
İran rejimi, Temmuz ayının son haftasından bu yana idamlarda eşi görülmemiş bir hızlanmaya gitti. Sadece 6 Ağustos’ta 20 kişinin idam edilmesi, ülke genelinde infazların bir “toplu kıyım” boyutuna ulaştığını gösterdi. Resmî olmayan rakamlara göre 23 Temmuz’dan bu yana, yani 19 günde 110’dan fazla kişi darağacına çıkarıldı.
İdam dalgası, siyasi mahkûmlar üzerinde de yoğunlaşıyor. Son günlerde beş siyasi mahkûm —Vahid Bani-Amerian, Pouya Ghobadi, Babak Alipour, Akbar (Shahrokh) Daneshvarkar ve Mohammad Taghavi— gizlice Qezel Hesar Hapishanesi’ne nakledildi. Uluslararası Af Örgütü bu adımı “yargısız infaza hazırlık” olarak nitelendirerek kınadı. Aynı cezaevine, güvenlik gerekçeli davalardan hükümlü Babak Shahbazi ve Omid Tabari Moghadam da darp edilerek götürüldü.
Baluch siyasi tutuklu Amer Paraki Balochzehi’nin ise Zahedan Hapishanesi’nde tek kişilik hücreye alındığı ve her an idam edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bildiriliyor.
81. haftasına giren “Salı İdamlarına Hayır” kampanyası, bu infaz dalgasına karşı güçlü bir direniş çağrısı yapıyor. Kampanyaya katılan mahkûmlar, 12 Ağustos Salı günü ülke genelinde 49 farklı hapishanede açlık grevine başladı. Bu hapishaneler arasında Evin, Qezel Hesar, Zahedan, Urmiye, Tahran Büyük Cezaevi, Qarchak, Mashhad, Tabriz, Ardabil ve Sanandaj da bulunuyor.
Kampanya, idam mahkûmlarının ailelerine şu çağrıda bulunuyor:
-
Çocuklarınız veya yakınlarınız hakkında verilen idam kararlarını gizlemeyin, kamuoyuna duyurun.
-
Meydanlara çıkın, bu insanlık dışı kararlara karşı sesinizi yükseltin.
Kampanyanın yayımladığı bildiride, “Bu ölüm döngüsünü ancak ayaklanma, direniş, cesaret ve gür bir ortak sesle durdurabiliriz” denildi.
Geçtiğimiz günlerde İsfahan’ın Semirom kentinde esnaf, iki kardeş olan Fazel ve Mehran Bahramian’ın idam kararına karşı kepenk kapatarak sokaklara çıktı. Bu eylem, idamlara karşı halkın örgütlü tepkisinin giderek büyüdüğünün göstergesi olarak değerlendiriliyor.
İran’da idam cezası, siyasi baskının en keskin aracı olarak kullanılırken, insan hakları örgütleri bu uygulamanın “devlet eliyle kitlesel infaz” boyutuna ulaştığını vurguluyor.