
İşgal devletinin direnişe yönelik bu sistematik politikasına ilişkin https://countercurrents.org/ sitesinde Ali Saadeh tarafından 27 Eylül’de yayımlanan makalesini Özgür Gelecek okurları için çevirdik.]
İbrani devletinin yapısı paralı askerler, işbirlikçiler ve ajanlara dayanmaktadır. Gazze’de ortaya çıktığı gibi, İsrail “devlet” kisvesi altında bir katil çetesi ve terör örgütünden başka bir şey değildir.
Bu nedenle, şu anda uyuşturucu satıcıları, katiller ve haydut çetelerine destek vermesi ve İsrail ordusu ile paralel olarak ve İsrail Genel Güvenlik Servisi’nin (Shin Bet) denetimi altında faaliyet göstermek üzere paralı asker grupları ve silahlı Filistin milisleri oluşturması şaşırtıcı değildir.
İsrail hükümeti bugün, Benjamin Netanyahu’nun doğrudan talimatı ve emriyle, Hamas ve diğer Filistin direniş gruplarıyla mücadele etmek için Gazze’deki Filistin milislerini silahlandırıyor.
Tel Aviv, Gazze’de silah sağladığı ve finanse ettiği en az üç grubun varlığını kabul ediyor ve böylece İsrail ordusunun doğrudan müdahalesini açığa çıkarmaksızın Hamas ve İslami Cihat savaşçılarının peşine düşüyor.
Bu milisler düzenli olarak İsrail silahları almıyor ancak ordunun Gazze’deki direniş gruplarından ve Lübnan’ın güneyinde Hizbullah’tan ele geçirilen silahlarla donatılıyor. Bu da onların savaş teçhizatının İsrail askeri teçhizatından çok “savaş ganimeti” gibi görünmesine neden oluyor.
Buna ek olarak, milis güçler İsrail ordusundan aylık maaş ve silah taşıma izni alıyor, bu da onları Filistinliler adı altında işgalin amaçlarına hizmet eden yerel paralı askerler haline getiriyor. Yaser Abu Shabab liderliğindeki ve Rafah’ın doğu bölgelerinde konuşlanmış olan bu milis gruplarından biri, bu oluşumun en belirgin örneği olup İsrail ordusunun doğrudan koruması altındadır.
Diğer oluşumlar arasında gruplara mensup gençler ve Hamas’a karşı çıkan aktivistler yer almaktadır ve bunların çoğu El Fetih hareketine mensuptur.
Haaretz’e göre, İsrail kaynakları, bu grupların görevleri arasında istihbarat toplama, Hamas ve İslami Cihat üyelerinin boşalttığı bölgeleri izleme ve Gazze Şeridi’nin güneyinde yerinden edilmiş sivillerin yoğun olduğu bölgelerde güvenliğe katkı sağlama yer almaktadır.
İsrail ordusu ve Shin Bet, bu milislerin orta vadede Hamas’a “yerel bir alternatif” oluşturacağı fikrini savunurken, sahadaki göstergeler bunun aksini gösteriyor. Hamas ve direniş grupları, Gazze Şeridi’nin tamamında hakimiyetlerini sürdürüyor. Bu gruplar, Gazze Şeridi içinde İsrail güçlerinin gözü önünde açıkça eğitim yapıyor ve işgalci birliklerin yakınında, beş ila on kişilik küçük silahlı gruplar halinde serbestçe hareket ediyor.
Karışıklığı önlemek için İsrail ordusu, son haftalarda kendi kuvvetlerinin konumlarını belirlediği gibi, bu milis üyelerinin konumlarını da komuta ve kontrol sisteminde kodlamaya başladı ve onları saha askeri planının bir parçası haline getirdi. Ordu komutanlarına göre, bu milisler “hassas bölgelerdeki büyük çaplı ve önemli operasyonlara” katılıyor.
Ancak, bazıları “Yarın bir katliam yapabilirler. O zaman sorumluluğu kim üstlenecek?” diyerek, bu milisler üzerindeki kontrolün kaybedilme riskine karşı uyarıyor.
Haaretz askeri muhabiri Yaniv Kubitsch, kirli operasyonlar veya katliamlar gerçekleştirmek için paralı milisleri silahlandırmanın yeni bir şey olmadığını belirterek 1980’lerde Lübnan’da yaşananları hatırlattı.
1982’de İsrail ordusu, kampı kuşattıktan sonra işgal yanlısı milisler Sabra ve Şatila katliamını gerçekleştirmişti. Kubitsch’e göre, ordu ve Shin Bet bu milisleri, genellikle Gazze Şeridi’nin güneyindeki yoğun nüfuslu bölgelerde, Gazze’nin kuzey ve merkezinden yerinden edilmiş sakinlerin yoğunlaştığı bölgelerde görevler gerçekleştirmeleri için yönlendiriyor.
İsrail medyası, Güney Lübnan Ordusu’ndan Batı Şeria’da yerel oluşumlar kurma girişimlerine, Irak’taki Sahwa (uyanış) deneyimlerine ve Afganistan ve Suriye’deki milislerin rolüne kadar, bölgedeki önceki deneyimlerden çıkarılan derslere atıfta bulunuyor.
Kubitsch, “Bunların hepsi, yerel milislerin devletin otoritesini zayıflatan çatışan güçlere dönüşebileceğini veya onlara karşı çıkabileceğini gösteren örneklerdir” diyor.
Kısa süre önce, Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin eski üyesi Hussam al-Astal ortaya çıktı ve tamamen tahliye edilen Khan Yunis’in güneydoğusundaki Qizan al-Najjar bölgesinde böyle bir silahlı grubun kurulduğunu duyurdu.
Astal, bölge sakinlerini kendi kontrolü altındaki bölgelere taşınmaya ve onlara yiyecek, su ve barınak sağlamaya çağırdı. The Times of Israel gazetesine verdiği demeçte, grubunun Hamas’a düşman olan herkesi kabul edeceğini ve herkese yetecek kadar yiyecek, su ve barınak olduğunu söyledi.
Önümüzdeki günlerde, güvenlik kimliklerini doğruladıktan sonra yaklaşık 400 Filistinliyi kabul etmek için çalışacağını belirtti. Rafah’ın doğusu ve Khan Yunis’in doğu bölgelerinden sorumlu Yasser Abu Shabab gibi kendisinin de bu bölgeden sorumlu olduğunu söyledi.
Abu Shabab ile temas halinde olduğunu ancak bağımsız olarak çalıştığını doğruladı.
Astal işbirliğine yabancı değildir; birkaç yıl İsrail’de çalışmış, daha sonra da Filistin Yönetimi’nin güvenlik güçleri Gazze’yi kontrol ederken onlarla birlikte çalışmıştır. Grubu ile işgalciler arasındaki koordinasyondan bahseden Astal, ABD, Avrupa ve adı belirtilmeyen bazı Arap ülkeleri de dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan destek aldığını belirtmiştir.
Al-Astal, Hamas hükümetinin iç güvenlik servisinde görevli olan kardeşlerinden biri aracılığıyla dolaylı olarak Gazze Şeridi dışından bölgeye çekilmeyi başaran Hamas hükümetinin güvenlik servisleri tarafından gözaltına alındı.
2018 yılında Malezya’da mühendis Fadi al-Batsh’ın suikastına karıştığı gerekçesiyle işgal güçleriyle işbirliği yaptığı suçlamasıyla soruşturuldu. 2022 yılında Gazze’deki Daimi Askeri Mahkeme, al-Batsh’ı öldürmekten suçlu bulduğu al-Astal’a ölüm cezası verdi.
Savaşın patlak vermesinden sonra al-Astal hapishaneden kaçmayı başardı ve İsrail’e kaçmaya çalıştı. Ancak, Yasser Abu Shabab’ın grubunun Rafah’ta ortaya çıkmasından sonra, bu gruba katıldı ve onlarla birlikte savaştı, ardından çoğu İsrail ile işbirliği yapmakla suçlanan ve bu nedenle Gazze hapishanelerinde tutulan diğer militanlarla birlikte yeni bir grup kurdu.
Ancak işbirlikçi, işverenin gözünde, kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı kirli bir araç olarak kalır. Yararlılığı sona erdiğinde, düşman onu çöp kutusuna atar ve kaçınılmaz kaderine terk eder; bu kadere Filistin halkın sokaklarda şahit olmaktadır. Bu ceza, direnişin bir grup işbirlikçiyi infaz ettiği son olayların ardından kaçınılmaz hale gelmiştir.
* Kaynak linki: https://countercurrents.org/2025/09/beating-israels-collaborators-in-gaza/