GüncelKadın

KADIN | Enflasyon Karşısında Kadınların Görünmez Direnişi

Kadınların görünmez emeği, aslında görünmez bir direniştir de. Bu direnişi yalnız evin içinde değil, sokakta, işyerinde, sendikalarda, örgütlerde büyütmek gerekir.

Enflasyon, Türkiye’de artık yalnızca iktisadi bir kavram değil; sokakta, mutfakta, market kuyruğunda, evin gündelik hayatında iliklere kadar hissedilen bir boğucu gerçeklik.

Açlık sınırının altında yaşamaya zorlanan milyonlar, hayatı idame ettirmenin yollarını ararken, bu mücadelenin görünmeyen cephesi kadınların sırtında yükseliyor.

Kriz ne kadar ekonomik göstergelerle ölçülse de, ev içinde yaşayan “görünmez ekonominin” durumu çoğunlukla göz ardı ediliyor. UN Women’ın verilerine göre Türkiye’de kadınlar günde ortalama 4,1 saat, erkekler sadece 1,7 saat ücretsiz bakım ve ev işi yapıyor. Bu fark; evin, çocukların, yaşlıların, hasta yakınların ve duygusal emekle birlikte “ev ekonomisinin” ağır yükünü tek başına taşıyan kadını işaret ediyor.

Küresel olarak kadınların ücretsiz bakım emeğinin değeri yılda 10,8 trilyon dolar olarak hesaplanıyor; bakım emeği, teknoloji ve ilaç endüstrilerinden katbekat yüksek ekonomik büyüklükte.

Türkiye özelinde bu alan neredeyse görünmez ama ekonomik ve toplumsal yeniden üretimin temel direği olarak kalıyor. Kriz anlarında bu emeğin değeri ancak kadınların kendileri tarafından omuzlanan görünmez direnç olarak hissediliyor.

Açıktır ki; kadınlar, düşük ücretin, işsizliğin, pahalılığın, kira krizinin faturasını ilk elden ödeyenlerdir.

Evde çocuğun beslenmesini ayarlayan, mutfağı kısıtlı bütçeyle döndürmeye çalışan, yaşlıya bakımı üstlenen, faturaları “hangi gecikmeyle ödesem daha az faiz gelir” diye hesap eden, çoğu zaman da ücretli bir işte çalışıp eve ikinci bir maaş getirmeye uğraşan hep kadınlardır.

Kapitalist düzenin resmi istatistiklerinde görünmeyen ama toplumsal yeniden üretimin asıl yükünü taşıyan budur: kadınların görünmez emeği.

 

Gerçek enflasyon rakamlarını bir de kadınlara sorun!

Resmi rakamlarla yıllık enflasyon yüzde 35 civarında açıklansa da, pazara çıkan, markete giren her kadın bilir ki gerçek enflasyon bunun katbekat üzerindedir. Çünkü hesaplanan oran değil, boşalan cüzdan ve küçülen torbadır hakikati anlatan.

TÜİK verilerinde görünmeyen farkı en çıplak haliyle kadınlar yaşar; çünkü eve giren paranın nereye yetmediğini ilk onlar görür.

Gerçek enflasyon, kadınların her gün icat etmek zorunda kaldığı yöntemlerde saklı: bir yemeğin iki gün yetmesi için uğraşmak, “ucuz” diye diye alışveriş yaparken aslında “kalitesiz”e mahkum olmak, sürekli “pahalı” diye düşünmenin yarattığı o bitmek bilmez kaygı.

Bu, “idare etmek” değil. Bu, görünmez bir emek. Bir ailenin lojistiğini, psikolojisini ve bütçesini yönetmek, krizi yönetenlerin açığını kapatmak için didinmek. Bu emek, hiçbir ekonomistin hesabına girmiyor, hiçbir büyüme istatistiğinde kendine yer bulamıyor. Oysa bu sistem, bu görünmez emek üzerinde ayakta duruyor.

Kapitalist sistem, bu görünmez emeği sömürmek üzerine kuruludur. Kadınların evde harcadığı saatler, bakım işleri, duygusal yük, pazarlıklarla geçirilen zaman, “tasarruf” adına katlanılan yoksunluklar ücretlendirilmez; tam tersine kadınlardan doğal, karşılıksız bir görev gibi talep edilir. Sermaye düzeni için bu muazzam bir avantajdır: erkek işçilerin düşük ücretle çalıştırılmasını mümkün kılar, çünkü onların yeniden üretim maliyeti kadınların ücretsiz emeği üzerinden karşılanır.

Üstelik Türkiye’de kadın işgücüne katılım oranı hâlâ çok düşük düzeyde. TÜİK verilerine göre 2024’te kadın işgücüne katılım oranı sadece yüzde 36,6 iken; OECD ortalaması ise yaklaşık yüzde 53 civarında.

Bu, milyonlarca kadının ya doğrudan işsizlikle ya da yarı zamanlı, güvencesiz, düşük ücretli işlerle kuşatılması demektir. Asgari ücretin her ay eridiği koşullarda, kadınlar iki kat ezilmektedir: hem emeğinin karşılığını alamaz hem de erkek egemen kapitalist düzen ona “evin bekçisi, ailenin sigortası” rolünü biçerek daha fazla yük bindirir.

 

Sorunun esası, kapitalist sistemin temellerinde yatıyor

Burada sorun tek başına hükümetin yanlış politikaları değil; sistemin ta kendisidir. Kapitalizmin işleyişi, kadın emeğini değersizleştirmek, görünmez kılmak, ücretsiz sömürmek üzerine kuruludur.

Enflasyon dönemlerinde bu çıplak gerçek daha da sert biçimde ortaya çıkar. Bugün sofraya konan ekmeğin küçülmesiyle beraber, kadınların görünmez direnişi büyümektedir: daha çok hesap kitap yapmak, daha çok borçla yüzleşmek, daha çok sabır göstermek… ama aynı zamanda daha çok öfke biriktirmek.

Kadınların görünmez emeği, aslında görünmez bir direniştir de. Bu direnişi yalnız evin içinde değil, sokakta, işyerinde, sendikalarda, örgütlerde büyütmek gerekir.

Çünkü çözüm, sermayenin istatistik makyajlarında ya da reformist vaatlerde değil; kadın emeğini görünür ve özgür kılacak devrimci dönüşümdedir. Kadınların omuzlarında taşınan bu görünmez ekonomi, kapitalizmin gerçek zayıf karnıdır.

Bugün kadınların emeği sayesinde dönen hayat, yarın kadınların öfkesiyle kapitalizmin zincirlerini kırabilir. Görünmez emek görünür mücadeleye dönüşmedikçe, enflasyonun ve sömürünün yükü kadınların sırtından inmeyecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu