
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKGD) üyesi ve Mezopotamya Haber Ajansı (MA) muhabiri Esra Solin Dal, kadın gazetecilerin sahada karşılaştıkları cinsiyetçi yaklaşımlar, devlet şiddeti, erkek egemen meslek içi baskılar ve hapishanede maruz kaldıkları hak ihlallerini Özgür Gelecek Gazetesine anlattı.
Türkiye’de gazetecilik yapmanın başlı başına cesaret gerektirdiğini belirten Solin, kadın gazeteciler açısından bunun çok daha ağır koşullar anlamına geldiğini söyledi:
“Türkiye’de gazeteci olmak zaten ayrı bir cesaret ister. Muhalif gazeteci iseniz ve özellikle de kadın gazeteciyseniz, bu ikiye üçe katlanır. Muhalif olduğunuz için sistemin hedefindesiniz. Üstüne bir de kadın olmanın getirdiği yükümlülük ve görevler var.”
“Saçımızın tutulmasının özel bir saldırı biçimi olduğunu düşünüyorum”
Devlet şiddetinin kadın gazetecilere özel yöntemlerle uygulandığını belirten Solin, haber takibi sırasında yaşadıklarını anlattı:
“Gittiğimiz haberlerde, yaptığımız programlarda veya özel haberlerde erkek gazetecilere de saldırı oluyor, ama bize daha farklı biçimlerde saldırıyorlar. Özellikle saçımızın tutulması… Bunun özel bir saldırı biçimi olduğunu düşünüyorum. Yüzyıllardır kadınlara ‘saçı uzun, aklı kısa’ deniliyor. Bu zihniyetle sahada karşılaşıyoruz.”
Kadın gazetecilerin gözaltı sırasında cinsiyetçi küfürlere maruz kaldığını hatırlatan Solin, bu müdahalelerin bilinçli yapıldığını söyledi:
“Saçtan tutma, kadına verilen bir mesajdır. Seni orada görmek istemeyen, seni kendisiyle eşit görmeyen bir zihniyetin ürünüdür.”,
“Kendi meslektaşlarınızdan da baskı görüyoruz”
Solin, erkek meslektaşların sahada yarattığı baskıya da dikkat çekti:
“Kameramızı kurduğumuzda yanımızdaki erkek arkadaş da kuruyor. Ama o çok rahat bir şekilde kameranı itebiliyor ya da kablosunu çekebiliyor. Özellikle yapıyorlar diyemem, ama meslektaşlarımızdan da aynı baskıyı görüyoruz. Bu, erkek egemen zihniyetin erkeğe verdiği üstünlük duygusuyla kadın üzerinde hakimiyet kurmasıdır.”
Haber üretiminde de kadınların görünmez kılındığını söyleyen Solin, bu durumu şöyle anlattı:
“Aynı haberi kadın yaptığında fazla görünür kılınmaz. Hatta sizin haberiniz daha detaylı olsa bile, erkek meslektaşınızın haberi daha fazla öne çıkarılır. Bu da emeğimizin sömürülmesinin ve görünmez kılınmasının bir göstergesi.”
“Neredeyse bizim ajansta çalışan kadın arkadaşlarımızın hepsinin cezaevi deneyimi var”
Kürt kadın gazetecilerin hapishane deneyiminin yaygın olduğunu belirten Solin, kendi yaşadıklarını aktardı:
“En son tutuklandığımda, daha önce defalarca haberini yaptığım çıplak aramayla karşı karşıya kaldım. İlk girdiğimde kadın gardiyan üstümü aradı. İkinci defa yine iradem dışında arama yapmaya kalktı. Üçüncüsünde ise ‘detaylı arama’ adı altında tamamen çıplak aramaya maruz kaldım. Buna karşı çıktığınızda ise 6-7 gardiyanın zoruyla bu arama yapılır.”
Hapishanedeki hijyen ve sağlık sorunlarını da dile getiren Solin, şunları söyledi:
“Pet götüremiyorsunuz, iç çamaşırınızı sık sık değiştiremiyorsunuz. Fiziksel koşullar buna uygun değil. Birçok kadın bu yüzden hastalanıyor. Tedaviye erişim yok. Ne hijyen, ne sağlık, ne tedavi… Bunların tamamı kadınlardan alınıyor.”
“Bir kadın bütün bunları 15 dakikada yapamaz”
Geçtiğimiz günlerde rahime Karvar’ın yaşadıklarını hatırlatarak tahliye sonrası uygulanan elektronik kelepçenin de kadınlar açısından özel bir baskı biçimine dönüştüğünü belirtti. Solin, bunun günlük hayatı nasıl kısıtladığını anlattı:
“Bir kadın saçını taraması bile uzun sürer. Regl döneminde birkaç defa banyo yapmanız gerekebilir. Ama elektronik kelepçeyle banyoya girdiğinizde 15 dakikadan fazla kalamıyorsunuz. Bu sürede hem hijyeninizi sağlayamaz hem de banyonuzu yapamazsınız. Bir kadın bütün bunları 15 dakikada yapamaz.”
“Bir kadın yoldaşınızdan almış olduğunuz mektup çok değerli”
Hapishanedeki kadın gazetecilerle dayanışmanın en etkili yollarından birinin mektuplaşma olduğunu vurgulayan Solin, içeride mektup almanın önemini şu sözlerle ifade etti:
“Cezaevinde birinden mektup almak, dış dünyayla tek bağlantınız olabilir. Orada betimlenen bir çiçek, bir kuş ya da bir paragraf dünyanızı aydınlatır. Bir kadın yoldaşınızdan aldığınız mektup çok değerlidir.”
Dayanışmanın örgütlülükle güçleneceğini söyleyen Solin, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hepimiz ayrı ayrı yerlerde sorunlarımızı yaşamak yerine bir araya gelerek, birbirimize dokunarak başlamalıyız. ‘Nasılsın?’ demekle başlar her şey. Örgütlülük, bizi güçlü kılan tek şeydir.”