
Türkiye hapishanelerinde 2021’den bu yana yürütülen İdare ve Gözlem Kurulları uygulaması, yasada yalnızca “iyi hâl” değerlendirmesi yapmakla sınırlı olmasına rağmen, fiiliyatta mahkemelerin yerine geçen paralel bir yargı mekanizmasına dönüştü. Kurulların, tutsaklara yönelttikleri ideolojik ve politik sorularla, kesinleşmiş mahkeme kararlarını göz ardı ederek özgürlük hakları engelleniyor.
Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan tarafından Meclis’e sunulan soru önergesinde, ceza infaz kurumlarında 2021’den bu yana uygulanan İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) sisteminin yasadaki yetkilerini aştığı belirtildi. Resmî olarak kurulların sadece mahpusların “iyi hâl” ve koşullu salıverme değerlendirmesi yapması gerektiği ifade edilirken, fiiliyatta mahkeme kararlarını hiçe sayarak paralel bir yargı mercii gibi hareket ettikleri vurgulandı.
Aslan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a yönelttiği soru önergesinde, kurulların mahpuslara yönelttiği soruların çoğunlukla siyasi ve ideolojik içerikli olduğunu kaydetti. Önergede, sorular arasında “Örgüte neden katıldın?”, “PKK eylemlerini meşru görüyor muydun?”, “Ailenizde örgütle bağlantısı olan var mı?” gibi ifadelerin bulunduğu belirtildi. Bu yöntemlerin, mahkeme kararlarını etkisiz hâle getirerek mahpusların özgürlük haklarını kısıtladığı vurgulandı.
Erden dosyası örnek gösterildi
Hapishane uygulamalarının en çarpıcı örneği olarak Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulan M. Salih Erden dosyası gösterildi. Bakanlığın alt eşik olarak belirlediği 40 puanın üzerinde 44,06 gelişim puanı almasına rağmen, İGK 11 Temmuz 2025’te Erden’in “iyi halli olmadığı”na karar verdi. Daha sonra Elazığ 1. İnfaz Hakimliği, 19 Ağustos 2025 tarihli kararıyla kurul kararını iptal etti. Ancak kurul, mahkeme kararının kesinleşmesinin ardından 10 Eylül 2025’te yeniden toplanarak infazı 10 Mart 2026’ya kadar erteledi.
Önergede, kurulların bu uygulamasının mahkemelerin yetkisini fiilen bypass ettiği ve mahpusları ikinci kez yargılama durumuna düşürdüğü vurgulandı. Kurulların kararlarında, istihbarat notlarına dayalı tahminler ve politik kimlik değerlendirmeleri gibi denetlenemez kriterlerin kullanıldığına dikkat çekildi.
Mevzuat dışı kriterler ve disiplin cezaları
Uysal Aslan, İGK’ların “taraflı/tarafsız koğuş” ayrımı, disiplin cezalarının infaz edilmiş olmasına rağmen yeniden gündeme alınması ve mahpusların hak temelli eylemlerinin disiplin cezası olarak değerlendirilmesini de eleştirdi. Bu uygulamaların mevzuatta yeri olmadığı, mahpusların koşullu salıverilme hakkını engellediği ve ideolojik bir teste tabi tutulmalarına yol açtığı belirtildi.
Önergede, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun şunları yapması istendi:
- Erden dosyası dahil olmak üzere kurulların kararlarının hukuka uygunluğunun denetlenmesi,
- Mevzuatta yer almayan kriterlerin kullanılmasının önlenmesi,
- Disiplin cezalarının iyi hâl değerlendirmesine dayanak yapılmasının engellenmesi,
- Kurulların istihbarat raporlarını delil olarak kullanmasının önüne geçilmesi,
- Kurulların ideolojik ve keyfi infaz uzatma uygulamalarına dair kapsamlı inceleme ve raporlama yapılması.
Uysal Aslan, önergesinde bu uygulamaların yalnızca bireysel hak ihlali değil, aynı zamanda hukuk devletinin temel ilkelerine yönelik sistematik bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.