
1993 yılında Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen altı köylü için adalet talebi bir kez daha dile getirildi. Cumartesi Anneleri/İnsanları, 1057. haftada devletin geçmişle yüzleşmesi ve faillerin yargılanması çağrısında bulundu.
İstanbul Galatasaray Meydanı’nda düzenlenen eylemde basın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından Sebla Arcan okudu. Açıklamada, 1993 yılının Haziran ayında Özbaşoğlu köyünde düzenlenen askeri operasyonda gözaltına alındıktan sonra kaybedilen ya da infaz edilen Ömer Çetin, Ahmet Güler, Sait Şen, Beşir Başkak ve Abdullah Güler için adalet talep edildi.
“Yaklaşık yarım asırdır ülkemizde süren çatışma ve şiddet ortamı çok sayıda can kaybına, ağır insan hakları ihlallerine ve toplumsal yıkımlara neden oldu,” diyen Arcan, kaybetmelerin bu sürecin en acımasız uygulamalarından biri olduğunu vurguladı. “Hakikat ve adalet talebimize aynı zamanda barış talebi de eşlik etti. Çünkü barışın yolunun hakikatten, hakikatin yolunun adaletten geçtiğini biliyoruz,” sözleriyle adalet arayışının aynı zamanda bir “barış” talebi olduğuna dikkat çekti.
“İşkence, infaz, cezasızlık…”
Basın açıklamasında olayın ayrıntıları da paylaşıldı. 1993 yılının Haziran ayında havadan ve karadan gerçekleştirilen bir askeri operasyonla köy basıldı. Köy halkı okul bahçesinde toplandı, köylüler günlerce işkence gördü. Gözaltına alınanlardan Ömer Çetin, karakola götürülüp ardından evine getirilerek arama yapıldı. Ancak bir şey bulunamayınca askerler, “Konuşmazsan eşini çıplak şekilde köyde dolaştıracağız,” diyerek tehditte bulundu. Bu tehdit karşısında evin balkonundan kaçmaya çalışan Ömer Çetin, askerler tarafından taranarak ağır yaralandı.
Aynı gün, aralarında Ahmet Güler, Sait Şen, Beşir Başkak ve Abdullah Güler’in de bulunduğu altı kişi gözaltına alındı. Günler sonra köye ağır yaralı dönen Ahmet Güler, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Ömer Çetin ve benimle aynı isme sahip Ahmet Güler’i köy yakınlarında infaz ettiler. Ardından beni, Sait Şen, Beşir Başkak ve Abdullah Güler’i buğday tarlalarının olduğu dağlık bir alana götürdüler. Bizi bir çukura attılar. Ben otururken silah sesleri geldi, arkadaşlarım üzerime düştü. Bir de bomba attılar. Kendime geldiğimde köye döndüm ve olanları anlattım.”
“Ne soruşturma açıldı ne failler yargılandı”
Aileler, tanığın ifadesine rağmen herhangi bir adli işlem başlatılmadığını hatırlattı. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Pierre Sane’nin dönemin Başbakanı Tansu Çiller’e gönderdiği mektuba rağmen hukuki bir sürecin işletilmediği ifade edildi. “Ahmet Güler, 24 gün hastanede tedavi gördü. Sol kolu sakat kaldı, hâlâ bedenini tam olarak kullanamıyor. Olayı tüm ayrıntılarıyla anlatmasına rağmen tek bir savcı bile harekete geçmedi” denildi.
Aileler, sevdiklerinin bedenlerine ulaşabilmek için tam 19 yıl bekledi. 2012 yılında Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında yapılan kazılarda önce üç, ardından iki kişiye ait kemiklere ulaşıldı. Elbiselerinden Sait Şen, Beşir Başkak, Abdullah Güler, Ömer Çetin ve Ahmet Güler teşhis edildi. Kimlik tespitlerinin ardından kemikler ailelerine teslim edildi ve 19 yıl sonra defnedildiler.
“Devlet hukukla yüzleşmeli”
Ancak açıklamada, “32 yıldır bu ağır insan hakları ihlaliyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı. Suçun failleri yargılanmadı. Ailelerin hakikati bilme ve adalete ulaşma hakkı sistematik olarak engellendi” ifadelerine yer verildi. Arcan, bu sürenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
“Kaç yıl geçerse geçsin, Ömer Çetin, Ahmet Güler, Sait Şen, Beşir Başkak, Abdullah Güler ve diğer Ahmet Güler için; tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
“Yüzleşmeden barış olmaz”
“Kalıcı bir toplumsal barış, geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma iradesi olmadan mümkün değildir,” ifadeleriyle devletin tarihsel sorumluluğu hatırlatıldı.
“Diren Emine Anne”
Basın açıklamasının ardından sözlerine devam eden Sebla Arcan, hastalığı nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakımda tedavi gören Cumartesi Anneleri’nden Emine Ocak’a seslenerek duygusal bir mesaj verdi. Arcan, “Emine Ocak, her hafta bizleri televizyondan izlerdi ama bu hafta yoğun bakımda olduğu için izleyemeyecek. Diren Emine Anne,” diyerek, Cumartesi Anneleri’nin simge isimlerinden biri olan Emine Ocak’a destek verdi.
Arcan’ın ardından söz alan Ali Ocak, kaybedilen Hasan Ocak’ın oğlu olarak duygularını şu sözlerle ifade etti:
“Babamın aramızdan koparılışının 24. yılı. Annem hastalığına rağmen yıllarca burada adalet aradı ama adalete ulaşamadan, bu mücadeleyi bize miras bırakarak ayrıldı aramızdan. Şimdi hâlâ yüreği Galatasaray Meydanı’nda direnmeye, yaşamaya çalışıyor.”
Ali Ocak, adalet mücadelesinin bir kuşaktan diğerine aktarıldığını vurguladı:
“Annemin ve babamın bize bıraktığı bu mirası, eğer adalete ulaşamazsak biz de çocuklarımıza miras bırakacağız. Bu suçu işleyenleri ve suça ortak olanları asla affetmeyeceğiz.”