GüncelMakaleler

ANALİZ | Toplumsal Muhalefeti Teslim Alma Adına Yeni Bir Konsept: Kuyu Tipi Hapishaneler!

Kuyu Tipi Hapishanelere yönelik mücadele sadece hapishanelerle sınırlı kalmamalıdır. Bu ağır tecrit ve işkence koşullarına yönelik tutsaklar mücadelelerini sürdürüyor.

Faşizmin hapishaneler yoluyla devrimcilere yönelik saldırıları son olarak Kuyu Tipi özelinde şekillendi.

S, Y, R olarak adlandırılan Kuyu Tipi Hapishanelerle tutsaklar ağır tecrit koşullarında kalmak zorunda bırakılıyor. Egemen sınıflar, devrimci iradeyi kırmak ve mücadeleyi bitirmek için saldırılarını artırarak sürdürüyor.

Kuyu Tipi Hapishanelerde tutsaklar tek başlarına hücrede kalıyorlar. Hücrelerde takılı olan kameralarla sürekli olarak izleniyorlar. Gardiyanlarla bile doğrudan iletişim kurulmasına izin verilmiyor.

Elektronik sistem kurulan hapishanelerde “bas-konuş” şeklinde iletişim kurulurken, kapılar uzaktan otomatik açılıyor. Günde sadece bir veya bir buçuk saat havalandırılmaya çıkarılan tutsakların yanına su dahi almaları yasak.

Havalandırma saatinde susadıkları veya tuvalete girme ihtiyacı duyduklarında içeri dönerlerse havalandırma hakkı iptal edilerek tekrar havalandırmaya çıkarılmıyorlar.

Tabii şunu da belirtmek gerekir; ismi “havalandırma” olsa da bazı Kuyu Tipi Hapishanelerde havalandırma alanı dedikleri yerde gökyüzü bile görülmüyor.

Hukuksal açıdan bakıldığında da kendi kanun, yasa ve yönetmeliklerine de uymuyorlar.

Normalde tutuklu ve hükümlüler “tek başına hücrede kalma” şeklinde bir ceza aldıkları zaman ancak tek kişilik hücreye konulabilir. Ayrıca bunun için de doktor raporuna ihtiyaç vardır. Tek kişilik hücrede kalma süresi en fazla 20 gün olarak belirlenmiştir. Kendi koydukları yasaları da umursamıyorlar. Tutsaklar uzun yıllar boyunca tek kişilik hücrelere mahkum ediliyor.

 

Avrupa’da en fazla tutuklu ve hükümlü bulunan ülke Türkiye!

AKP–MHP iktidarının saldırılarını katbekat artırdığı, her türlü muhalif sesi kısmaya ve boğmaya çalıştığı bir dönemden geçiyoruz. Burjuva klikler arasındaki çatışmada dahi dozajın arttığını görüyoruz. Son dönemlerde CHP’li belediye başkanlarının tutuklandığını, belediyelere kayyum atandığına şahit olduk.

Burjuva düzen parti temsilcilerinin bile hapishanelere konulduğu, hatta bir Youtube programında bir espri yüzünden insanların tutuklandığı dönemden geçiyoruz. Sosyal medya cezaları zaten uzun zamandır devlet tarafından revaçta.

İktidardakilerin en ufak şeylere bile tahammülsüzleştiğini ve kendilerince “en zararsız” kesimleri bile tutukladığını görmekteyiz.

Haliyle ülke koca bir hapishaneye dönüştürülmüş durumdadır. Türkiye, Avrupa’da en fazla tutuklu ve hükümlünün bulunduğu ülke sıralamasında birinci sırada bulunuyor.

Avrupa Konseyi’nin 2024 yılı Ceza İstatistikleri raporuna göre nüfusa orantılı olarak en çok tutuklu ve hükümlüsü olan Avrupa ülkesi konumunda Türkiye bulunuyor. Türkiye’de tutsak sayısının 2005-2024 döneminde yüzde 369 arttığı görülüyor.

 

Yeni bir diz çöktürme saldırısı!

Devlet, kendi bekası ve sistemin işlemesi için sürekli yeni politikalara yöneliyor. Bir yandan halkı ağır bir yoksulluk ve sefalet içerisinde bırakırken bir yandan da biat kültürünü zihinlere yerleştirmek istiyor.

Bunun için de ağır mesai harcadıkları açıktır. Sürekli olarak yeni yasalar, yeni kanunlar çıkararak iktidarlarını kolluk kuvvetleri ve yargı yoluyla elde tutmaya çalışıyorlar.

Faşist sistem, kendi çıkarları doğrultusunda ve çarkın dönmesi için her kesime pervasızca saldırıyor. Örnek vermek gerekirse, işçi grevlerinin yasaklanması, İstanbul Sözleşmesinden çıkılması, LGBTİ+’lara yönelik 11. yargı paketi, sokak hayvanlarının katledilmesi, zeytinliklerin ve ağaçların kesilmesine yönelik politikalar, doğa katliamları ve ranta açılması vb. vb.

Tabii ki bu liste fazlasıyla uzayıp gider, bunlar sadece birkaç tane örnek.

Hapishanelere yönelik saldırılara da örnek vermek gerekirse, keyfi infaz yakmalar, hasta tutsakların tedavilerinin engellenmesi, güvenlik soruşturmalarıyla tutsakların görüşçülerinin kabul edilmemesi, tutsaklara para gönderenlerin tutuklanması vb. vb.

Devletin bu saldırılarını bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Bir yandan toplumsal muhalefeti boğmaya yönelik politikalar üretilirken diğer yandan hapishaneler yeniden dizayn edilerek halk “hizaya” getirilmek isteniyor.

Faşist politikalara ses çıkaranlar haksız bir şekilde hapse atılarak burada da sistemin işkence koşullarına maruz bırakılıyor.

Sistematik ve bilinçli şekilde yapılan bu saldırı politikaları başta devrimciler olmak üzere tüm halk kesimini boyun eğdirmeye ve ses çıkarmamaya alıştırmaya çalışıyor.

 

Devrimci irade teslim alınamaz!

Kuyu Tipi Hapishaneler, psikolojik bir işkence yöntemidir. 5 metrekarelik bir hücrede tek başına yıllarca tutsaklık dayatılmaktadır.

Havasız, güneşsiz, insansız bir ortam yaratılarak sosyal bir varlık olan insan, en ağır şekilde yalnızlaştırılarak hem fiziki hem de psikolojik bir şekilde şiddete uğruyor. Siyasi tutsakların mücadeleden vazgeçirilip örgütsüzlüğe ve hatta işbirlikçiliğine tabi olması amaçlanıyor.

Rejim dönem dönem bu tarz saldırılarla devrimcileri hapishanede teslim almaya çalışıyor. Zamanında F Tipi Hapishaneleri bu amaçla inşa eden sistem, şimdi Kuyu Tipi Hapishanelere yöneldi.

Ağır tecrit koşulları ve ağır işkence koşulları altında devrimci-ilericileri ve yurtseverleri yenebileceklerini düşünüyorlar. Her türlü yöntemi kullanmaktan vazgeçmiyorlar, vazgeçmeyecekler!

Devrimci mücadele sadece dışarda, sokakta, mahallede, fabrikada, dağda yapılmıyor. Mücadelenin en çetin yerlerinden biri olan hapishanelerde de mücadele yoğun bir şekilde sürüyor.

Her ne yaparlarsa yapsınlar devrimci iradeyi teslim alamazlar! Tarihimiz, direniş ve mücadele örnekleriyle, işkence tezgahlarında ser verip sır vermeme pratikleriyle doludur.

Hapishanelerde her şart altında, “tek başımıza” dahi olsak örgütlü bir yaşamı kurmalıyız. Bir an olsun yılgınlığa düşmeden, devrimci duruşumuzdan taviz vermeden mücadeleyi elden bırakmamalıyız.

Her zaman için, saldırılara karşı püskürtme odaklı, sorunlara karşı da çözüm odaklı hareket etmek devrimcilerin görevidir. Geçmişte F Tipi Hapishanelerle devrimcileri teslim almaya çalışan zihniyete karşı direniş, mücadele ve örgütlü yaşam pratikleriyle devrimcilerin bu yöntemlerle asla teslim alınamayacağı kanıtlanmıştır.

Faşist iktidar aygıtı, daha ağır yöntemlere yönelse de sonuç değişmeyecektir.

 

Kuyu Tipi saldırısına karşı dışarıda da mücadele büyütülmeli!

Kuyu Tipi Hapishanelere yönelik mücadele sadece hapishanelerle sınırlı kalmamalıdır. Bu ağır tecrit ve işkence koşullarına yönelik tutsaklar mücadelelerini sürdürüyor.

Asıl önemli nokta bu mücadelenin dışarıda da kararlı bir şekilde sürdürülmesi gerekliliğidir. Politik özneler devletin bu saldırı politikasına karşı ortak bir mücadele hattı örmelidir.

Kuyu Tipleri Kapatılsın İnisiyatifi’nin kurulması ilk adım açısından önemlidir. Daha fazla devrimci, ilerici, yurtsever, demokratik örgütün bu İnisiyatife katılması, destek sunması ve birleşik mücadele hattını örmesi zorunluluk haline gelmiştir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu