GençlikGüncel

GÜNCEL | Gençliğin Direnişi Teslim Alınamaz!

"İktidar, saldırılarıyla gençlik hareketinin gelişimini baltalamaya, son 10 yıldır aralıksız vurduğu darbelere rağmen bir türlü yok edemediği ve gelişmeyi sürdüren hareketi yok edememenin hazımsızlığını yaşıyor."

Halkın sosyal ve ekonomik sorunlarının gün geçtikçe büyüdüğü, Ortadoğu’da ve Dünya’da emperyalist savaş tamtamlarının daha fazla yükseldiği bir aralıktayız. Çelişkiler gün geçtikçe daha fazla keskinleşirken bunu en yoğun bir biçimde gençlik kitleleri hissediyor, en ağır bedel gençliğin sırtına yükleniyor.

Bir yandan artan ekonomik sorunlar daha fazla emek sömürüsünü sırtlarına yüklerken, savaş, işgal tehdidi gençlik kitlelerinin canı üzerinden yapılan planlarla hayata geçirilmek isteniyor.

Gençliğe, artan yoksulluk cenderesinde emeğinin daha fazla sömürüldüğü, açlık ve yoksulluğun büyütüldüğü bir yaşam dayatılıyor. Düzen güçleri, geleceksizliğin ve yoksulluğun bu denli yoğun yaşanmasının gençlikte açığa çıkardığı/çıkaracağı itirazlar ve bu zeminde büyüyen örgütlenme eğilimini bastırmak adına bilinen saldırı politikalarını bir kez daha devreye sokuyor.

Sistem, sosyal medya ve türevi iletişim kanallarıyla yaratılan sanal atmosferle gençliğin gerçeklikle bağını zayıflatmak isterken, yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunların bireyin kendi eksiklik ve hatalarından kaynaklandığını öğütleyen manipülasyonlarla gerçeği bulandırmaya çalışıyor. Buna uygun ideolojik-politik propagandasını da sürdürüyor. Her bilginin ulaşılabilir olduğu algısıyla özelikle de sosyal medya da karşımıza çıkardığı koca çöp yığınları içerisinde gerçeği görmemizi engelleyen bir düşün dünyası yaratılması hedefleniyor.

Bu karmaşanın içerisinde ise gerçeği yaşadığımız hayata baktığımızda görebiliriz. Demokrasi vaatlerinin ortasında gençliğin sokaklarda karşılaştığı polis şiddetinin, ifade özgürlüğü, hukuk devleti safsatasının içerisinde sokak röportajlarının dahi gözaltı ve tutuklama gerekçesi yapıldığı bir ülkede gerçekleri ifade etmenin bedel ödemek anlamına geldiğini biliyoruz.

Yukarıda ifade ettiğimiz atmosferin içinde gençlik kitleleri açısından yoğun, hareketli bir süreci geride bıraktık.

Oldukça deneyim biriktirilen, toplumsal pratiğin gösterdiği gerçeklikle bağ kuran, yaşadığı geleceksizlik karşısında yolunu arayan, örgütlenme ve mücadele zeminlerini oluşturan, oluşturmayı hedefleyen bir gençlik profilinin parça parça kendisini inşa ettiği bir süreci yaşıyoruz.

19 Mart sürecinde adeta bir sıçrama yaşayarak, fiili-meşru mücadele araçlarına ne kadar fazla ihtiyacı olduğunu gören gençlik kitlelerini, bölmeye/parçalamaya dönük saldırılar karşısında bugün örgütlenmeye ve birlikte direnişi büyütmeye ne kadar ihtiyaç duyduğumuz açık!

Bu deneyimlerin süzgeçten geçirildiği, egemenlerin bireysel kurtuluş vaatlerinin, yalanlarının, manipülasyonlarının içerisinde bireyin değil halkın kurtuluşunun mümkün ve gerçek olduğunun daha fazla bilince çıkarıldığı bir dönemdeyiz. Bu deneyimlerin devrimci mücadeleyle, bu mücadelenin tarihsel olarak yarattığı değerlerle yeniden buluşmasının ne denli önemli olduğunu bugün daha derinden hissediyoruz.

Son birkaç ay içerisinde kamuoyuna yansıyan ve ayrıca yansımayan biçimleriyle gençliğin geleceği kazanma mücadelesinde saflara katılan arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza yönelik yoğun bir teslim alma/ ajanlaştırma saldırıları ile karşı karşıyayız.

Elbette bunun karşısında teorik-pratik olarak yoldaşlığı ve yoldaşlaşmayı konuşmanın ihtiyacını hissediyoruz.

Geleceksizlik girdabında kendi geleceği ve özgürlüğünü inşa etmek isteyen gençliğin deviniminin daha görünür olduğu, yeni dinamik güçlerin öne çıktığı, bu politik düzlemde devrimci-demokratik direniş saflarında gelişen örgütlenme korkutuyor egemenleri!

Düzen, devrimci saflara katılan, ilgi duyan ve devrimci özneleri araştıran gençlik kitlelerini zayıflatmak, güvensizliği büyütmek istiyor.

Sömürü düzeni, devrimci-demokratik gençlik örgütlerinin politik etkisini zayıflatmak, çevre çeperindeki kitleleri korkutarak uzaklaştırmak ve örgütlü güçleri marjinalize etmek adına ajanlaştırma faaliyetlerine girişiyor.

Devlet bir yandan “Aile Yılı” ilan ederken yaşamlarını uçuruma sürükledikleri gençliği yine aile baskısını büyüterek, bir yandan işsizlik cenderesine sürüklediklerini para vaadiyle, bir yandan göçe sürükledikleri insanları ise geri gönderme tehdidiyle ajanlaştırmaya/ teslim almaya çalışıyor.

Düzen ve onun temsilcileri, gençliğin yaşadığı sorunları kaynağı olanlara yönelerek mücadeleyi büyütmeye çalışanlar ve geleceğine sahip çıkanları; yalnızlaştırma, susturma, teslim alma politikalarıyla toplumdan soyutlayarak bataklığa razı etmek istiyor.

Son 1 ay içerisinde İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da ve birçok yerde çok sayıda YDG okurunun, devrimci demokratik gençlik hareketinde örgütlü yahut ilişki içerisinde olan gencin bu saldırılarının muhatabı olmasının sebebi bu bataklığa razı olan, düzenin sınırlarına hapsedilmiş ve teslim alınmış bir gençlik profili yaratmaktır.

İktidar, saldırılarıyla gençlik hareketinin gelişimini baltalamaya, son 10 yıldır aralıksız vurduğu darbelere rağmen bir türlü yok edemediği ve gelişmeyi sürdüren hareketi yok edememenin hazımsızlığını yaşıyor.

Gençliğin, özgür bir gelecek ve sömürüsüz bir dünya kurma mücadelesine yönelik söz konusu saldırılara karşı devrimci mücadelenin yarattığı değerlere daha güçlü sarılması gerekiyor.

Bu anlamıyla tarihimizde ve bugünümüzde bu bağlamda çokça deneyim mevcuttur. Geçtiğimiz haftalarda Azeri bir kadın öğrenci yukarıda ifade ettiğimiz ajanlaştırma çabalarının bir örneği olarak göç idaresine çağrılıp İÜ öğrencisi arkadaşlarının üzerine ifade vermesi, “herşeyi ayakkabı numaralarını dahi” bildiğini iddia ettiği devrimcilerin arasına girip devletle işbirliği yapması, yapmadığı durumda yaşamının risk altında olduğu ülkesine gönderilmekle tehdit edildi.

Bu teklifi reddeden öğrenci, bir hafta sonra onlarca polis tarafından kaçırılıp Geri Gönderme Merkezine götürülüp burada süreklileşen bir işkenceyle tekrardan işbirlikçilik dayatmasıyla karşı karşıya kaldı.

Tüm bu uygulamaları reddeden ve onurlu devrimci bir duruşu büyüten İÜ öğrencisi arkadaşımıza işkence altında gönüllü geri gönderme formu imzalatılmaya çalışıldı. Arkadaşlarının ve yoldaşlarının onun sesini duyurmak için yaptığı eylemler, açıklamalar, baskıyı teşhir eden güçlü bir dayanışma pratiğine dönüştü.

Bu pratik devletin geri adım atmasını da sağladı.

Bu süreç gençlik açısından dayanışmanın, yoldaşlığın, kendi özgücüne dayanmanın örneklerini açığa çıkarmıştır. Gençliği, bizleri, devrimci mücadeleyi büyütme, devrimi gerçekleştirme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakan sistemin bu gerçekliği karşısında, maruz kaldıklarımızın ne kadar küçüldüğünü görmek zor değildir. Panzehirimiz, dayanacağımız, güveneceğimiz, güç; yoldaşlık, örgütlülüğümüz ve devrimci kararlılığımız olacaktır.

Bu bataklığın ortasında bir nilüfer çiçeği gibi büyüyen mücadelemizin dayanağı ezilen emekçi kitlelerdir.

Bu bilinçle sömürü düzeninin ideolojik-politik saldırılarına, düşüncelerimizdeki ve pratikteki yansımalarına karşı direnerek kazanacağız!

Sınıfın, ezilen ulus, inanç ve cinsiyetlerin, doğanın kurtuluşu uğruna kan ve can pahasına mücadele edenlerin bizlere bıraktığı mirasta budur! Bu mirası büyütenlerin, onurlu duruşundan taviz vermeden direnişi inşa edenler dün vardı bugünde olacaktır!

Özgür geleceğimiz için direnişi büyütmek hepimizin sorumluluğudur!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu