DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Göğün Yarısı Olanlar

"Varlığı görülmeyen, emeği en kolay değersizleştirilen, kolayca katledilen, bir kelebek kadar ömrü kısaltılmak istenen kadınlar, yaraları ve acılarıyla birlikte gökyüzünün yarısı olmaya devam ediyor."

Kadın özgürlük ve kurtuluş sorunu, başat bir toplumsal sorun olarak yerini korumaya devam ediyor. Kadına yönelik şiddet ve katliamların boyutu, hem dünyada hem de ülkemizde bir kar topu gibi artarak büyüyor. Dünyada 840 milyon kadın şiddete maruz kalıyor. Ülkemizde sadece Kasım’da 32 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 26 kadın “şüpheli” bir şekilde ölü bulundu. Bu “kısıtlı” rakamlar bile sorunun ürkütücü hale geldiğini gösteriyor.

Varlığı görülmeyen, emeği en kolay değersizleştirilen, kolayca katledilen, bir kelebek kadar ömrü kısaltılmak istenen kadınlar, yaraları ve acılarıyla birlikte gökyüzünün yarısı olmaya devam ediyor. Yokluk yoksulluk, acı ve yaralar içinde bilinçlenen kadınların özgürlük ve adalet çığlığı, bütün dünyayı sarsacak, insanlığı uyandırıp ayağa kaldıracak kadar güçlü çıkıyor.

Kadın özne olmazsa özgürlük de olmaz

Hızından ve gücünden bir şey kaybetmeden sistematik hale getirilen, yıkıcı bir tarzda yaşanan üç büyük düşmanlık ve kötülüğün zirvesinde yer alanların, -ön ismi değişse de-, her daim kadınlar oluyor. En derin sömürüyü, en acımasız zulmün yükünü omuzlarında taşımaktan yorulmayan, kanatları kırık kuş olmayan işçi-Kürt-Alevi kadınlar, direnişin ve onurun pankartını en önde taşımaktan yorulmuyor. Topluma söylemek istedikleri sözleri söylemekten geri durmuyorlar. Bilmek ve iyi anlamak gerekir ki; kadınların katılıp özne rolünü oynamadığı hiçbir hareket başarı ve zaferi getiremeyecek, özgürlüğü ezilenlerin ellerine veremeyecektir.

Kadının varlığına, yaşamına, davranışına, geleceğine dair her şeyin karar vericisi durumunda olan kapitalizm; emeğe, kadına, çocuğa düşman lanetli bir suç sistemidir. Bu suç sisteminin siyasal otoritesi, örgütlenmiş erkek şiddeti, kadınların başını yukarı doğru kaldırmasını engellemeye çalışsa da dipte biriken ve su yüzüne çıkan öfkeyi ve direniş yürüyüşünü durduramıyor. Kölelerin köleleri, ezilenlerin ezileni olan, dünün bilinmeyen milyonlarca kadını, kendi kurtuluşları uğruna ayağa kalktıkça, işçi-Kürt-Alevi kadınlar kaderlerini kendi ellerine almasından kimse kuşku duyamayacaktır.

Kadına şiddet, toplumsallaştırılıyor

İşçi, -çocuk işçi-, kadın cinayetlerinin toplumun en can yakıcı sorunu olarak yaşanmasının yegane müsebbibi, sermayenin egemen olduğu baskıcı diktatör rejimdir. Kötülüklerin merkezi ve değişmez üssü olan suç sisteminde, kadınlar sadece kendini efendi zanneden erkek eliyle katledilmiyor. Atölyelerde yanarak, yangından çıkan dumanla, patronlardan yana işleyen erkek adalet sistemi tarafından da katlediliyor.

Faillerin cezasız bıraktırılmasıyla, medyada kullanılan cinsiyetçi dille, Kürt halkına yönelik şiddet politikalarıyla kadına yönelik şiddet toplumsallaştırılıyor. Toplumun yegane ilahı olan sermayenin, “efendi erkek bakış açısının”, kibrinin boyun eğdirmek isteyip köleleştirmek istediği ilk insan hep kadınlar oluyor. Emekçi kadınlar için ev, sokak, okul, yurt ve atölyeler güvenceli yerler olmaktan çoktan çıkmıştır. Işıltılı caddeler, karanlık sokaklar, ölüm ve cehennemin yaşanan yerleri haline gelmiştir.

