GüncelKadınLGBTİ+Makaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | “Biz Yalnızca Hayatta Kalmak İçin Değil, Bu Düzenin Çarkını Kırmak İçin Buradayız”

Var güçleriyle inşa etmeye çalıştıkları cinsiyetçi, sömürücü, erkek egemen düzeni istemeyen, bunun için mücadeleye atılan, yeni mücadele kanalı yaratabilen kadın ve lubunyaların var olması bu korkuyu büyütüyor.

Erkek egemen düzenin, ezilen cins ve cinsiyet kimliklerine yönelen tüm dayatmalarına karşı isyan etmenin bir biçimi olarak açığa çıkan Onur Ayındayız. Erkek egemen düzenin yok sayma, görünmez kılma çabalarına karşı lubunyaların varoluş mücadelesini isyanla, direnişle yükselttiği günlerdeyiz.

İlan edilen “Aile Yılı”yla en çok LGBTİ+ların hedef alınmasına, devletin saldırılarının merkezine konmasına rağmen Onur Haftası Komitelerinin her yıl değişen temalarına bu yıl da direniş ve isyan rengini verdi. Lubunyalar üzerinde özel olarak yaratılmak istenen korku imparatorluğuna, yasaklarla hareket ve eylem alanları sistematik biçimde darlaştırılmasına rağmen Onur Haftası Komiteleri bu yasakları, engelleri, kısıtlamaları anlamsız kılacak, devletin her türlü olanağını seferber ederek yaratılmaya çalışılan korku iklimini dağıtacak adımlar atmaya, eylemler, yürüyüşler örgütlemeye devam ediyor.

İzmir Onur Haftası Komitesi bu yılki temasını duyururken “Çark, sistemin dışına atılanların kendi sistemini kurduğu yerdir. Polisin, devletin, toplumun ‘yasak’ dediği yerde inadına var olmaktır. Bazen sadece yaşamak değil; haykırmak, meydan okumaktır” demişti.

  1. İstanbul Onur Yürüyüşü’nün teması “yaşamda ısrar” olarak belirlendi. Trans Onur Haftası’nın teması “başkaldırı” oldu.

Bu temalar sadece kendisi olmak isteyen ve bunun için mücadele etmek zorunda bırakılan lubunyaların varoluş mücadelesinde erkek egemenliğinin “değiş, sus, yok ol” dayatmasına bir karşı koyuş olarak açığa çıkıyor.

Lubunyaların yaşamı dört taraftan sıkıştırılmaya çalışılıyor. Devlet yok sayan, görmezden gelen bütün gerici politikalarını yasalarla destekliyor. İlan edilen “Aile Yılı” en başta lubunyaların varoluşunu hedef alan bir politika olarak karşımıza çıktı ve devlet bu gerici politikanın yansımalarını birer birer hayata geçiriyor.

Transların cinsiyet uyum süreçlerinde kullandığı hormon ilaçlarına 21 yaş sınırı getirildi. Sağlık Bakanlığı “Bu ilaçlar cinsiyet değiştirmek amacıyla hiçbir şekilde reçete edilemeyip raporlanamayacaktır” talimatını valiliklere verdi. Hormon ilaçlarının kısıtlanmasına da elbette Aile Yılı gerekçe yapıldı. Transların hormona erişimini “kültürel ve manevi değerlere tehdit” diyerek hedef gösterdi.

Kültürel ve manevi değerlerimiz dedikleri şeylerin kadın ve lubunyaları cinsiyetçi politikalarla sindirmekten başka bir anlam taşımadığını biliyoruz. “Aile” adı altında kadınlara kölelik koşullarını, sömürüyü, yok sayılmayı, emeğinin değersizleştirilmesini dayattıklarını ve yasalarla da bunu kalıcı, sürekli hale getirmeye çalıştıklarını biliyoruz.

Yine “Aile Yılı” adı altında translara yaşamı daha fazla dar etmeye, kendi çizdikleri “makul” sınırlara sıkıştırmaya çalıştıklarını biliyoruz. Erkek egemen devletin tüm kurum ve olanaklarını seferber ederek varoluşlarına savaş açmasına rağmen lubunyaların bu sınırlara sığmadığı, sıkıştırılamayacağı bu mücadelenin en büyük gerçeği olarak yerini kazandı.

Yasaklara, nefret politikalarına, sistematik şiddete rağmen lubunyaların eylemde olmak konusunda gösterdikleri ısrar, ezilenlerin, sömürülenlerin, ötekileştirilenlerin ördükleri mücadelelerle bütünleşme çabası bu gerçeği yarattı.

Bu gerçek şimdi erkek egemen düzeni büyük bir korkuya sürüklüyor. Var güçleriyle inşa etmeye çalıştıkları cinsiyetçi, sömürücü, erkek egemen düzeni istemeyen, bunun için mücadeleye atılan, yeni mücadele kanalı yaratabilen kadın ve lubunyaların var olması bu korkuyu büyütüyor.

“Artık görünmeye değil, görünmez kıldıklarınızın hesabını sormaya geliyoruz” diyen lubunyaların eylemi bu korkuyu büyütüyor. On binlerce polisle şehirlerin, meydanların, sokakların abluka altına alınmasına rağmen lubunyaların tüm renkleriyle sokağa taşması bu korkuyu büyütüyor. Baskıya, yasağa karşı atılan en küçük adım dahi erkek egemen düzeni sinirlendirmeye yetiyor.

Çünkü küçük adımların birleştiğinde ifade edeceği anlamı bilen ve buna engel olmak için çok çalışan bir devlet var karşımızda. Buna inat yaşasın Onur Ayı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu