Güncel

Anti-Emperyalist Cephenin Önemi Üzerine

Emperyalist-kapitalist sistemin krizine bağlı olarak artan ekonomik saldırganlığı ve buna bağlı gelişen faşist saldırganlığa karşı kitlelerin mücadelesini örgütlemek güncel bir görev olarak ortaya çıkmış durumdadır.

Dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden bölgesel çatışmalar, savaşlar, emperyalistler arasında bir savaşa doğru evrilmekte ve Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın taşları döşenmektedir. Bugün açısından görünen gerçeklik; dünya iki emperyalist kampa bölünmüş durumdadır. Birinci kampta yer alanlar; ABD, İngiltere ve AB’li emperyalist devletler; bu kampın karşısında yer alanlar ise Çin ve Rusya emperyalistleridir.
Bugün dünyanın çeşitli bölgelerinde ve Orta Doğu’daki bölgesel savaşların baş kışkırtıcısı ve başlatıcısı emperyalistler ve onların çıkarları için savaşan gerici-faşist devletlerdir. Orta Doğu’da, Ukrayna’da yaşanan bölgesel savaşlar; ABD, İngiltere, Çin ve Rusya’nın bölgesel çıkarlarına ve pazar paylaşımlarına hizmet etmektedir.
Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşına doğru evrilen dünyamızda emperyalistler ve onların hükümetleri de kendi içlerinde savaşa göre düzenlemelere başvurmaktadırlar. ABD Başkanı Donald Trump, göreve başlar başlamaz, ABD “Savunma” Bakanlığı’nın adını “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirdi.

Avrupa’da faşist partiler ya hükümet oldular ya da hükümet ortakları. Bu hükümetlerin ilk icraatları gerici-faşist yasalar çıkararak işçi ve emekçilerin demokratik hak ve özgürlüklerini gasp edilmesi oldu.

Göçmenlerin geri gönderilmelerine yönelik yasaları onayladılar. Hükümet bütçelerinden silahlanmaya, savaşa yönelik ciddi miktarlarda pay ayırmaya başladılar. Savunma adı altında savaş sanayinin üretimi artırıldı. Silah fabrikalarında savaş uçakları, füze, tank üretimine ağırlık vererek fabrikaların kapasiteleri artırıldı. Bunun en yakıcı örneği Almanya’daki Reinmetall fabrikasındaki üretimin artırılmasıdır.

Yine silah, teçhizat üreten yeni fabrikaların kurulması ve var olan tesislerin silah üretimine yönlendirilmesidir. Diğer önemli bir gelişme de NATO bünyesindeki askeri tatbikatların “sıcak bölgelerde” daha fazla yapılıyor olmasıdır.
Orta Doğu bölgesi, tarihi boyunca dünyanın en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgedeki yeraltı zenginlikleri (petrol ve doğalgaz) her zaman emperyalistlerin bu bölgeye müdahale etmeleri için neden olmuştur.

ABD, İngiltere ve AB emperyalistlerinin bölgedeki ileri karakolu siyonist İsrail devleti vasıtasıyla, bölgede savaşları teşvik etmişler, siyonist İsrail devletine silah, cephane, teçhizat ve sonsuz ekonomik destek sunmuşlardır. Çatışmalarda, işgallerde askeri olarak istihbarat sağlamış ve saldırılarını gerçekleştirmesi için tüm askeri ekipmanları da tedarik etmekten kaçınmamışlardır.

Emperyalistlerin bu denli desteğini alan Siyonistler de Orta Doğu’daki halklara yönelik her türlü katliamı uygulamaktan geri durmamıştır. Filistin’i işgal etmiş, Lübnan’ın güneyini, Suriye’nin bir bölümünü işgal etmiş, Gazze’de gerçekleştirdiği bombardımanlarla yıkılmamış bina bırakmamıştır.
Siyonist İsrail devleti, son iki yıldır gerçekleştirdiği saldırılarla Orta Doğu’yu cehenneme çevirmiştir. Gazze’de Filistinlilere yönelik gerçekleştirdiği bombardımanlarla soykırım uygulamamıştır. Resmi olarak açıklanan rakamlarda 50 binin üzerinde insan katledilmiş, on binlerce insan yaralanmış, milyonlarca insan yerlerinden yurtlarından sürülmüştür.
Siyonist İsrail devletinin Gazze’ye ve Filistinlilere yönelik soykırım saldırılarına karşılık, BM’den ve yine bazı devletlerden kınama mesajlarının dışında gerçekleşen bir şey olmamıştır. Ancak bu soykırım saldırıları karşısında dünya halkları ayağa kalkmıştır.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde meydanlara çıkan halklar, siyasal taleplerle eylemler yaparken, Siyonist İsrail devletini protesto ettiler. İsrailliler de kendi ülkelerinin iktidarlarının politikalarına karşı çıktılar.

ABD’nin önemli şehirlerinde, Avrupa’nın başkentlerinde İsrail’i protesto eden yüz binler sokakları doldurdular. Amsterdam’da 250 bin protestocu, Siyonist İsrail devletini soykırım yapmakla suçlayan sloganlar haykırdılar.
İşçi sınıfı, siyasal taleplerle iş bırakma eylemleri gerçekleştirdi. İtalya’da Genel İş Konfederasyonu açıklama yaparak; “Liman işçilerinin limanlarını koruyacaklarını, hiçbir yükleme, indirme yapmayacaklarını ifade ederek, Gazze’de yaşananların bir savaş olmadığını, Netenyahu’nun Nazi faşist hükümeti tarafından işlenen gerçek bir soykırım olduğunu bir kez daha vurguluyoruz” ifadelerini kullandı.