Her yönüyle saldırı ve kuşatma altında olan kadınlar, bir yandan sermayenin egemen olduğu düzene karşı çıkıp mücadele ederken, diğer taraftan eskiye ait olan köhnemiş “erkek efendi bakış açısını’’ en ince köküne kadar kurutmak için mücadele yürütüyor. Başta erkeklerin ve kadınların geri kalmış kavrayışını alt etmek için bilinçli ve örgütlü mücadele vermek gibi ağır bir sorumluluğu yüklenen kadınlar, tüm alanlarda samimiyetle ve içtenlikle kadın ve erkeğin “tam hak eşitliğini” sağlamak için çalışıyor. Bu mücadele, kendileriyle birlikte insanlığa derin bir soluk aldıracaktır. Bunun önünde sayısız güçlük ve zorluklar var. Ancak mücadele edenlerin umudu ve gücü her şeyden daha büyük ve öndedir. Güçlükler varsa onu alt edecek güç de vardır. En büyük güç, özgürleşmek ise bunun vazgeçilmez hamlesi mücadeledir. Mücadele eden özgürleşir. Özgürleşen kadın, mücadele içinde toplumu özgürleştirmenin öncüsü olur. En fazla özgürleşmeye ihtiyacı olan işçi, Kürt ve Alevi kadınlardır.

Özgürlük türküsü, ayağa kaldıracaktır

Sadece karanlıkta değil aydınlıkta bile gelip kendisini bulan, sayısız zulmün gölgesinde, her gün dört bir yanından yara alarak sayısız yenilgiler içinden çıkmayı başaran, kendini bile şaşırtacak olan yine kadınlardır. Etnik, inanç ve kültür, ekonomik, duygusal-psikolojik, cinsel şiddetin her türlüsünü, her rengini yaşayan kadınlar için mutluluk, zulmün gölgesinde kalmak koşuluyla var edilir. Güneşten önce doğan emekçi kadınlar, muktedirlerin karşısına birlik olup çıkınca güçlü ve etkin olabilir.

Başta işçi kadınlar, “Kölelik ücreti altında atölyelerde güvencesiz koşullarda çalışarak ve yanarak ölmek istemiyoruz” diye sesleniyor. Kürt kadınlar, zulmün ve ölümün sahiplerinin duyabileceği kadar yüksek sesle haykırıyor: “Artık gözle görülen, kulakla duyulan gerçeği biliyoruz. Sağır değiliz. Kör değiliz. Sistemi biliyor ve tanıyoruz. Yaşamımıza el koymuşlar, dilimize kilit vurmuşlar. Bebeler anne karnında süngü uçlarında delindi. O bitmeyen kin ve öfke bizdedir. Sisteme, düzene karşı bizde kin ve nefret var. Doğamıza, toprağımıza, suyumuza ve  geleceğimize sahip çıkacağız. Bunun için mücadele edeceğiz. Gelecek nesillere güzel bir dünya hazırlamalı ve bırakmalıyız. Biz emekle birlikte acıyı yüklendik. Biz Dêrsimliyiz. Bizim sularımız kan aktı. Su akmadı.”

Bütün inkar ve imha saldırılarına, asimilasyon zincirlerine karşın görünmezlik içinde karanlıkta saklı bırakılmak istenen Kürt kadınların mücadelesi sonlanmayacak “Jin Jiyan Azadî’’ şiarı ezilen, katledilen tüm kadınların özgürlük yürüyüşünün cesur sloganı olacaktır.

Kadının katledilip adaletin yaralanmadığı özgürlük mücadelesinde, hakikate ulaşmak için varlığını özgürlüğe adayan kadınlar, hem kendi sınıfına ve cinsine hem de toplumun tümüne gerçek aşkı mutlaka yaşatacaktır. Eğer dünya bir günlüğüne emeğin ve özgürlük için mücadele eden kadınların elinde olsa ne zulüm ne gözyaşı ne de nefret kendine yer bulabilecektir.

Kırıldığı yerden çiçek açan, parçalanıp katledildiği yerden ayağa kalkmasını bilen, dikenli ve tel örgülü yollarda kırılmayan kadınların özgürlük türküsü, toplumun tüm emekçilerini ayağa kaldıracak ve o muzaffer günü mutlaka herkese yaşatacaktır.

(Yeni Özgür Politika – 25 Kasım 2025)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu