
[Açıklama: Bu makale Hemant Prakash Oli ‘Sudarshan’ tarafından kaleme alındı ve 9 Ekim 2025, Perşembe, günü Nepal Devrimci Komünist Partisi’ne yakın moolbato.com sitesinde yayınlandı. Özgür Gelecek okurları için çevirdik.]
Komünistler, partilerinin yol gösterici ilkesi olarak Marksizm-Leninizm-Maoizm’i görürler. Bu yol gösterici ilke, onlara somut durumların somut bir analizini yapmayı öğretir. Yol gösterici ilkeyi ele alma ve uygulama arasında bir fark varsa, bu MLM’nin diyalektik ve tarihsel materyalizmi değil, mekanik ve metafizik idealizmidir.
Yol gösterici ilkeye göre somut durumun somut bir analizi yapılmazsa, somut bir plan yapılamaz ve devrim fırsatı da kaçırılır. Dolayısıyla Marx, yalnızca Marksist teoriyi geliştirmekle kalmamış, aynı zamanda hayatını geliştirilen teoriyi uygulamaya adamıştır. 1848-1850 Fransız sınıf mücadelesinde çok aktif bir rol almıştır. Ancak başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu olayı inceledikten sonra iki kitap yazmıştır: biri, ‘Fransa’da Sınıf Mücadelesi: 1848-1850’, diğeri, ‘Louis Bonaparte’ın On Sekizinci Brumaire’i’. Benzer şekilde, 1871 Paris ayaklanmasını başarıya ulaştırmak için çok çalışmış ve ayaklanma başarılı olmuştur. Ancak 72 günden fazla sürmemiştir. ‘Fransa’da İç Savaş’ı yazarak ayaklanmayı incelemiştir.
Benzer şekilde, Lenin, Marksizm’i Rusya’da zamanında ve yerinde kullanmak ve geliştirmek için büyük çaba göstermiştir. 1905 ayaklanması başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ekim 1917’de, Birinci Dünya Savaşı sürerken, Rusya’daki ve dünyadaki durumu incelerken bu bağlantı bulunmuştur. Lenin ve Stalin önderliğinde, dünyanın ilk bilimsel sosyalist devrimi tamamlandı. Dünya proletaryasının merkezi haline geldi.
Mao, Çin’de 4 Mayıs 1919 gençlik ayaklanmasına katıldı. 1921’de Çin Komünist Partisi kuruldu. 1924’ten itibaren Çin devriminin inisiyatifini üstlendi. Çin’deki durumun sağlam bir analizi yapılarak 1 Ekim 1949’da Yeni Demokratik Devrim tamamlandı ve Mao’nun kendi ifadesiyle “sosyalizme geçiş” gerçekleşti. Liu Şaoçi ve Deng Xiaoping, “Çin’deki geri kalmış ekonomi ile gelişmiş sosyalist sistemin çelişkili” olduğunu söyleyerek, kapitalizmin daha da geliştirilmesi gerektiğini savunarak bilimsel sosyalist programı engellediler. 1956’dan itibaren, Mao’nun önderliğinde sosyalist program açıkça niteliksel bir nitelik kazandı. Eski ideoloji, miras, kültür, gelenek ve davranışların yerini yeni bir ideoloji, miras, kültür, gelenek ve davranış biçiminin alması amacıyla, Mao önderliğinde 1966’dan itibaren Büyük Proleter Kültür Devrimi başlatıldı. Bu devrim, dünya devrimi için yeni silahlar sağladı.
Nepal’de, Yoldaş Pushpalal önderliğinde 22 Nisan 1949’da, yani 10 Baisakh BS 2006’da Nepal Komünist Partisi kuruldu. Bir yandan Komünist Parti önderliğinde köylü mücadelesi ilerlemeye başlarken, diğer yandan Nepal Kongresi Mukti Bahini’yi [Kurtuluş Ordusu, ed.] kurdu ve hatta silahlı mücadeleye girişti.
Mücadele ilerlerken, Kral Tribhuvan ve ailesi Delhi’ye sığındı. Rana rejiminden Mohan Shamsher da Delhi’ye çağrıldı. Ancak dönemin Hindistan Başbakanı Nehru, Tribhuvan ve Mohan Shamsher arasında üçlü bir anlaşmaya varıldıktan sonra, BP Nepal Kongresi tarafından çağrıldı ve anlaşmaya tanıklık etti. Batı Nepal’de yaygın bir söz olan “Garne-Kajne Pachyonara, Timilganda Aghyonara” [“işi yapanlar geride kalırken fayda sağlayanlar ilerledi” anlamında bir deyim, ed.] doğru çıktı. Harekete öncülük eden Nepal Kongresi geride kaldı ve mücadelenin teslim edildiği kişiler, Mohan Shamsher ve Tribhuvan, Başbakan ve Kral oldular. Son olarak, BP İçişleri Bakanı oldu. Bu Delhi anlaşmasına karşı çıkan Dr. K.I. Singh, Singha Durbar’da hapsedildi. Singha Durbar’ı, oradaki 1.200 güvenlik görevlisini ikna ederek hapishaneyi ele geçirdi. O dönemde Komünist Parti herhangi bir inisiyatif alamadı. K.I. Singh buna dayanamayıp Çin’e sığındı.
1951’den 1955’e kadar, Bhimdatta Pant liderliğinde Doğu Nepal’deki Terai’de ve Uzak Batı’da birçok önemli köylü ayaklanması yaşandı. Biz komünistler, bu köylü ayaklanmalarını ne devrime dönüştürebildik ne de aktif bir inceleme yapabildik.
1971’de, doğunun devrimci gençliği Jhapa ayaklanmasını düzenledi. Bu ayaklanmanın ana gövdesi, küçük kapitalist eğilimlere ve mekanik zayıflıklara sahipti. Bu kıvılcımı ateşe dönüştürmek yerine, Mohan Bikram önderliğinde [yangına, ed.] su döküldü ve buna ‘radikal solcu kışkırtma’ denildi.
Genç öğrenciler 1978-79 hareketini başlattı. Öğretmenler ve en sonunda halk da katıldıktan sonra hareket bir halk hareketi haline geldi. Kral Birendra referandum ilan etmek zorunda kaldı. O dönemde Nepal Komünist Partisi nispeten güçlüydü. Bunu bir devrime dönüştürmek için hiçbir girişimde bulunulmadı.
1988-89’da bir başka güçlü halk hareketi gerçekleşti. Monarşiye karşı isyanın; kral, ‘sol’ ve Kongre için yem olmasına izin verdik. Bundan çok az ders çıkaran ve devrimcileri birleştiren devrimci komünistler inisiyatifi ele aldılar ve 1995’ten 2006’ya kadar büyük bir Halk Savaşı başlattılar. Halk Savaşı, NKP (Maoist) içinden ihanete yol açtı. Maoistlere sızan bazı liderler sonunda Hint yayılmacılığına teslim oldular.
“Gerçekte, Marksizm cansız bir dogma, hazır, değişmez bir doktrin değil, canlı bir eylem kılavuzudur ve toplumsal yaşam koşullarındaki şaşırtıcı derecede hızlı değişimlerle bağlantılı olmalıdır.” – Lenin, Marksizmin Gelişiminin Özellikleri – 1910, Lenin’in Toplu Eserleri’nin İngilizce baskısı, Progress Publishers Moskova tarafından yayınlanmıştır, 1968, Cilt 17, s. 42.
Bu kez Z kuşağı isyanı sadece iki gün içinde dünyayı sarstı. Ülke harap olmuştu. Biz komünistlerin kafası tamamen karışmıştı. Emperyalistler ve yayılmacılar, statükocular ve gericiler bu hareketi istismar ettiler. Şimdi Nepalli devrimci komünistler, Nepal halk hareketinin, halk mücadelesinin ve halk savaşının tarihini derinlemesine gözden geçirmeli ve mevcut durumun sağlam bir analiziyle devrimin yönünü tamamlamalı ve ilerlemelidir.
2 – Z Kuşağının Tarihsel Kökleri
Kuşaklar tartışması, Almanya ve İngiltere’de çalışmalar yapan Macaristan doğumlu sosyolog Karl Mannheim’ın 1928 yılında ‘Kuşaklar Sorunu’ adlı kitabını yazmasıyla başlamıştır. Uzun bir aradan sonra, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, 1991’de William Strauss ve Neil Howe’un ‘Kuşaklar ve Amerikan Geleceklerinin Tarihi’ adlı kitabı yazmasıyla kuşak terimi daha fazla ilgi görmeye başlamıştır. 1901-1927 yılları arasında doğan ve Büyük Buhran ile büyük krizden büyük zarar gören kuşağa ‘En Büyük Kuşak’ denir. 1928-1945 yılları arasında doğan kuşak, II. Dünya Savaşı’nı yaşamıştır. Daha geleneksel ve yasal anlamda değişim aradığı için Sessiz Kuşak olarak adlandırılmıştır. 1946-1964 yılları arasında ve II. Dünya Savaşı sonrasında doğan ve toplumda etkin olan kuşak ise Baby Boomers olarak adlandırılır. O dönemde yüksek doğum oranına sahip bir nesil olarak doğduğu için Boomers adı verilmiştir. 1965-1980 yılları arasında doğan, bağımsız ve teknolojiye bağlı nesil, X Kuşağı olarak adlandırılıyor. 1981-1996 yılları arasında dijital çağda büyüyen ve sosyal bilince sahip nesil, Milenyum Kuşağı veya Y Kuşağı olarak biliniyor. 1997-2012 yılları arasında doğan, internet ve sosyal medyayla iç içe olan nesil, Z Kuşağı olarak adlandırılıyor. 2013’ten günümüze kadar olan ve doğumundan itibaren bilim ve teknolojiyle iç içe olan nesil ise Alfa Kuşağı olarak adlandırılıyor. Kuşakları bölmenin ve bir kuşağı diğerine bu şekilde karşı karşıya getirmenin, sınıf mücadelesini çarpıtan emperyalist politikaların sürekli bir biçimi olduğunu anlamalıyız. Gençler bu konuda yanılgıya düşmemeli. Ancak Z Kuşağı en enerjik ve yetenekli nesildir. Mao bu kuşağa büyük önem vermiş ve şöyle demiştir:
“Gençler! Bu dünya sizin, bizim de ama son tahlilde sizin çünkü siz sabahın sekizinde, dokuzunda doğan güneşsiniz, biz ise batan güneşiz. Sizler açan çiçeklersiniz, bizler ise dökülen çiçekleriz.” (Bu konuşma Mao tarafından 1957 yılında, emperyalizm tarafından yönlendirilen modern revizyonizm ile devrimci komünistler arasında uluslararası düzeyde şiddetli bir iki çizgi mücadelesinin sürdüğü bir dönemde, eski Sovyetler Birliği’nin başkenti Moskova’da yapılmıştır.)
Z kuşağı, üçüncü binyıldan beri küresel bir harekete öncülük ediyor. Arap ülkelerinde “Renkli Hareket” olarak biliniyor. 2010 yılında Tunus’ta başladı. “Arap Baharı” olarak da biliniyor. Mısır, Libya ve Suriye’ye yayılarak 2012 yılına kadar sürdü. Yolsuzluk, işsizlik, insan hakları ihlalleri ve gücü kötüye kullanmaya karşı sorunları içeriyordu. Benzer şekilde, 2011 yılında ABD’nin New York kentinde “Wall Street’i İşgal Et” adlı bir gençlik hareketi gerçekleşti. Yüzde bir ile yüzde doksan dokuz arasındaki eşitsizliğe, servetin kaynağı üzerindeki tekele ve sistematik yolsuzluğa karşı bir hareketti. Bu sosyoekonomik hareket dünyaya yayıldı. Sloganı “Biz yüzde doksan dokuzuz”du. Hong Kong’da gençler, Çin kontrolü nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia ederek 2014-2020 yılları arasında ‘Şemsiye Hareketi’ni başlattılar. Hareketi durdurmak için şemsiyeler kullanıldı çünkü hareketi kontrol etmek için göz yaşartıcı gaz ve acı biber gazı kullanıldı. Bu yüzden harekete Şemsiye Hareketi adı verildi. 2018’de Greta Thunberg adında genç bir kadın okul grevi çağrısında bulundu ve iklim değişikliği sorunu nedeniyle İsveç parlamentosu dışında oturma eylemi yaptı. 2020’de Amerika Birleşik Devletleri’nde ırk ayrımcılığına ve polis vahşetine karşı ‘Black Lives Matter’ adlı bir gençlik hareketi gerçekleşti. Sosyal medya aracılığıyla yayılan bu hareket dünya çapında destek kazandı. Endonezya’da genç öğrenciler, parlamentonun Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun yetkilerini kısıtlayan bir yasayı kabul etmesinin ardından 2019-2020 yıllarında “Reformasi Dekrosi” (Yolsuzluğun Reformu) adlı bir hareket başlattı. Bu hareketin başlıca konuları yolsuzluk, basın özgürlüğünün ihlali, ormansızlaşma ve iklim değişikliğiydi.
2020–2022’de Filipinler gençliği, ‘Gençlik Direnişi veya Filipinler’in Geleceği İçin Cuma Günleri’ olarak da bilinen sözde terör eylemine karşı ‘Çöp Terör Yasası’ adlı bir hareket başlattı. Benzer şekilde, yakınlardaki Güney Asya’da, Sri Lanka gençliği 2022’de derin bir ekonomik kriz nedeniyle bir ‘Aragalaya’ (Sinhala’da İsyan) başlattı. Sorunları döviz, yakıt, gıda, ilaç vb. kıtlığıydı. Başkan Gotabaya Rajapaksa ve Başbakan Mahinda Rajapaksa istifa edip ülkeden kaçtıktan sonra, Başkan Ranil Wickremesinghe ve Başbakan Dinesh Gunawardena sırasıyla görevi devraldı. Aragalaya’nın sonucunda niteliksel bir değişiklik yaşanmadı. Başka bir komşu ülke olan Bangladeş’te, eski çalışanların çocuklarının kota sistemi kapsamında iş bulma geleneği nedeniyle Temmuz 2024’te genç öğrencilerin önderlik ettiği bir isyan patlak verdi. 15 yıl boyunca iktidarda kalan Şeyh Hasina, isyanla başa çıkamadı ve Hindistan’a sığındı. Orada da ABD hükümetinin Magsaysay Ödülü’nü alan kişi Başbakan Muhammed Yunus oldu. Niteliksel bir değişim yaşanmadı.
Burada bahsedilen hareketler Nepal’deki Z kuşağı isyanının ilham kaynağıdır. Eğer egemenler, ülke halkının ve çocuklarının sorunlarının nereye vardığını ve bugün ne istediklerini anlamazlarsa, ülkeyi cennet yapabilecek olan gençlik, onu küle de çevirebilir. Biz devrimcilerin bunu iyi anlaması gerekiyor.
3- Nepal’deki Gen-Z İsyanı
8 ve 9 Eylül 2025’de gerçekleşen gençlik ayaklanması, sömürücü sınıfın devlet iktidarını devirip sömürülen sınıfın devlet iktidarını kurmayı amaçlayan bir ayaklanma değil, hükümetin sosyal medyayı yasaklama yönündeki yüzeysel ve dar görüşlü kararına ve yıllar içinde biriken yolsuzluğa karşı bir isyandı. Haksızlığa karşı isyan etmek doğal bir haktır. Nepal Devrimci Komünist Partisi’nin 14 Eylül’den 17 Eylül’e kadar süren Siyasi Konsey toplantısının kararlarını kamuoyuna açıklarken bir basın açıklaması yapan K.W. Genel Sekreter Gaurav özetle şunları söyledi:
“Uzun süredir devam eden yolsuzluk; sömürülen ve ezilen Nepalli emekçi halkın büyük halk savaşından ve 19 günlük halk hareketinden tam bir kurtuluş umarak uğradığı ihanet; yeni sömürge ekonomik-sosyal durumdan doğan komprador ve bürokratik kapitalizm ve onun devlet sistemi; korkunç işsizlik nedeniyle kanını ve terini küresel işgücü piyasasına akıtan gençlerin kazandığı dövizler üzerinden egemen sınıfın ve işgücü şirketi sahiplerinin ziyafetleri; eğitim, sağlık ve iletişim kurumlarının özelleştirilmesi ve yağmalanması; artan karaborsacılık; devlet bütçesinde merkezi düzeyden yerel düzeye kadar yağmalama; sivil ve askeri makamlardaki görünür ve görünmez yolsuzluklar; dijital çağda sosyal medyanın yasaklanması… Bunlar bu isyan için düzenli olarak biriktirilen baruttur ve Z kuşağının şu anda ateşi tutuşturma eylemi acil bir durumdur.”
Felsefi kategoriler olan düzenlilik ve olumsallığı anlamaya çalışalım. Atıfta bulunulan partinin konseptinde bahsedilen olaylar düzenliliğin ifadeleriyken, ani bir patlama gibi görünen Gen-Z isyanı olumsallıktır. Sonuçta olumsallık, düzenli olaylar dizisinin bozulması, niteliksel bir sıçrama, bir felaket ve bir dönüşümdür. Düzenlilik çalışması derin ve dinamik değilse, gelecekte ne olacağını tahmin etmek bile imkansızdır. Bu nedenle, olumlu olayların sonuçlarının kendi göğsümüzün üzerinde geçit töreni yaptığını fark edemeyebiliriz. Bu olay komünistlere düzenli olaylardan haberdar olmayı ve düzenliliğin sıcaklığını ölçmeye devam etmeyi öğretti. Lenin başarılı oldu çünkü düzenliliği ölçme konusunda yetenekliydi. Aynı şey Mao için de geçerlidir.
Z kuşağı ya da tüm genç kuşak, muhafazakâr geleneklere ve kültüre bağlı olmayan; bilim, teknoloji, özellikle de bilişim teknolojilerini içeren, ‘delikanlı’ bir kuşaktır. Sosyologlar buna 13-28 yaş grubunu da dahil etmişlerdir. Mao, bu genç neslin toplumda yaygın olan batıl inançları kırabileceğini ve yeni buluşlar yapabileceğini söyledi: “Gençlerin yaşlıları ve yüksek eğitimlilerin eğitimsizleri geride bıraktığına dair pek çok örnek vardır” (Sekizinci Parti Kongresi’nin ikinci oturumunda yapılan konuşma – 8-23 Mayıs 1958, Mao’nun Seçilmiş Eserlerinin İngilizce baskısı, Shramikvarga Prakashan Hyderabad India tarafından 1995 yılında yayınlanmıştır, Cilt 8, s. 79.)
Marx ve Lenin’e kadar uzanan yüzlerce genci örnek gösterdi ve şöyle dedi: “Marx, Marksizmi olgunluk ya da yaşlılık döneminde yaratmadı, aksine Marksizmi gençliğinde yarattı. Komünist Manifesto’yu yazdığında 29 yaşındaydı. Lenin 1903’te Bolşevizmi kurduğunda 32 yaşındaydı.” (A.g.e., sayfa 81.)
Mao’nun tüm bu ifadeleri, bir insanın enerjik yaşının aslında gençlik olduğunu kanıtlamaktadır.
Burada Gen-Z isyanının nedeni KP Oli hükümeti oldu. ‘Japon işgaline karşı Çin Halk Savaşı’nın direnişi ve II. Dünya Savaşı Faşist karşıtı zaferinin 80. Yıldönümüne’ katılmak için Oli, 3 Eylül 2025’te Pekin’e gitti. Orada Çin özel bir askeri geçit töreni düzenledi. Bu vesileyle Başbakan KP Oli ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Oli ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında görüşmeler yapıldı. Başbakan döndükten sonra Bakanlar Kurulu toplantısı, Nepal’de kayıtlı olmayan sosyal medya platformlarının çoğunu kapattı. Bir yandan Çin’in düzenlediği faşizm karşıtı törende Amerika ve Japonya karşıtlarıyla görüştüğü haberleri yayınlandı, diğer yandan sosyal medyanın çoğu kapatıldıktan sonra dijital çağda büyüyen ve meşgul olan Gen-Z kuşağı öfkelendi.
V.S. 2082’nin 23 ve 24’ü, yani 8 ve 9 Eylül 2025, Nepal tarihinde unutulmaz günler oldu. Z kuşağı 8 Eylül’de kendiliğinden ayaklandı ve uzun süredir devam eden yolsuzluk, ifade ve yayın özgürlüğünü ana meseleleri haline getirdi. Batılı emperyalist ve güneyli yayılmacı unsurlar, mücadelesini bizzat sosyal medya üzerinden örgütleyen ve planlayan bu kuşağın bu kendiliğinden ve bağımsız isyanına daha ilk günden kontrolü ele geçirmek ve kendi çıkarlarına hizmet etmek üzere sızdı. Gerici unsurlar bir önceki yılın şubat ayından beri hazırlık yapıyorlardı. Emperyalistler, yayılmacılar ve gericiler sistematik olarak çalışıyorlardı. 8 Eylül’de Baneshwor’da bir ambulanstan ateş açıldı. Bazı gençler bu kurşunlarla yere düştü. Polis ayrım gözetmeksizin ateş açtı. Yüzlerce kişi yaralandı ve birkaç saat içinde hastaneler onlarca kişinin öldüğünü duyurmaya başladı. Sızma, istifa eden Başbakan ve halkın bağımsız ifadesi tarafından da doğrulandı. Sızma ve polis ateşi olsa bile, çatışmadan hükümet sorumludur.
İkinci gün, ayın 9ûnda, Z kuşağı isyanı, altı düzine şehidin kanıyla ülke çapında yayıldı. Ancak liderliği ve planlaması emperyalistlerin, yayılmacıların ve gericilerin eline geçti. Parlamento liderlerinin konutları ve parlamento partilerinin ofisleri, Bakanlar Kurulu’nun bulunduğu Singha Durbar’dan büyükşehir, belediye ve kırsal belediyelere, Yüksek Mahkeme’den bölge mahkemelerine, Bhatbhateni de dahil olmak üzere birçok alışveriş merkezi, polis komplekslerinden karakollara kadar birçok okul ve kolej yakılarak kül edildi. Hiçbir sivil toplum kuruluşu binası, hiçbir büyükelçilik, hiçbir sermaye simsarı ve ticaret merkezi, hiçbir rüşvetçi bürokratın konutu bu alevlerin hedefi olmadı. Devletin belkemiği olan ordu ve güvenlik güçleri, parlamento liderlerinin tutuklanıp kışlalara hapsedilmesi dışında her şeye seyirci kaldı. Buradan, dürüst ve spontane Z kuşağı isyanının kimin oyuncağı haline geldiği açıkça anlaşılmaktadır.
Ayın 9’u akşamından itibaren ordu, devlet iktidarının kontrolünü ele geçirmeye çalıştı. Ordu şefi tarafından bir konuşma yapıldı. Ayın 10’undan itibaren, Gen-Z’nin gerçek liderleri kenara itilmeye ve karıştırılmaya başlanırken, sahte olanların ve emperyalizm tarafından beslenenlerin hakimiyetlerini ortaya koydukları görüldü. Hükümet kurma sürecinde askeri karargâhtan çağrıldılar. Ayrıca Durga Prasai [Nepal’de monarşi yanlısı görüşleri de olan tartışmalı sağcı bir politikacı, ed. ] ve Raswapa [“yolsuzlukla mücadele” platformu olarak kurulan ve Nepal Parlamentosu’nda dördüncü büyük parti haline gelen Rastriya Swatantra Partisi, ed.] aracılığıyla gelmelerinin istendiği de duyuldu. Böyle bir zamanda, aynı zamanda ordunun başkomutanı olan Cumhurbaşkanı, güvenlik için kışlaya hapsedildi. Kıdemli gazeteci Kishore Nepal, Başkan’ın ‘Gen-Z isyanı adına beni öldürün ne istifa edeceğim ne de parlamentoyu feshedeceğim’ dediğini açıkladı. Sonuç olarak, Başkan Ramchandra Paudel’in tutumu, yurtseverlerin ve adaleti isteyen halkın devlet gücünün çeşitli organlarındaki mücadelesi, Amerikan emperyalizmi ile Hint yayılmacılığı arasındaki karşılıklı çatışma ve anlaşma ülkeyi statükoculuğa saplanıp bırakmıştır. Nepal halkının bilinç düzeyi artmıştır. Nepal halkı ve Nepal gençliği gerici ve emperyalistlerin hamlelerine aşina hale gelmiştir.
4) Gen-Z İsyanı’nın Dersleri
(a) Öncelikle Nepal’in genel durumunu gözler önüne seren Z kuşağı isyanını selamlayalım. Palyaçoların bile peşinden koşabilen Nepal halkı, komprador parlamenter sistemin bileşenlerinin -hükümet, ordu, polis, mahkemeler, bürokrasi ve hapishanenin ana görevlileri- emperyalizmin ve yayılmacılığın nasıl köleleri olduğunu öğrendi. Amerikan, Hint ve Avrupa istihbarat örgütlerinin, iktidarın bu çeşitli bileşenlerindeki köleleri aracılığıyla kapımızda nasıl oynadıkları da bilinmektedir. Buradaki devlet gücünün ‘sivil toplum örgütleri’nin pençesinde fena halde sıkışıp kaldığı da hepimizin malumudur. Halk hareketlerinin de bu emperyalistlerin ve yayılmacıların kontrolüne girdiği açıkça ortaya çıktı. Zavallı Z kuşağı gençleri, kanlarını ve terlerini döktükten sonra bile sadece izlemeye devam ettiler. Şimdi biz, Nepal halkı ve Z kuşağı, Rabi Lamichhane [Eski TV sunucusu ve gazeteci olan ve Rastriya Swatantra Partisi’nin (RSP) başkanlığı yapan, bir politikacı, ed.] ve Balen Shah [Katmandu 15. belediye başkanı olan bir politikacı ve eski rapçidir, ed.] gibi soytarıların maskaralıklarının ülke içinde çeşitli şekil ve renklerde tekrar tekrar ortaya çıkacağını anlamazsak ve onları takip edersek, bu soytarıların sahte mallarını satın almaya devam edeceğiz ve aptal durumuna düşmeye devam edeceğiz.
(b) Bir isyan veya devrim ne kadar güçlü olursa olsun, eğer isyancı doğru ideolojik ve siyasi yöne, dinamik ve olgun bir liderliğe, ülke çapında etkisi olan bir partiye ve isyan veya devrim için somut bir plan ve hedefe sahip değilse, kendi tutuşturdukları ateş tarafından tüketilecekleri neredeyse kesindir. Gen-Z, fikirleri ve hedefleri göz ardı ederek bir örgüt inşa etmedi. Sonuç olarak gericiler, statükocular ve emperyalistler isyanı kendi fikirlerine göre ele geçirdiler ve hedeflerine ulaştılar.
(c) Bugün insanın entelektüel gelişimi nasıl yapay zekâda (AI) ise, devrim ve isyanın gücü de bilim ve teknoloji donanımlı Z kuşağındadır. . Gençlik gücünün yoğunlaştığı parti isyanda başarılı olacaktır. Bu nedenle devrimciler buna ciddi önem vermelidir.
(d) İsyan veya devrim, eski devlet iktidarının sona ermesi ve yeni bir devlet iktidarının kurulması içindir. Gen-Z isyanına katılan genç liderler, siyasetten ve siyasi partilerden nefret ediyorlardı. Sonuçta, devlet gücü ve siyaset mevcut ekonomik sistemin merkezi ifadesidir. Eğer ekonomi temel ise, siyaset, kültür, sanat, edebiyat ve din bu temel üzerinde doğan üst yapılardır. Siyaset tüm bunların yöneticisidir. Gençlere siyasetten nefret etmeyi öğretmek ve sonra da devlet iktidarının tahtına oturmak emperyalist ve kapitalist yöneticilerin eski işidir. Genç nesillere siyasetin kirli bir oyun olduğunu öğreten o ‘büyük’ insanlar, Gen-Z isyanından doğan tahta oturmuşlardır. Siyaset yapılmaması gerektiğini söyleyerek siyaset yapanlar aptaldır!
(e) Devlet iktidarını değiştirmenin hükümeti değiştirmek anlamına geldiği yanılsamasını yaratan parlamenter komünistler, bu sefer tatlı bir pasta yediler. Eski devlet iktidarı, hükümet, ordu, polis, mahkemeler, bürokrasi ve hapishanelerin toplamıdır. Sözde komünistler, ordu onları güvenlik adına kışlalarına aldığında, radikal değişim yaratıcıları bu toplamı yok etmeden yeni devlet iktidarının kurulamayacağını ve sürdürülemeyeceğini yürekten anlamış olmalılar. Devrimci Komünist Parti ve halk, bu Gen-Z isyanından, ordusu olmayan bir halkın kendisi hakkında söyleyecek hiçbir şeyi olmadığını öğrenmelidir. Gen-Z’nin bu isyandan öğrenmesi gereken şey, bu devlet iktidarını koruyarak ne yolsuzluğun sona ereceği ne de özgürlüğün elde edileceğidir. Devlet iktidarının organlarına cesurca saldırdığınızı kabul etmelisiniz, ancak yeni devlet iktidarının planına sahip değildiniz. Ordunun eski devlet iktidarının omurgası olduğunu bile bilmiyordunuz. Tek bildiğiniz, yolsuzluğun sona ermesi ve sosyal medyanın açılması gerektiğiydi. Devrimin amacına ancak devlet iktidarı ve siyasetinin bilgisi ile ulaşılabilir. Bu isyan, işsizliğimizin sebebinin bu fabrikalardaki makineler olduğunu düşünerek onları sabote etmeye başlayan ve hem fabrika sahiplerini hem de devleti terk eden on sekizinci yüzyıl talihsiz işçilerinin isyanına benziyor.
(f) Sugauli Antlaşması’ndan [İngiliz Doğu Hindistan Şirketi ile Nepal arasında 1816 yılında imzalanan antlaşma, ed.], bu yana, Nepal tarihinde yalnızca fikir birliği ve anlaşma değil, aynı zamanda uzlaşma da egemen olmuştur. 1951, 1972–1982, 1980, 1990, 1996–2007 ve 2026 bunun canlı örnekleridir. Bu tarihsel gelenekten kopmalıyız. Aksi takdirde, devrim için ortaya çıkan hareket reformizm ve uzlaşma tuzağına düşmeye devam edecektir.
(g) Günümüzde bilim ve teknoloji üretici güçlerle bağlantılı olduğundan, üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki çelişki yoğunlaşmıştır. Dolayısıyla Gen-Z isyanı, pratikte Nepal devriminin uzun vadeli değil, kısa vadeli olduğunu göstermiştir.
(h) Gen-Z’ler isyanlarında liderliği göz ardı ettiler. Sonuç, “Lanka’ya giden Hanuman, sarığını alır” oldu. [‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu’ anlamında bir deyim, ed.] Bu öznel bir mesele değil, tarihin gerekliliği içinde öznel çabanın toplamıdır. Lenin’in liderlikle ilgili açıklaması şöyledir: “Kitlelerin sınıflara bölündüğü herkesçe bilinen bir gerçektir… Sınıfların liderliği siyasi partiler tarafından yürütülür ve genel bir kural olarak siyasi partiler, en sorumlu pozisyonlara seçilen ve lider olarak adlandırılan en yetkili, etkili ve deneyimli üyeler tarafından yönetilir.” (‘Sol’ Komünizm: An Infantile Disorder-1920, V. I. Lenin’in Toplu Eserlerinin İngilizce baskısı, Cilt 31, s. 41, Progress Publishers, Moskova, 1966.)
5) Önümüzdeki Seçenek
Mevcut devlet iktidarına karşı isyan, statükoyu korumak değil, eski devlet iktidarını yıkıp yeni bir devlet iktidarı kurmak anlamına gelir. Gen-Z’ye alternatif, kesinlikle bir tür yozlaşmış insanı devirip yerine başka bir tür yozlaşmış insanı getirmek değildir. K.P. Oli’nin yerine Sushila Karki’nin gelmesi geçici bir alternatif bile değildi. Bu geçici hükümet de emperyalizmin yönlendirmesiyle kurulan bir statüko hükümetidir. Bağımsız bir koalisyon hükümetine ihtiyacımız var. Nepal halkının arzusu ne statüko hükümeti ne de gerici bir monarşidir. Yurtsever, devrimci, demokratik ve sol partilerin, grupların ve bireylerin ulusal siyasi konferansı, bu konferanstan birleşik bir cephenin oluşturulması, bu cephenin önderliğinde bir halk mücadelesi, bu halk mücadelesi temelinde bağımsız bir birleşik hükümet ve bu hükümet tarafından bir halk cumhuriyeti anayasasının yazılması, bağımsız birleşik bir hükümet kurma süreci ve hedefidir. Gençlik isyanı ancak bu şekilde amacına ulaşabilir. Komünistler bağımsız birleşik bir hükümetle sınırlı değiller. Amaçları, Nepal’in yeni-sömürge sosyo-ekonomik koşullarında yeni bir demokratik devrimin eşiğini geçmek ve bilimsel sosyalizme ulaşmaktır.