalarına karşı sert bir dille seslendi.
Trans+ Onur Haftası Komitesi tarafından paylaşılan basın açıklaması şöyle:
“11. Trans+ Onur Yürüyüşü’nü ‘Başkaldırı’ temasıyla Kadıköy’de gerçekleştiriyoruz. Varlığımızı, hafızamızı, birbirimize olan inancımızı büyütmek için buradayız. Geçen yıl engellenmeye çalışılan yürüyüşümüzü, baskıya karşı direnişle büyüttük. Bugün sokaktaki varlığımız, kitleselleşmemize yönelik engellerinize teslim olmadığımızın ilanıdır.”
Açıklamada, yürüyüşün devlet baskısı sonucu hayatları çalınan translara ve yakın zamanda hayatını kaybeden siyasetçi Sırrı Süreyya Önder’e adandığı belirtildi. AKP’nin LGBTİ+’lara, kadınlara ve Kürdistan’daki yerel yönetimlere karşı yürüttüğü politikalar da sert bir dille eleştirildi.
“Barış translar olmadan olmaz”
Açıklamada, çatışmasızlık ve barış süreci tartışmalarına da değinilerek LGBTİ+’ların bu sürecin aktif öznesi olması gerektiği ifade edildi:
“Bu topraklarda gerçek bir barış olacaksa, TRANSLAR olmadan olmaz. Çünkü barış, herkes için olduğunda barıştır. Sürece LGBTİ+’lar da dahil edilmelidir.”
“Aile yılı değil, nefret yılı”
2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesine sert tepki gösterilen metinde, devletin aile kurumunu LGBTİ+’ların ve kadınların bedenlerini denetlemek için kullandığı vurgulandı:“Yıllardır düzenlenen aile yürüyüşleri ve çalıştayları ile devlet; translara, lubunyalara ve kadınlara adeta savaş açmış durumda. Sağlık Bakanlığı’nın kurduğu Cinsiyet Değiştirme Denetim Komisyonu, uyum süreçlerimizi daha da zorlaştırıyor. Hormon hakkımız engelleniyor, ‘hormon haktır’ dediğimizde gözaltına alınıyoruz.”
Trans cinayetleri: “Münferit değil, politiktir”
Metinde son yıllarda artan trans cinayetlerine de geniş yer ayrıldı. Cinayetlerin münferit değil, devlet politikalarının sonucu olduğu açıkça ifade edildi:
“Trans intiharları cis-hetero patriyarkal kapitalist düzenin ürünüdür. Trans kadınlar zorunlu seks işçiliğine mahkûm edilirken, faillerin cezasız bırakılması bu şiddetin bizzat devlet eliyle meşrulaştırıldığını gösteriyor.”
“Bu sistem böyle işliyor: BAŞKALDIRIYORUZ!”
Basın açıklamasında sistematik hale gelen erkek şiddetine, yoksulluğa, işçi cinayetlerine, hayvanlara yönelik saldırılara ve Filistin’deki soykırıma karşı da net tutum alındı. LGBTİ+’ların yalnızca görünürlük değil, yeni bir yaşam biçimi çağrısı yaptığı belirtildi:
“Trans varoluş yalnızca kimlik değil, bu düzenle bir kopuştur. Biz, bu düzenin dışında bir yaşamın mümkün olduğunu haykırıyoruz. Sizi tanımıyoruz, bu sistemi tanımıyoruz. Yaşamlarımızı savunuyor, BAŞKALDIRIYORUZ!”
Tarihe direnişle yazılan onur
Son olarak açıklama, Türkiye’de transların tarihsel direnişini hatırlatarak şu sözlerle tamamlandı: