
DİSK Genel-İş Sendikası’nda örgütlü 23 bin İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanı greve çıktı. Yedinci gününde sendika ile belediye arasında anlaşma sağlanarak grev sona erdi. Ancak belediye, grev sürecinde grev kırıcı çağrılarla süreci provoke etti. Grevin ardından Belediye Başkanı Cemil Tugay, tehdit açıklamalarıyla imzalanan sözleşmenin geri çekilmesini istedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlü DİSK Genel-İş Sendikası’na bağlı 23 bin işçi, 29 Mayıs 2025’te toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamayınca greve başladı. İşçiler, belediyenin teklif ettiği yüzde 29 civarındaki zam oranını yetersiz buldu ve “Eşit işe eşit ücret” talebiyle grevi sürdürdü.
Grev kararının ardından Belediye Başkanı Cemil Tugay, sosyal medya hesaplarından halka çöplerini toplamaları çağrısında bulundu. Daha sonra gece saatlerinde Kordon’da bizzat kendisi çöp toplayarak grev kırıcı bir tutum sergilerken başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere bir takım siyasiler halkın çöp toplama çağrısını kendi yaşam alanını koruma olarak nitelendirdi. Ancak grev süresince belediyenin organize ettiği sivil çöp toplama girişimlerinin yanı sıra grev alanlarına yönelik sözlü ve fiziki saldırılar yaşandı. Sendika yöneticileri, belediyenin bu yaklaşımını açıkça teşhir etti. DİSK Genel-İş 2 No’lu Şube Başkanı Ercan Gül, “İşçiyi işçiye kırdırmak isteyen bu çağrılar kabul edilemez” dedi.
İzmir’deki grev yalnızca ücret talebinden ibaret değildi. İşçiler, belediye bünyesindeki iştiraklerde aynı işi yapan çalışanlar arasındaki maaş farklarının kapatılmasını, zam oranının enflasyon karşısında korunmasını istedi. Örneğin İZENERJİ işçileri 44-56 bin TL arasında maaş alırken, benzer pozisyonlardaki İZDOĞA çalışanları 59-81 bin TL arasında ücret alıyordu. Sendika, bu uçurumun giderilmesini toplu sözleşme masasına taşıdı fakat belediye yönetimi talepleri karşılamadı.
Grev sürerken belediyenin müzakere kanallarını kapatması üzerine işçiler direnişi sürdürdü. Grevin yedinci gününde yapılan görüşmeler sonrası, belediyenin önerdiği yüzde 30 zam ve Ocak 2026’da uygulanacak ek yüzde 19 zam önerisiyle anlaşma sağlandı. Ancak grevin ardından gerilim tırmandı. Belediye, grevde yer alan işçileri hedef alarak işten çıkarma planını devreye soktu. İZDOĞA’dan 800, İZULAŞ ve İZBETON’dan 100’er olmak üzere yaklaşık 1.000 işçinin işten çıkarılacağı açıklandı. Başkan Cemil Tugay, işten çıkarmalar için “performans ve ihtiyaç fazlası personel” gerekçesini öne sürerken, sendika bu karara karşı hukuki süreç başlatacağını duyurdu.
Sendika temsilcileri işten çıkarma kararının doğrudan grevin intikamı olduğunu belirtti. Hukukçular, işten çıkarmaların 4857 sayılı İş Kanunu’nun toplu işçi çıkarma kriterlerine dayandırılsa da, işçilerin sendikal haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle mahkemeye taşınabileceğini ifade ediyor.
İzmir grevi, yalnızca yerel bir işçi mücadelesi olmanın ötesine geçerek, belediye-sendika ilişkileri, grev hakkı ve siyasal müdahaleler açısından önemli bir örnek teşkil etti. Hem belediyenin halkı doğrudan greve karşı seferber etmesi hem de işten çıkarma tehditleri, coğrafyamızda işçi hareketinin önündeki baskı ve engelleri bir kez daha görünür kıldı.