EkolojiGüncel

ÖZEL – HABER | Halkın yasasını halk yazar: “Bu yaşta buradaysam, kuş için, zeytin için…”

“Sekiz yaşından beri bu topraklarda çalışıyorum,” diyen Hamide Şallı, Meclis’te görüşülen yasa teklifinin sadece bir kağıt parçası olmadığını, tüm bir köy hayatının, geçmişin ve geleceğin ortadan kaldırılması anlamına geldiğini gazetemize anlatıyor.

Yasa teklifine karşı çıkan köylüler, Ankara’da sürdürdükleri nöbetlerinde yalnızca topraklarını değil, geçmişlerini, yaşlarını, hayvanlarını ve doğayla kurdukları yaşam bağını da savunuyor. Cemal Süreya Parkı’ndaki direnişte tanıştığımız Hamide Şallı, bu mücadelenin en yaşlı isimlerinden biri. Zeytinlikleri için geldiği başkentte, yağmurun altında titreyerek geçirdiği gecelere rağmen geri adım atmıyor.

“Sekiz yaşından beri bu topraklarda çalışıyorum,” diyen Şallı, Meclis’te görüşülen yasa teklifinin sadece bir kağıt olmadığını, tüm bir köy hayatının, geçmişin ve geleceğin ortadan kaldırılması anlamına geldiğini söylüyor.
Özgür Gelecek Gazetesi olarak Hamide Şallı ile yalnızca yasanın içeriğini değil, köyden sökülmek istenen bir hayatı konuştuk. Hamide Şallı, “Ben bu yaşıma kadar kuşla, zeytinle, toprakla yaşadım. Şimdi çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için buradayım. Bu yaşta buradaysam, kuş için, su için, toprak için…” diyor.

“Zeytinlerim için buradayım”

Hamide Şallı, dört gündür Ankara’da Cemal Süreya Parkı’nda direniyor. Yağmurun altında, çamurda yatıp kalkan onlarca köylüden biri. Açlık grevinde değil ama direniş alanında gece gündüz kalıyor, yeri geldiğinde ayaklanıp Meclis önüne basın açıklamasına gidiyor ve sesini duyurmaya çalışıyor. Neden burada olduğunu sorduğumuzda yanıtı net: “Zeytinlerimi, doğamı bu kömürden kurtarmak istiyorum. Bu milletin, çoluğumun, çocuğumun geleceğini kurtarmak için buradayım.”

Yıllar önce zeytinliklerin arasında doğmuş ve ömrünü orada geçirmiş. Bugünse, zeytinlerin kesilmesine karşı Meclis yakınlarında bulunan parkta bekliyor. Yalnız kendisi için değil, tüm canlılar için geldiğini söylüyor: “Kuşlarımızı aldılar. Kaynaklarımız çoktu. Şimdi sinek bile uçmuyor. Türkiye, dünya, herkes bu çiftçilerle ortak. Hepimiz aynı toprağın insanıyız.”

Bir gün nasıl geçiyor?

Direniş alanında bir gün, sabahın erken saatlerinde başlıyor. Yağmur, rüzgâr, çamur… Hepsiyle başa çıkmaya çalışıyorlar. Hamide Şallı, geceyi dışarıda geçirdiğini anlatırken gözleri doluyor: “Dün iki kere ıslandım. Titredim, üşüdüm. Gönlümü bırakmadım ama vücudumu da bırakamadım. Yatmak istedim, olmadı. Ama buradayım. Ne olursa olsun sesimizi duysunlar.”

Bir yandan rahatsızlıklarıyla mücadele ediyor Şallı. Ayaklarında 14 çivi var, bel fıtığı var. Ama “yerimde yaşamak istiyorum” diyerek alanı terk etmiyor. Şallı, “Ayakta zor duruyorum ama buradayım. Sadece kendim için değil, çocuklarım için, o toprakta yürüyen karınca, uçan arı için buradayım,” diye ekliyor.

“Evim yok ama toprağımı vermem”

Zeytinliklerine maden ocağı yapılacağı söylendiğinde ilk tepkisi korkmak olmamış. Korkunun yerini direnme kararlılığı almış: “Benim evim yok, damım yok. Ama toprağım var. Orası bizim her şeyimiz. Kömür vereceklermiş, ne yapayım kömürü? Zeytinimi, ağacımı geri istiyorum.”

Devletin ve iktidarın geri adım atmasını isteyen Hamide Şallı, toprağından edilmek istemiyor. Direnişi, yalnızca bir eylem değil; bir yaşam hakkı talebi: “Köylümün arasında rahatım. Bu yaştan sonra gitsek, bizi soran olmaz. Bizim tarihimizi, kültürümüzü, geleceğimizi elimizden almasınlar. Bu yasayı geri çeksinler.”

“Köyümüze kanser geldi”

Yaşadığı köyde yıllardır doğa tahribatına karşı mücadele eden biri olarak doğrudan etkileri de gözlemlemiş. Tarım arazilerine, madenlere, kimyasal atıklara dair anlatımı bir çığlığa dönüşüyor: “Köyümüzde çalışan gençler hep kanser oldu. Ne yiyebiliyoruz ne içebiliyoruz. Her şeyimiz bozuldu. Olsa da yiyemeyiz. İçemeyiz.”

Bu yasa geçerse yalnızca zeytinliklerin değil, hayatın kendisinin yok olacağını söylüyor. Mücadelesi bunun için olduğunu vurguluyor ve şu sözleri ekliyor: “Doğamıza, havamıza, suyumuza dokunmasınlar. Kuşun, kurdun hakkına dokunmasınlar. Biz herkesle ortak yaşıyoruz. Yerden gelen karıncayla da gökten uçan kuşla da…”

“Bu yasa geri çekilsin”

Son olarak ne talep ettiğini soruyoruz. Hamide Şallı, birkaç cümlede yılların birikimini özetliyor: “Biz başka yere gittik mi, ölümümüz de rezil, hayatımız da. Biz ölümüzü, toprağımızı, zeytinimizi vermek istemiyoruz. Bu yasa ellerini çeksin. Geri çeksinler. Biz yerimizde yaşamak istiyoruz.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu