DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Nubarê Me, Hevalê Me

"Dönemin burjuva gazeteleri; “Ermeni bir teröristin sonu” diye manşet atar. O, Kürdistan topraklarında Ermeni bir aşiret çocuğu olarak dünyaya geldi. Yüzünü güneşe dönerek, Cudi’nin sert rüzgarıyla yüzünü yıkadı. Botan’a özgü “şal u şapık” giydi. Ermeniceden önce Kürtçe konuştu."

Ermeni devrimciler, sanatçılar, yazar ve şairler yaşadıkları topraklarda sessizlik içinde en az tanınan ve bilinenler arasında bıraktırılarak görünmez kılınmaya çalışılsa da koyu karanlığın ortasında özgürlüğün aydınlık yüzü olarak kalmaya devam edecekler. Tanımsız işkence tezgahları ve ilk darağaçları, Ermeni devrimciler ve aydınlar için kuruldu. İlk ölüm fermanları onlar için verildi. Dönüşü olmayan sürgün yollarında katledilip bir mezar taşı bile onlara çok görülse de özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin her bir kesitinde ve yerinde adları onurla anılacaktır. Ve onlar zulmün her rengine karşın var olmaya ve yaşamaya devam edeceklerdir.

Ermeni devrimciler her dönem çift sakıncalı bir geleneğin takipçileri olmuştur. Onlar hem Ermeni kalmayı hem devrimci bir mirasın evladı olmayı başarmış hakikat yolcuları olmuşlardır. Nubar Yalımyan, Ermeni devrimci geleneğinin önemli bir kesitinde öncü rolü oynamış bir gençti. Botan’ın, Ermeni Varto aşiretinin onurlu bir aydını, şairi aynı zamanda direngen devrimci bir ismiydi. Kürtçeyi, anadili Ermenice gibi akıcı ve şiir tadında konuşurdu. O hem devrimin hem de sanatın isimsiz bir kahramanıydı. Tarih onları isimsiz, meçhul neferler olarak kaydetse de bir an olsun bile unutulmadan, özgürlük arayan mazlumların bilinç ve kalplerinde sonsuza dek yaşamaya devam edeceklerdir.

Köklerinden hiç kopmadan, sürgünde bile Ermeni şehitlerini, dilini, kültürünü anılarını birlikte götüren, yaşayan ve yaşatan bir devrimciydi. Onların yaşam ve direniş ideallerine hep bağlı kaldı. Anadilinde şiir okumayı ve yazmayı bırakmayarak sarıldı köklerine. Botan da Ermeni köyünü, ceviz ve nar ağaçlarını geride bırakırken ne Kürtçeyi ne de Ermenice kokan hasret kelimelerini unutmadı. Ne dedelerini ne ninelerini ne de onlarla ilgili sayısız anıları bir an olsun unutmadı. Ölülerini beraberinde götürenler, vatan hasretinin tanımsız acısını hep boğazında takılı kalarak yaşar. Kaç zulüm rüzgarı onları vatan topraklarından, ana ve baba ocaklarından koparıp uzaklara savursa da geride kalanların anılarını birlikte götürmekten ve kendileriyle birlikte yaşatmaktan geri durmadı. Nubar Yalımyan yoldaş, Botan’ı-Cudi’yi, Van’ı-Sipan’ı beraberinde götürdü sürgün duraklarına…

Nubar Yalımyan yoldaş, Botanlı bir Ermeni genciydi. “Varto Ermeni aşireti” olarak bilinen tüm ailesiyle birlikte koçerlik yapıp Silopi’den Van’ın zozanlarına kadar gidip orada kalarak, kışın tekrar Silopi’deki köylerine dönerdi.

Onların 1970’li yılların sonlarına kadar Botan’da katliama uğramamaları, sayısız bela ve tehlikelerden kurtulmalarına yardımcı olanlar Êzîdî Kürtler olmuştur. Bölgedeki bazı ağaların silahlı-fiziki saldırılarına maruz kaldıklarında Ermeni kadınları köyün erkekleriyle omuz omuza silah kuşanıp işgalci ağalara ve tırşıkçılarına karşı direnip savaşmışlardır. Direnişçi-savaşçı özellikleriyle tanınan ve bilinen Ermeniler bölgede kalan bazı Süryani-Asuri-Êzîdî köylüleriyle hep iyi dostluk ilişkileri içinde olmuşlardır.

Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ve ailesi Nubar Yalımyan yoldaşla aynı köylüdür. Botanlı Varto Ermeni aşireti, bir yandan Ermeni kimliklerini korurken diğer yandan topraklarını işgalci ağalara karşı da korumayı başarmışlardır. Bu köklü direnişçi tarih ve yaşam, genç Nubar Yalımyan yoldaşın düşünsel ve duygusal dünyasının ve devrimci kişiliğinin oluşumuna büyük etki de bulunur.

Genç yaşta gittiği Ermeni okulunda diğer Ermeni gençleri gibi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşlerinden ve direnişçi mücadelesinden etkilenir. Son nefesine kadar önderine, devrim ideallerine ve özgürlük amacına bağlı kalır. O genç yaşında bir yandan Ermenice yayınlanan gazetede çalışırken diğer yandan Ermeni edebiyatı ve yazın dünyasıyla, yazar ve şairleriyle tanışır. Başlar Botan’ın direniş aklını ve yüreğini kağıda ve satırlara dökmeye. Aynı zamanda devrimci mücadele içinde yer alır. Katliamla sonuçlanan İstanbul 1 Mayıs 1977 mitingine katılır. Burada devletin saldırısı sonucunda yaralanır. Bir süre hastanede kalır. 1978 yılına kadar aktif mücadele eder. Bu süreçte üzerinde yoğunlaşan faşist devlet baskısı sonucunda Hollanda’ya göç etmek zorunda kalır. Kısa sürede Hollanda’nın resmi dili olan Felemenkçe öğrenir. Politik ve edebiyat çalışmalarını sürgünde de sürdürür. Sürgün koşullarında Ermenice “Baykar-Mücadele” gazetesini çıkarır. “Ermeni Gençlik Birliği” derneğinin kurulmasında öncü rol oynar. 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’ne karşı yapılan gösteri ve yürüyüşlere öncülük eder. Türkiyeli-Kürdistanlı-Ermeni devrimci örgütlerle yoğun bir ilişki içinde olur. Brüksel’de düzenlenen Newroz etkinliğinde ana dili gibi konuştuğu Kürtçeyle oldukça anlamlı bir konuşma yapar. Acının (Ermenice) diliyle, kalbin (Kürtçe) dilini birleştirmesini iyi bilen Nubar Yalımyan’ı dinleyen herkes onu bir Kürt devrimcisi zanneder.

Devrimle sanat arasında kurduğu diyalektik bağ, yaşadıklarını ve mücadelesini bir şair duyarlılığındaki anlatımı, onu dönemin en parlak öznesi haline getirir. Ermeni halkının vicdanı ve sesi olur. Genç Nubar her yerdedir. Aktif bir devrimci çalışma yürütür. Botan’ın devrimci cesaretini beraberinde götüren Nubar yoldaş, gittiği ve ulaştığı her yerde, dokunduğu her insana Botan’daki yaşamından yola çıkarak, halkının nasıl soykırımla boğazlanıp imha edildiğini anlatır. Yürüttüğü devrimci çalışmalarından dolayı kısa sürede öne çıkar. Avrupa’da bilinen ve tanınan bir devrimci olur. Türk istihbarat servisinin gözüne batar. Türkiye’deki darbeci faşist cunta yönetimi, devrimci örgüt Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu’nun gerçekleştirdiği devrimci eylemlerden dolayı Ermeni devrimcilerine, kurum ve anıtlarına yönelik saldırılar başlatır. 1982 yılında 5 Kasım günü, Faşist Cunta’nın kararı ve emriyle Türk gizli servisi tarafından Hollanda’nın Ultrecht kentindeki evinde alçakça katledilir.

Dönemin burjuva gazeteleri; “Ermeni bir teröristin sonu” diye manşet atar. O, Kürdistan topraklarında Ermeni bir aşiret çocuğu olarak dünyaya geldi. Yüzünü güneşe dönerek, Cudi’nin sert rüzgarıyla yüzünü yıkadı. Botan’a özgü “şal u şapık” giydi. Ermeniceden önce Kürtçe konuştu. Ana dilini sonradan öğrenip konuşup yazsa da Botan Kürtçesini asla unutmadı. Nubar’ın kaderi, Ermeni ve yoksul Kürt köylülerin kaderi gibi acılı ve sancılı olur. Kürtçe konuştuğu için devletin, Ermenice konuştuğu için sayısız vicdansız ırkçının saldırısına uğradı. Köklerine tutunarak zulmün dalgalarına karşı direnen Nubar Yalımyan yoldaş, Cudi’nin sert ve soğuk rüzgarını arkasına alarak gökyüzüne bakmaktan asla yorulmadı. Ölümsüz anısına saygı ve minnetle…

(Yeni Özgür Politika – 11 Kasım 2025)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu