EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Queen İşçilerinin Direnişi Sürüyor

İşten atılan işçiler ve desteğe gelen bir öğrenci yaşanan süreci ve devam eden direnişi Özgür Gelecek Gazetesi’ne anlattı.

İzmir’in Dikili ilçesinde faaliyet yürüten Queen Seracılık’ta yaklaşık 350 işçi, Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası’nda (BTO-SEN) örgütlendi. Ancak patron, sendikanın Bakanlıktan aldığı toplu iş sözleşmesi yetkisine itiraz ederek dava açtı. İşçiler için bu, mücadeleyi büyütme sürecinin başlangıcı oldu.

Yetki davası sürerken BTO-SEN, patrona toplu sözleşme taslağını sundu ve görüşmeler başladı. İlk oturumda 30 madde tutanak altına alındı. Ancak kısa süre sonra patron, “sabah ara paydosunda işçilere poğaça ya da simit verilmesi” yönündeki talebe karşı çıktı. Ardından 2025 yılı boyunca hiçbir ücret artışı yapılmayacağını bildirdi.

Hem işçiler hem de onlara destek veren sendika ve öğrenciler yaşanan süreci “hak gasplarına ve kadın emeğine yönelik sistematik saldırının sonucu” olarak tanımlıyor.

İşten atılan işçiler ve desteğe gelen bir öğrenci yaşanan süreci ve devam eden direnişi Özgür Gelecek Gazetesi’ne anlattı.

 

“Dayanışma için yanımda oldular!”

Fabrikada çalışan işçilerin büyük çoğunluğu kadın. Onlardan biri olan Yasemin, ilk işten çıkarılan işçilerden biri olarak yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “2 Temmuz Çarşamba günü bana, işi yavaşlattığım gerekçesiyle tutanak tutulmak istendi. Savunmamı yazdım, ardından İnsan Kaynakları beni tekrar çağırdı. Bu kez hiçbir gerekçe göstermeden önüme tazminatsız fesih kâğıdı koydular. Haklı olduğumu bildiğim için imzalamadım ve arkadaşlarıma haber verdim. Dayanışma için yanımda oldular.”

Yasemin, kendisinin özel araçla fabrikadan uzaklaştırılmak istendiğini, servisle gitmekte ısrar edince İK Müdürü tarafından tehdit edildiğini şu şekilde anlattı: “‘Sana şu an insanca davranıyorum ama jandarmayı çağırır, seni attırırım’ dedi. Sonrasında SGK’dan çıkış mesajı geldi.

 

“Temsilciliği bırakmam istendi”

Safiye, yedi yıl boyunca aynı işyerinde çalışan işçilerden biri. Önce dikimci olarak işe başladı, sonra “pol işi, gömlek, süpürge” dahil olmak üzere her işe koşturulduğunu anlatıyor. “Bel fıtığım vardı, raporum vardı ama önemsemediler. Ağır işleri reddedince ‘çıkışını alırız’ dediler. Beni başka bir arkadaşımı desteklemeye gittiğim için işten attılar” diyen Safiye, sendikaya üye oldukları için baskıya maruz kaldıklarını söyledi.

Bir başka sendika temsilcisi kadın işçi ise, patronun doğrudan evlerine giderek tehditte bulunduğunu anlattı:

“Temsilciliği bırakmam istendi. Diğer arkadaşlara da benimle ilişkilerini kesmeleri söylendi. Ücret taleplerimiz % 35’lik bir zam oranıydı, patron sadece % 10 önerdi. Zaten asgari ücretin biraz üstünde çalışıyorduk.”

Patronun direnişi kırmak için içerideki örgütlü işçileri tek tek hedef aldığına dikkat çeken temsilci, “Bizi korkutmak için önce şoförümüzü işten çıkardılar, destek verenlerin yerine kendi kontrol ettikleri kişileri koydular” dedi.

 

“İşçi sınıfı sahipsiz değil!”

Dikili’deki direnişe destek veren İstanbul Üniversitesi öğrencisi Şamil Özçelik, üniversite öğrencilerinin bu sürece neden dahil olması gerektiğini şöyle anlattı: “Geçtiğimiz haftalarda önce Yasemin ablamızın, sonra da diğer işçi ablalarımızın işten çıkarıldığını öğrendik. Sendika ile direnişe destek için geldik. Burada olmamızın sebebi, sendikal hakların patron tarafından engellenmesine karşı bir duruş sergilemek. Bu ülkede işçi sınıfı sahipsiz değil.”