İspanya’da Katalonya ve Bask bölgesindeki sendikalar, 15 Ekim’de İsrail’e karşı grev kararını yinelediler. Yunanistan’ın Siros adasındaki halk “Filistin’de soykırım sürerken İsrail’li turistlerin tatil yapmasına izin yok” sloganları ve Filistin bayraklarıyla geminin limana yanaşmasın engellediler.

Emperyalist savaşa karşı örgütlenmek!

Genel olarak Orta Doğu özel olarak Filistin örneğinde çok açık bir şekilde tanık olduğumuz gibi önümüzdeki süreçte devam eden bölgesel savaşlara yenileri de eklenecek; açlık ve sefalet, yoksulluk daha da artacak ve açlık ve sefaletin daha da çoğalmasına neden olacaktır.

Kitlesel ölümlere yol açacaktır. Milyonlarca insan yerlerinden edilecek, mülteci durumuna düşürülecektir.
Emperyalist saldırganlıkların, bölgesel savaşların ve toplumsal muhalefet üzerinde estirilen yoğun terörün, baskı ve zulmün daha da artırılacağı bir sürece doğru yol alınıyor. Emperyalizm ve uşaklarının katliam ve saldırıları daha geniş toplumsal kesimlerin öfke ve tepkisini alacak ve bu da geniş çaplı isyanlara, toplumsal başkaldırılara yol açacaktır.
Anti-emperyalist, anti-faşist mücadelenin önemi hem ulusal hem de uluslararası alanda daha da artacaktır.

Bu nedenle geniş yığınların zulüm ve sömürü düzenine karşı öfkesini, isyanını kucaklayacak örgütlülükler oluşturulmalıdır. Örneğin, bugün emperyalist yağmaya, devlet terörizmine, faşizme, siyonizme, askeri müdahalelere ve saldırı savaşlarına karşı ulusal ve toplumsal kurtuluş, demokrasi ve özgürlük için, insanın ve doğanın sömürülmediği bir toplum için anti-emperyalist birleşik bir cepheye ihtiyaç vardır. Bu birleşik cephe işçi sınıfının önderliğinde olmalıdır.

Bu anti-emperyalist cephe aynı zamanda anti-faşist cephe olmalıdır.
Anti-emperyalist, anti-faşist cephe ile ilgili, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı öncesinde Georgi Dimitrof, Komünist Enternasyonal’in 7. Dünya Kongresi’nde şu belirlemeyi yapmaktadır: “Proletaryanın bu eylem birliğini tek tek ülkelerde ve tüm dünyada gerçekleştirmek mümkün mü? Evet bu mümkündür. Hem de hemen mümkündür. Komünist Enternasyonal eylem birliği için, bir istisna dışında, tüm işçiler için kabul edilebilir olan temel bir koşul dışında herhangi bir koşul dayatmaz, o da eylem birliğinin faşizme, sermayenin saldırısına, savaş tehlikesine, sınıf düşmanına karşı yönelmesidir. Bizim şartımız budur.” (G.Dimitrof, Seçme Yazılar, Cilt 2, s. 551)
Ekonomik krizi çözemeyen emperyalist ülkeler, süreci savaşla çözme konusunda adım atmaktadırlar.

Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı tehlikesi hızla artmaktadır. Başta ABD ve İngiliz emperyalistleri olmak üzere emperyalistler yeni bir paylaşım savaşına hazırlanmaktadırlar. Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı’na karşı dünya çapında anti-emperyalist cephelerin kurulması; komünist, devrimci ve tüm savaş karşıtı güçlerin en önemli gündemi olmalıdır.
Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın taşlarının döşendiği günümüzde emperyalist kapitalist merkezlerde komünist parti ve örgütlenmelerin bir paylaşım savaşına göre hazırlanması önemlidir. Bu noktada Başkan Mao’nun şu belirlemeleri dikkate alınmalıdır:

“Savaş meselesine gelince, kapitalist ülkelerdeki komünist partileri kendi ülkeleri tarafından yürütülen emperyalist savaşlara karşı çıkarlar. Eğer böyle savaşlar patlak verirse bu partilerin siyaseti kendi ülkelerindeki gerici hükümetlerin yenilgiye uğramalarını sağlamaktır. Komünist partilerin vermek istedikleri tek savaş, hazırlanmakta oldukları iç savaştır.” (Mao Zedung, Seçme Eserler, cilt 2)
Öte yandan emperyalizmin yarı sömürgesi ülkelerde ise derinleşen krize paralel olarak sınıf mücadelelerini yoğunlaştırmak; başta emperyalist savaş olmak üzere, her türlü bölgesel gerici savaşlara karşı kitlelerin harekete geçmesini, emperyalist-kapitalist sistemin krizine bağlı olarak artan ekonomik saldırganlığı ve buna bağlı gelişen faşist saldırganlığa karşı kitlelerin mücadelesini örgütlemek güncel bir görev olarak ortaya çıkmış durumdadır.
Emperyalist saldırganlığa, bölgesel vekalet savaşlarına, kapitalist sömürünün arttırmasına ve kitlelerin daha da yoksullaştırılmasına, faşist saldırganlığa karşı, hakim sınıf kliklerinin herhangi birisinin arkasında yedeklenmeden, işçi sınıfının ve emekçi halkın kendi bağımsız devrimci çizgisini örgütlemek güncel bir görevdir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu