
İşçilerden biri olan Cihan Yıldız, yaşadıkları süreci gazetemiz Özgür Gelecek’e anlattı. 13 yıl boyunca tek bir disiplin cezası almadan çalıştığını söyleyen Yıldız, yalnızca sendika hakkında yazdığı eleştirel mesajlar nedeniyle işsiz kaldığını belirtiyor.
İşten atılan Yıldız ve arkadaşları, ilk olarak İstanbul’un çeşitli noktalarındaki Beltur şubeleri önünde direnişe başladı. Ancak görünürlük sınırlı kaldığı için, 26 Haziran’da Bozdoğan Kemeri’ne çıkarak “İşimizi geri istiyoruz” pankartı açtılar. Kısa süre sonra polis zoru ve gözaltı tehdidiyle karşılaşan işçiler, eylemlerini daha sonra İBB’nin önüne taşıdı. “Artık belediyenin önündeyiz çünkü bu sadece Beltur’un değil, belediyenin de sorumluluğunda” diyor Yıldız.
Beltur işçileri, bir yandan sendikayla yaşadıklarını, bir yandan da patronun keyfi tutumunu ifşa ediyor. Onlara göre bu sadece birkaç kişinin işini geri alma mücadelesi değil; işçi iradesinin yok sayılmasına, eleştirenin cezalandırılmasına ve örgütlenme hakkının bastırılmasına karşı ortak bir duruş.
“Sendikayı eleştirdik, kapı önüne konulduk!”
13 yıl boyunca Beltur’da çalışan Cihan Yıldız ve iki işçi arkadaşı, işten çıkarılmalarının ardından ne resmi bir tutanakla karşılaştı ne de savunmaları alındı. Yıldız’a göre süreç, toplu iş sözleşmesi döneminde kırıldı. İşçilere danışılmadan alınan kararlar, tepkileri beraberinde getirdi. Bu süreçte, kendi aralarında kurdukları bir WhatsApp grubunda sendikanın tutumunu eleştirdiler.
“13 yıldır Beltur’da çalışıyordum” diyen Yıldız, “Toplu iş sözleşmesinde bize sorulmadan imzalar atıldı. Bu bizi rahatsız etti. Sendikayı eleştirdik. Bizi dışlayan, irademizi yok sayan bir yaklaşım vardı” diyerek sürecin adaletsizliğine dikkat çekiyor.
Whatsapp mesajları disipline taşındı
Yıldız ve arkadaşları, sendikaya yönelik eleştirilerin yer aldığı mesajların Beltur yönetimine nasıl ulaştığını bilmediklerini söylüyor. “Mesajlar özel bir grupta paylaşılıyordu. Buna rağmen bir şekilde yönetime aktarıldı ve biz disipline çağrıldık” diyor Yıldız.
Disiplin kurulunda yalnızca WhatsApp mesajlarının gösterildiğini, başka hiçbir belge ya da tutanak sunulmadığını belirten Yıldız, “Mesajlar yalnızca sendikayla ilgiliydi. Beltur’a yönelik hakaret ya da tehdit yoktu. Buna rağmen ‘amirleri tehdit ve hakaret’ gerekçesiyle işten atıldık. Bu tamamen keyfi bir karardı” ifadelerini kullanıyor.
“Sendika mı, yönetim mi belli değil”
İşten atılmanın arka planında patron ve sendika ilişkilerinin bulanıklaştığını düşünen işçiler, yaşadıkları sürecin hukukla bağdaşmadığını söylüyor. “Eğer bir suç varsa, o da sendikayla ilgili eleştirilerimizdir. Ki burada da kişisel değil, kolektif ve yapıcı eleştiriler vardı. Ancak yaşananlar gösterdi ki Beltur’da yönetimin kim olduğu belirsiz; sendika mı, patron mu?” diye soruyor Yıldız.
İşten çıkarma kararının herhangi bir resmi dayanağa sahip olmadığını belirten işçiler, bu uygulamanın amacının net olduğunu savunuyor: “Bu bir gözdağı. Ama biz susmayacağız.”
Direniş, şubelerden Saraçhane’ye taşındı
İşçiler ilk altı gün boyunca her gün farklı bir Beltur şubesinin önünde eylem yaptı. Amaçları görünürlük sağlamak ve kamuoyuna ulaşmaktı. Ardından 26 Haziran’da rotalarını Bozdoğan Kemeri’ne çevirdiler. Burada “İşimizi geri istiyoruz” pankartı açan işçilere polis müdahale etti, gözaltı tehdidiyle kemerden indirildiler.
“Orada daha uzun kalmayı planlıyorduk” diyor Yıldız. “Görsellerimizi aldık ama çok hızlı bir şekilde müdahale edildi. Oradan uzaklaştırıldık.”
Bu müdahalenin ardından yönlerini Saraçhane’ye çevirdiler. Çünkü Saraçhane sadece bir meydan değil; İBB yönetiminin merkezi. İşçiler, haklarını istedikleri kurumun tam önünde olmaya karar verdiler.
“İBB bu hukuksuzluğa ortak olmamalı”
Beltur yönetiminin tüm görüşme taleplerine kapalı kaldığını belirten işçiler, çözümün adresi olarak İBB’yi gösteriyor. “Beltur bizimle görüşmüyor. Biz de haksızlığın yaşandığı yere geldik. Çünkü bu sadece Beltur’un değil, belediyenin de sorumluluğunda olan bir süreç. İBB bu hukuksuzluğa ortak olmamalı.” diyor Yıldız.
Saraçhane’deki direniş şu ana kadar herhangi bir engelleme ile karşılaşmadı. Ancak endişeler sürüyor. “Yasal olarak buradayız. Kimseye zarar vermiyoruz, sadece hakkımızı arıyoruz. Ama bizi buradan da zorla uzaklaştırmaya çalışırlarsa, o zaman hukuk belediyenin önünde yok sayılmış olur” diye ekliyor.
“Biz sadece işimize dönmek istiyoruz”
İşçilerin temel talebi net: İşe iade. Ortada somut bir gerekçe olmadığını, tüm yazışmaların gösterilmeye hazır olduğunu vurgulayan Yıldız, “Kanıt yok, şahit yok, tutanak yok. Her şey ortada. Yeter ki bir yetkili gelip bizimle yüzleşmeye cesaret etsin” diyerek hem patrona hem sendikaya çağrıda bulunuyor.
Bu direnişin kişisel olmadığını da vurguluyor: “Burada sessiz, boyun eğen bir işçi profili yaratılmak isteniyor. Bu profilin dışında kalan bizler işten atıldık. Ama biz bu portreyi yıkmakta kararlıyız.”
Son olarak Yıldız, yalnızca kendi hakları için değil, tüm emekçilerin sesi olmak istediklerini söylüyor: “Buradan ayrılmak istemiyoruz. Hakkımızı alana kadar Saraçhane’de olacağız. Destek bekliyoruz. Çünkü bu sadece bizim değil, herkesin mücadelesi.”