Özçelik, felsefe bölümü öğrencisi olduğunu belirterek grevlerin ardında yatan yapısal nedenleri şöyle açıkladı: “Türkiye’de ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bu kriz ortamında, en fazla ezilenlerin tepki göstermesi doğal. Ancak örgütlü bir işçi sınıfımız yok. Bu yüzden de grevler yaygınlaşsa bile güçlü bir kitle hareketine dönüşemiyor.”

 

“İK gelip ‘suç işliyorsunuz’ dedi”

Patronun sendikal faaliyetlere karşı tavrı, sadece DİSK’e karşı değil aynı zamanda diğer işçilere karşı da manipülatif yöntemleri içeriyor. Mehmet Çak, “İşveren, Türk-İş’e bağlı sarı sendikaya üye olanlara 10.000 TL ikramiye verdi. Bu, sendikal mücadeleyi bölme, çantacı sendikaları sahaya sokarak gerçek örgütlenmeyi bastırma taktiğidir” diyerek durumu özetledi.

Fabrika içinde işçilere yapılan çağrılarda, sendika değiştirmeleri istenmiş. İşten çıkarılan Meltem Karabıyık, “Yasemin arkadaşımız atılınca, onu desteklemeye gittik. Kartımızı bastık, o sırada İK gelip ‘suç işliyorsunuz’ dedi. Eve gittiğimizde işten çıkarıldığımıza dair SGK mesajı geldi. Ertesi gün direnişe başladık. Bizim tek suçumuz DİSK’e üye olmaktı” dedi.

Meltem Karabıyık’a göre içeride çalışan işçilerin önemli bir kısmı direnişe gönülden destek veriyor ancak işten atılma korkusuyla sessiz kalıyorlar. “Bazıları mola saatlerinde gelip bizi ziyaret ediyor ama hemen tutanak tutuluyor. İK’ya çağrılıyorlar. Yani destek vermek yürek istiyor. İşveren, işten atılanları örnek gösterip içeridekileri yıldırmak istiyor.”

Özçelik de benzer bir noktaya dikkat çekerek, “Türkiye’deki birçok işçi, sendikaya üye olmaktan korkuyor. Çünkü işten atılma tehdidi çok yaygın. Bu korkunun kırılması gerekiyor” dedi. Ona göre bu sadece bireysel korkularla değil, aynı zamanda sendikaların yapısıyla da ilgili: “Türkiye’de her sendika aynı değil. Sarı sendikalar işçilerin değil, patronların sesi oluyor.”

 

Yetki engelleniyor, sözleşme masası çalışmıyor!

Sendika temsilcisi Mehmet Çak, “İşveren kadın işçilere yönelik taciz, baskı ve mobbing uyguluyor. Kadın emeği sistematik biçimde değersizleştiriliyor. Biz bunu sadece işten atmalarla değil, çalışma koşullarında da görüyoruz” diyerek sürecin toplumsal cinsiyet boyutuna dikkat çekti. Çalışanların % 85’inin kadın olduğunu söyleyen Çak, özellikle Queen ürünlerin boykot edilmesi çağrısı yaptı.

Sendikanın başvurusuna Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesi gelmesine rağmen, patron bu yetkiye itiraz etti. Mehmet Çak, “Üç defa görüşme yaptık, 30 kişilik temsil heyetiyle taleplerimizi ilettik ama patron uzlaşmaya yanaşmadı” dedi. Patronun direnişi kırmak için çalışanları bölmeye çalıştığını ve bu süreçte sendikal hakların fiilen engellendiğini belirtti.

 

“Direniş, kazanım elde edene kadar sürecek”

Direnişin saflarında yer alan işçilerden biri olan Safiye, “Yedi yıl boyunca bu işyerinde emek verdim. Hakkımı alana kadar bu mücadeleyi bırakmayacağım. Arkadaşlarımızın dayanışmasını bekliyoruz” diyerek kararlılıklarını vurguladı.

İsmini vermeyen kadın temsilci ise mücadeleyi büyütmeye kararlı olduklarını söyleyerek, “Bu sadece bizim değil, tüm işçi kadınların davası. İşverene karşı değil, sisteme karşı mücadele veriyoruz. Gerekirse grev de yaparız” dedi.

Direnişin sürdüğü fabrikada sadece kadın emeğine yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda sendikal hakların gaspı, anayasal hakların ihlali söz konusu. Bu yüzden de çağrılar büyüyor. Şamil Özçelik, “Bu memlekette işçilerin ve emekçilerin sahipsiz olmadığını göstermemiz gerekiyor. Kadın örgütlerine, emek örgütlerine, gençlik örgütlerine çağrımızdır: Gelin birlikte bu direnişi büyütelim” diyerek dayanışma çağrısı yaptı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu