
İSTANBUL – 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşırken Yeni Demokrat Kadın (YDK), kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddetin, sömürünün ve güvencesizliğin derinleştiğinin altını çizen bir açıklama yaptı. “Erkek egemenliğinin yarattığı karanlıkta kaybolmayacağız, direnişimizle varolacağız!” başlıklı açıklamada, son dönemde yaşanan iş cinayetleri, şiddet vakaları ve cezasızlık politikalarının kadınların yaşamlarını kuşattığı vurgulandı.
“Erkek egemen düzenin tüm benliği ile kadın ve LGBTİ+’ların yaşamlarını, bedenini, emeğini kuşatmaya çalıştığı bir zamanda 25 Kasım’ı karşılıyoruz” ifadelerini kaydeden YDK’nın açıklaması şöyle:
“Erkek egemen düzenin tüm benliği ile kadın ve LGBTİ+’ların yaşamlarını, bedenini, emeğini kuşatmaya çalıştığı bir zamanda 25 Kasım’ı karşılıyoruz. Sükunetle karşılamamızı istedikleri, çaresizce kabul etmemizi bekledikleri kadınlara sömürü, yoksulluk, yok saymadan başka hiçbir şey vadetmeyen politikalar peş peşe diziliyor.
Kapitalizmin kar hırsı uğruna yaşamlarımız hiçe sayılıyor. Patronların çıkarlarından başka hiç bir şeyi gözetmeyen erkek egemen düzen emeğimizi ucuz işgücü olarak sömürürken, esnek , güvencesiz çalışma koşullarını en ağır hali ile kadınlara dayatıyor ve merdivenaltı atölyelerde yaşamlarımız hiçe sayılıyor.
Tuğba, Nisa, Cansu, Esma, Hanım, Şengül… 25 kasıma giderken Dilovası’nda bir depoda çıkan yangında hayatını kaybeden kadın ve çocuk işçiler. Sermayenin kar hırsı uğruna en güvencesiz konumda olan kadın ve çocuk işçilerin emeğini, yaşamını nasıl sömürdüğünün, değersizleştirdiğinin en ağır sonuçlarından birini yaşadık. Güvencesiz, kayıtdışı, iş güvenliksiz çalışma koşullarını kadınlara dayatan bu düzenin yarattığı gerçekliği görüyoruz. Kapitalizmin daha fazla kar hedefi, başta kadın ve çocuklar olmak üzere işçileri, emeği, doğayı talan ediyor.
Dilovası’ndaki katliam kadınlara yönelik şiddetin en görünmez biçimlerinden biri olarak ekonomik şiddetin geldiği boyutu ortaya koydu. İşsizliğin, yoksulluğun yarattığı koşulların kadınları sürüklediği karanlığı en çarpıcı hali ile yüzümüze vurdu.
Rojin, 25 Kasıma giderken kadına yönelik şiddeti, biçimlerini en fazla konuştuğumuz, anlattığımız, teşhir ettiğimiz bir zaman diliminde kadına yönelik şiddetin en derin, ağır, sistematik ve çok yönlü hali olarak karşımıza çıkan örneklerden yalnızca biri. Şüpheli kadın ve LGBTİ+ ölümlerinin intihar diyerek unutturulmaya, bizzat erken egemen devlet eli ile üstünün örtülmeye çalışıldığı örneklerden biri.
Erkek egemen yargı eliyle yürütülen cezasızlık politikasının kadınları, kadın cinayetlerini nasıl bir belirsizliğin içine sürüklediğini görüyoruz. Şüpheli görünen her kadın cinayetinin arkasında erkek devlet eliyle korunmaya çalışılan, yargının cezasızlık politikası ile ödüllendirdiği bir fail veya failler çıkıyor karşımıza.
Bu düzen faiilleri koruyarak yeni failler çıkarıyor karşımıza. Özellikle son dönemde öğrencilerin dahi alınmadığı üniversitelere faiiller ateşli silahlarla üniversitelere girebiliyor ve genç kadın ve lubunyaların yaşamını tehdit ediyor.
Varolmaya çalıştığımız her alanda erkek egemen devlet politikaları ile şiddet yaşamımızın bir parçası kılınmaya çalışılıyor. Alışmamız, kabul etmemiz ve sessizlikle karşılamamız bekleniyor. Sömürü ve şiddet sarmalı içinde bir yaşamı olağan görmemiz isteniyor. Her şiddet, taciz, katliam örneğinde kendimizi sorgulamamız, yargılamamız bekleniyor.
Hayır, bütün bunların erkek egemen düzenin bilinçli saldırılarının ürünü olduğunu biliyoruz. Şiddete alışmayacağız, emeğimizin sömürüsünü olağan görmeyeceğiz. Kadınların yaşadığı hiç bir şiddet münferit değil. Fail, devlet, yargı işbirliği ile kadınların sürüklenmeye çalışıldığı belirsizliğin farkındayız. Bu belirsizlikle yaşadığımız her şeyin büyük bir karanlığa gömülmeye çalışıldığının bilincindeyiz. Bunun bize sömürü ve şiddet sarmalı içinde bir yaşam dayatmasından başka bir anlamı, sonucu olmadığını görüyoruz. Bu dayatmaya karşı gelişen kadın özgürlük mücadelemiz başka yaşama ve çalışma koşullarının mümkün olduğunu gösteriyor bize.
Rojin başta olmak üzere kadın ve LGBTİ+ cinayetlerinde, işçi katliamlarında yaşamını yitiren yüzlerce kadın ve LGBTİ+ için 25 Kasım’da meydanlarda olacağız. Eylemlerimiz erkek egemenliğinin kadınlara dayattığı yaşama karşı yükselttiğimiz isyanın adımlarından biri olacak. Tüm kadınları, lubunyaları 25 Kasım’da bu eylemlere güç katmaya çağırıyoruz. Erkek egemenliğinin yarattığı karanlığı kabul etmiyoruz demeye, direnişle varolmaya çağırıyoruz.”



