
Kadınların yaşamlarının, emeğinin kapitalizmin kâr hırsı uğruna hiçe sayıldığını bir kez daha gösteren işçi katliamı yaşandı. Kocaeli Dilovası’nda parfüm imalatı ve dolumu yapılan iş yerinde ikisi çocuk, altısı kadın, yedi işçi yaşamını yitirdi.
Her ne kadar fabrika dense de hiçbir iş güvenliğinin olmadığı bir depodan ibaret olan iş yerinde çıkan yangında işçiler yaşamlarını yitirdi.
Tuğba Taşdemir(18), Nisa Taşdemir(17), Cansu Esetoğlu(16), Esma Gigan(65), Hanım Gültekin(65), Şengül Yılmaz(55) ve Tuncay Yıldız(48)…
İşçileri bir sömürü merkezi olarak gören, yaşamını yitiren işçileri de sayılardan ibaret gören kapitalist düzen Dilovası’ndaki işçilerin katledilmesinin birincil suçlusu ve sebebidir. Kadınların yaşamını yitirdiği bu iş cinayeti kapitalizmin daha fazla kâr etme hedefiyle işçileri, insanlığı, emeği, doğayı bir çırpıda yok sayabildiğinin en net fotoğrafını sunuyor bize.
Kadınların yaşamını yitirdiği depodaki işçilerin 2024 yılında CİMER’e yazdıkları şikayet en kısa ve çarpıcı hali ile bu işyerindeki koşulları ve işçileri bekleyen tehlikeleri anlatmaya yetiyor aslında.
“Kocaeli Dilovası ilçesi Mimar Sinan Mahallesi, İş Bankası şubesinin yanı, Vahdet Camii bitişiğinde ismi levhası olmayan, parfüm imalatı ve dolumu yapılan iş yerindeki 15 çalışanın çoğu sigortasız ve iş güvenliksiz çalışmaktadır.
İhtiyacı olan kadınlar kovulma tehdidiyle çalıştırılıp 70 TL yemek parası karşılığında, ‘Yemeği kendiniz yiyin’ denilerek sömürülmektedir. Doymaz işyeri sahibini yüce devletimize şikâyet ediyorum. Gereğinin yapılmasını arz ederim.”
Bir levhası dahi olmayan bir depoda sigortasız, 70 TL yemek parası karşılığında, üstelik kovulma tehdidiyle çalışmak zorunda olan kadınlar ve tüm bunlara rağmen “doymaz işyeri sahibi”…
Sermayenin kâr hırsı uğruna halihazırda en güvencesiz konumda olan kadın ve çocuk işçilerin emeğini, yaşamını nasıl sömürdüğünün, değersizleştirdiğinin en acı örneklerinden birini yaşadık.
Güvencesizlik, kayıtdışılık, iş güvenliksiz diye satırlara yazdığımız, konuşurken peşpeşe kolayca sıraladığımız bu koşulların çok daha ağır bir gerçeklik hali olarak karşımıza çıktı Dilovası’ndaki kadın işçilerin katledilmesi.
25 Kasım’a giderken kadına yönelik şiddeti, biçimlerini en fazla konuştuğumuz, anlattığımız, teşhir ettiğimiz bir zaman diliminde kadına yönelik şiddetin en derin, ağır, sistematik ve çok yönlü hali olarak karşımıza çıktı bu örnek. Özellikle en görünmez şiddet biçimlerinden biri olarak ekonomik şiddetin geldiği boyutu ortaya koydu.
İşsizliğin, yoksulluğun yarattığı koşulların kadınları 70 TL yemek parası için sürüklediği karanlığı en çarpıcı hali ile karşımıza çıkardı.
Çocukların kadınların yaşamını yitirdiği büyük bir yangın karşısında “bir yangın tüpü dahi yok” dedirten kapitalist düzen patronların çıkarlarını gözetiyor, kârlarını büyütmek için çalışıyor.
Patronların kârlarını büyütmek için kadınların, çocukların emeği gülünç rakamlarla ücretlendiriliyor.
İş yeri ruhsatı dahi olmayan, en göstermelik önlemlerin dahi olmadığı, kağıt üstünde sözde denetlenen bir depoda, sigortasız ve düşük ücrete çalışmak zorunda kalan kadınlar tekil örnekler değil, dahası bu katliam münferit bir örnek değil, yaşamlarını da sıradan bir iş kazasında yitirmediler.
Önceki yıllarda tekstil atölyelerinde çıkan yangınlarda yaşamını yitiren kadınlardan, işçi servisi diye bindirildikleri kapalı kasa araçlarla selde yaşamını yitiren kadın işçilerden biliyoruz ki bunlar tekil örnekler de, iş kazası da değil.
Patronları korumaya ve büyütmeye odaklı, kadın emeğini ve yaşamını değersiz kılan erkek egemen kapitalist düzenin sistematik politikalarının birer sonucu.
Bu düzen kadınlara hiçbir şey vaat etmiyor, sömürü ve şiddet sarmalı içinde bir çaresizlik dayatıyor. Bu dayatmaya karşı gelişen ve güçlenen kadın özgürlük mücadelesi kadınlara başka bir dünyanın ve yaşama koşullarının mümkün olduğunu gösteriyor.



