EkolojiGüncel

SÖYLEŞİ | Gabar, Cudi ve Besta’da Yağma

Didem Göçer, Kürdistan'da devam eden talan politikasını Özgür Gelecek Gazetesine anlattı. Göçer, "Doğa katliamlarına ve talanına karşı yerel halkın direnişi çok önemli" dedi.

Şırnak’ın Besta bölgesinde 9-10 Eylül’de başlayan ekoloji nöbeti, yalnızca birkaç gün süren bir eylem olmaktan çıkarak giderek büyüyen bir direniş hattına dönüştü. Gabar, Cudi ve Besta’da yapılan ağaç kıyımlarına karşı halkın tepkisi sokaklara, meydanlara ve ormanların içine taşındı.

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Didem Göçer, “Gabar, Cudi ve Besta’da yapılan ağaç kıyımı sadece ormanları değil, halkın yaşam alanlarını da yok ediyor” sözleriyle yaşanan yıkımın boyutunu ortaya koydu.

Göçer’in ifadeleri, alanda gün boyu yankılanan sloganlarla birleşti. Nöbet çadırlarının etrafında gençler, kadınlar ve çocuklar sıra sıra otururken, kesilen her ağacın gövdesi sanki onların da yüreğinde bir oyuk açmış gibiydi.

Ateş başında yapılan sohbetlerde, köylerden taşınan ekmek, ayran ve meyve ikramlarıyla dayanışma büyüdü.

 

“Valinin durduracağını söylemesine rağmen”

Didem Göçer’in dikkat çektiği en kritik noktalardan biri, devletin tutumu oldu. Halkın başvurularına rağmen ağaç kesiminin sürmesi, alanda her konuşmada dile getirilen bir öfke kaynağıydı. Nöbet alanında bulunanlar, valiliğin sözlerine güvenmediklerini, çünkü kesim makinelerinin hâlâ çalıştığını kendi gözleriyle gördüklerini anlattı. Göçer’in sözleri, alandaki atmosferi özetler gibiydi: “Şirketlerin rant uğruna yaptıklarını, tüm Türkiye’de görüyoruz. Doğa katliamlarına ve talanına karşı yerel halkın direnişi çok önemli.”

Besta nöbetinde de bu direniş günbegün örgütleniyordu. Kadınların başında durduğu çadırda gece boyunca nöbet tutuldu, gençler sabaha kadar slogan attı. Sabah olduğunda ise yine aynı inatla, yine aynı kararlılıkla eylem sürdü.

 

“Yaşam alanları, ormanlar, su varlıkları gasp ediliyor”

Besta nöbetinin gündeminde yalnızca ağaç kesimi yoktu. Didem Göçer’in de işaret ettiği gibi, yeni çıkarılan 7554 sayılı maden yasası da eylemlerin odak noktası oldu. “Enerji ihtiyacı, sermayenin büyüme ve kâr amacına değil, gerçekten bölgenin ihtiyaçları gözetilerek hesaplanmalıdır” diyen Göçer, alandaki kalabalığa bu yasanın aslında nasıl bir gasp mekanizması olduğuna dair bilgi verdi.

Çadırların önünde toplanan kalabalık sık sık “Toprağımızı vermiyoruz” sloganını attı. Nöbet boyunca yapılan konuşmalarda, yalnızca Şırnak değil, Dersim’den Munzur’a, Akbelen’den İkizdere’ye kadar pek çok yerde aynı talanın sürdüğü hatırlatıldı.

Göçer’in sözleri bu geniş coğrafyanın fotoğrafını ortaya koydu: “Ne bölgenin dokusu ne kültürel mirası düşünülmektedir.”

 

“Besta’da yerel ekoloji örgütlerinin başlattığı direniş çok kıymetlidir”

Nöbet alanının ortasında kurulan çadırların önünde, sabahın erken saatlerinde kadınlar çay kaynatıyor, gençler çevredeki çöpleri topluyor, çocuklar ise dallardan yaptıkları sopalarla oyun oynuyordu. Herkesin ortak söylediği cümle aynıydı: “Bu nöbet bitmeyecek.”

Didem Göçer, bu direnişi şu sözlerle tanımladı: “Besta’da yerel ekoloji örgütlerinin başlattığı direniş çok kıymetlidir ve asıl olarak bölgeden tüm ekoloji mücadelesinde yer alan direnişçilere umut vermiştir.”

Bu sözler, alanın ruhunu tam anlamıyla yansıtıyordu. Çadırların çevresine asılan pankartlarda “Yaşamı savunuyoruz”, “Ağaçlar bizimle” gibi ifadeler yazılıydı.

Nöbete zaman zaman Barış Anneleri de katıldı. Göçer, onların varlığını özellikle vurguladı: “Barış annelerinin ağaç kesimine karşı nöbet alanına gelmeleri ve yaşam alanlarını savunmaları, ağaç kesiminin durdurulmasında önemli bir adımdır.”

 

“Gerçek barış, yaşam alanlarının korunması ile mümkündür”

Günler ilerledikçe nöbet büyüdü. Çevre köylerden, ilçelerden gelenlerle çadırların sayısı arttı. Geceleri ateş başında şarkılar söylendi, gündüzleri forumlar yapıldı. Gençler gündüzleri ormanda devriye atarken, kadınlar çadırların içinde yemek pişirdi.

Didem Göçer, bu süreci bir bütünlük içinde şöyle değerlendirdi: “Gerçek bir barış yalnızca silahların susması değil, tüm canlıların yaşam alanlarının korunması ile mümkündür. Bölgede barış ve demokrasinin kalıcılaştırılması için ekolojik bir restorasyon programı uygulanmalıdır.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu