
Afyon Devlet Hastanesi’nde temizlik görevlisi olarak çalışırken görev tanımına uygun davrandığı için sürgün edilen ve mahkeme sürecini kazanan Alper Arıevi’nin yaşadığı hukuksuzluk ve sendikal mücadele, yeni kurulan Tüm Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası (TSS İŞ) tarafından bir direniş hattına dönüştürüldü.
TSS İş Genel Başkanı Ülkü Şeyda Başaraner, Alper üzerinden sağlık alanındaki ağır örgütlenme baskısını ve ekipman-insan mevzularındaki çarpıklıkları anlattı. Alper ise ailesine, çocuklarına ve çalışma koşullarına dönme talebini şöyle yineliyor: “Ailemin yanına dönmek istiyorum.”
Ülkü Şeyda Başaraner sendika olarak yola yeni çıktıklarını, kamudaki hakim gücün sağlık alanında büyük bir tahakküm kurduğunu ifade etti. Başaraner, Hak-İş’e bağlı bazı yapıları işaret ederek, bu yapıların sağlık alanını hem maddi hem manevi olarak kontrol ettiğini, ayrılanlara karşı mobbing uygulandığını söyledi. Alper’in bu baskıya karşı cesaret gösterenlerden biri olduğunu belirten Başaraner, “Alper oradan ayrılma cesaretini göstermiş arkadaşlarımızdan bir tanesi. Çünkü bu kötü bir örnek” dedi ve ayrılmanın örnek teşkil ettiği için hedef haline getirildiğini vurguladı.
Başaraner, sağlık kuruluşlarında temizlik personelinin yalnızca temizlik yapması gerektiğine dair yasal düzenlemelere rağmen pratikte farklı iş ve görevler yüklendiğini; temizlik personelinin sekreterlik, güvenlik, taşıma gibi işlere çekildiğini anlattı.
“Temizlik personeli, temizlik yapmıyor diye de konuşuluyor. Ama bütün gün boyunca oradan oraya, oradan oraya görev veriliyor” diyen Başaraner, kamu personeli alımındaki yetersizliklerin bu çarpıklığın temelinde yattığını aktardı.
“Hastanelerde ciddi bir hijyen sorunu var!”
Başaraner’in gözlemlerine göre hastanelerdeki hijyen eksikliği, personel sayısının azlığı ve yoğunluk nedeniyle büyüyor. Enfeksiyon kontrolünde görev almış biri olarak o tablonun hangi riskleri yarattığını bildiğini belirtti: “Hastanelerde ciddi bir hijyen sorunu var. Ameliyathane yoğunluklarından, servislerin her tarafta acil olmasından kaynaklanan bir yoğunluk var.”
Sendika, bu nedenle temizlik işinin ciddiyetinin anlaşılması ve personel sayısının artırılmasını öncelikli hedefleri arasında tutuyor.
Başaraner, Alper hakkında verilen cezaların mahkeme tarafından kaldırıldığını, üst mahkemelerin de Alper’in haklı olduğuna karar verdiğini anlattı. Buna rağmen idari sürecin uzatıldığını ve Sağlık Bakanlığı’nın itiraz hakları gölgesinde mağduriyetin devam ettiğini söyledi ve “Mahkeme Alper’in haklı olduğunu, temizlik dışında bir şey yapılamayacağını kabul etti. Biz bunun üzerine Alper’in eski yerine döndürülmesi için yazı yazdık; ama yazı yetersiz bulundu, geri çevrildi” dedi.
Başaraner, Afyon’daki yerel yöneticilerin bir temizlik işçisine karşı toplu bir baskı mekanizması geliştirdiğini iddia etti; tayin yazısında usulsüzlükler olduğunu, vali yardımcısı ve il sağlık müdürünün imza süreçlerinin hukuka uygun olmadığını söyledi. “Böyle bir tayin olamaz. Zaten böyle bir yasa yok” diyerek atamaların hukuki meşruiyetini sorguladı.
“Bu sadece Alper’in meselesi değil!”
Başaraner, Alper vakasının bir örnekleme olduğunu, benzer mağduriyetlerin Türkiye genelinde sürdüğünü vurguladı. “Biz bu konuyu birinci sıraya aldık. Sağlık Bakanı hangi ile giderse orada da onun karşısına çıkacağız” diyen Başaraner, sendikanın işçi odaklı duruşunun altını çizdi: “Sendikamızın birinci hedefi, işçinin hakkını korumaktır.”
Başaraner ayrıca örgütlenme sürecinin zorluklarına dikkat çekti; yeni kurulmuş bir sendika olmalarına karşın yoğun bir baskı ve mobil saldırıyla karşı karşıya kaldıklarını anlattı. Buna rağmen kazanacaklarına inandıklarını belirterek “Bu bir irade savaşı; biz kazanacağımıza inanıyoruz” dedi.
Alper Arıevi, yaşadığı süreci duygulu ve kararlı ifadelerle anlattı. Yaklaşık iki yıldır mobbing ve psikolojik baskıyla karşı karşıya olduğunu söyleyen Alper, sözel tacize maruz kaldıklarını ve ailelerini korumak için sabrettiklerini belirtti: “Psikolojik baskılara, sözlü tacizlere maruz kaldım. Ama biz bunlara ailemiz için sabrettik.”
Ancak durumun düzelmediğini ve mücadeleni sürdürdüğünü vurguladı. Alper’in en güçlü talebi işine ve ailesine dönmek: “Ailemin yanında olmak istiyorum. Şu anda ailemden ayrıyım. Eşim çalışmak zorunda kaldı; 70 yaşındaki anne babam iki çocuğuma bakmak zorunda kaldı. Bu insanlığın onuruna yakışır bir pozisyon değil.” Kendi bakım görevini üstlenemediği için yaşadığı utanç ve çaresizlik duygusunu açıkça iletti.
Alper, çalıştığı kurumda kendisine sürekli bir kişi verildiğini, bu kişinin çoğunlukla bir kadın olduğunu ve bu durumda herhangi bir tepki gösterilmediğini şu sözlerle belirtti: “Afyon Devlet bana bir ay boyunca bir kişiyi verdiler başıma. Bir bayan olunca bir şey de söylenmiyor. Alper şuraya, Alper buraya dediler.”
Bu pratik, Alper’e göre kurum içindeki ayrımcılık ve keyfi davranışları gözler önüne seriyor.
“Benim önceliğim aileme dönmek!”
Alper’in tekrarlayan vurgusu, mücadelede amacının kaos yaratmak değil, işçinin hakkını savunmak olduğu. Bunu şu şekilde ifade etti: “Biz kaos yaratma derdinde değiliz. Ama işçinin hakkını versinler, işçiye işini yaptırsınlar. Kanunlar çerçevesinde yaşamak istiyoruz.”
Bir buçuk yaşında ve iki yaşında çocukları olduğunu söyleyen Alper, bu şartların hem kendisine hem ailesine reva olmadığını belirtti ve destek çağrısında bulundu.



