DünyaGüncelKadın

Nepal’de Dünya Kadın Konferansı’nın 2. Teorik Semineri gerçekleştirildi

27-29 Kasım tarihlerinde Tabandan Kadınlar Dünya Kadın Konferansı'nın 2. Teorik Semineri Nepal’in başkenti Kathmandu’da gerçekleştirildi.

27 Kasım Perşembe günü 20 ülkeden, 44 parti ve örgütten, 300 civarında kadının katıldığı Dünya Kadın Konferansı’nın 2. Teorik Seminer, ev sahipliği yapan Nepalli kadınların neşeli şarkıları ve danslarıyla başladı.

Salonunun içi ve bahçesi dünyanın çeşitli coğrafyalarından gelen kadınların açtıkları stantlar, pankartlar, bayraklarla rengârenk bir görünüme sahipti. Yeni Kadın’ın Filistin ile dayanışma pankartı büyük ilgi topladı. Katmandu farklı coğrafyalardan gelen, farklı dilleri konuşan kadınların sanki yıllardır birbirini tanıyormuşçasına dostluğuna ve sıcaklığına sahne oluyordu.

Tabandan Kadınlar Dünya Kadın Konferansı’nın (WWC), “Emperyalizmi nasıl yenebiliriz?” şiarıyla çağrısını yaptığı 2. Teorik Seminer’in ana teması, “Kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal eşitsizliklerin azaltılması” iken, seminerin hedefi kadınların özgürleşmesi mücadelesinde sağlam temellere dayanan öncü bir teorik tartışma ortamı yaratmaktı.

Günün resmi programı başlamadan önce, farklı kıtalardan gelen tüm koordinatörler sahneye davet edildi ve açılış konuşmalarından önce sembolik bir mum yakma ritüeli gerçekleştirildi. Ardından, özgürlük mücadelesinde, emperyalist savaşlarda, patriarkanın şiddetinde yaşamlarını yitiren kadınların anısına saygı duruşu gerçekleştirildi ve dünyanın dört bir yanındaki direnen kadınlara selam gönderildi.

Sahneye davet edilen farklı kıtalardan koordinatörler ve Nepal delegasyonunun temsilcilerine yürüttükleri zor ama başarılı çalışmadan dolayı teşekkür edildikten sonra, koordinatörler açılış konuşmalarını gerçekleştirdiler. Afganistan’dan RAWA kadın örgütü, Taliban tarafından yurt dışı yasağı konulduğu için, gönderdikleri video ile semineri ve katılımcıları selamladılar. Son olarak Nepal Ulusal Koordinatörü’nün açılış konuşmasından sonra ünlü bir Nepal’li sanatçının söylediği devrimci bir şarkıyla açılış programı tamamlandı.

Seminer tartışmalarının üç ana başlık altında yürütülmesi planlanmıştı. İlk gündem, “Sosyo-Ekolojik Dönüşüm, Anti-Emperyalist Mücadele ve Direniş” ana başlığını taşıyordu. Yapılan sunumlarda, Güney Afrika temsilcisi, Afrika’da kadınlara yönelik taciz ve tecavüzün geldiği vahşi boyutlara parmak basarken, Türkiye’den Emekçi Kadınlar Birliği; Türkiye’de 6 Şubat 2023’te gerçekleşen depremden bugüne Hatay’da kadınların yaşadıkları zorlukları gündeme getirdiler. Togo temsilcisi, Togo’da yaşanan hava ve su kirliliğine, bu durumun kadınlar üzerinde yarattığı zorlukları gündeme taşırken, Peru temsilcisi, Peru’daki ekolojik sorunun geldiği boyutları ve bu durumdan kadınların nasıl etkilendiklerini anlattı. Hollanda temsilcisi de ekolojik sorunun Hollanda’daki yansımasına ve kadına yönelik taciz ve tecavüzlerin son yıllarda artışına, ev içi şiddete dikkat çekti. Sunumları gerçekleştiren her konuşmacı sunumlarının sonunda ülkelerindeki belirledikleri sorunlara karşı mücadele yöntemlerini, deneyimlerini de aktardılar.

Ardından katılımcılara söz hakkı verildi. Söz alan katılımcı kadınlar, geldikleri ülkelerde yaşanan göçlerde kadın mültecilerin yaşadıkları sorunlardan, yoksulluğun, emperyalist savaşların, ekolojik dönüşümün kadınlar üzerindeki etkilerine, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarına, kadın ticareti, organ kaçakçılığına kadar çeşitli konulara parmak bastılar.

Yeni Kadın: “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği her alanda yükseliyor”

Bu bölümde Yeni Kadın adına söz alan ilk arkadaş; Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden bu yana kadına ve LGBTİ+ lara yönelik şiddette gözle görülür bir artışın yaşandığına ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin her alanda daha da yükseldiğine parmak bastı. 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in katledilmesinin ardından yaşanan adaletsizliği örnek vererek, Türkiye’de kadın katliamları karşısındaki cezasızlığa ve bu cezasızlığın ataerkiyi nasıl cesaretlendirdiğine vurgu yaptı.

Yine Yeni Kadın adına söz alan ikinci arkadaş ise; Türkiye’nin Avrupa’nın çöplüğü haline getirilmesine dikkat çekti. Sadece 2023 yılında Türkiye’ye, Birleşik Krallık’tan 141.000 tondan, Almanya’dan 87.000 tondan fazla plastik atığının gönderildiğini, bunu Hollanda, Belçika, İtalya ve İngiltere’nin takip ettiğini ve bu durumun Türkiye ekolojisi, Türkiye halkı ve kadınlar üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Oldukça yoğun, heyecan ve öfkenin de yansıdığı tartışmaların yaşandığı bu bölümde, yoğun talep nedeniyle maalesef söz almak isteyen her kadın konuşamadı.

Günün bitiminde akşam için, “Gazze İçin Ortak Ses” şiarıyla örgütlenen kültürel programda, Gazze için yapılan anma ve dayanışma çağrısına kadınların enternasyonal marşları, sloganları, dansları yanıt oldu. Finalde hep birlikte Filistin’deki katliam kınanarak dayanışma mesajı verildi.

Patriyarkal baskı ve kapitalist sömürü: Aynı madalyonun iki yüzü

İkinci gün, “Kadın devrimi – Sosyalist devrim, kadının sömürü ve baskıdan kurtulmasının yolları”ana başlığında beş kurumun gerçekleştirdiği sunumlarla başladı.

Yapılan sunumların ardından dinleyicilere söz hakkı verildi. Yeni Kadın’dan iki arkadaşın da söz aldığı tartışma bölümünde kadına yönelik şiddet, kadınların sosyalizm mücadelesinde deneyimleri, mücadeleci kadın hareketleri ve ittifak politikası, uluslararası ittifak çalışmaları, kadın-işçi-çevre hareketlerinin uluslararası ittifakları, feminizm ve cinsiyet mücadelesi üzerine yoğun tartışmalar yürütüldü. Tartışmalarda “patriyarkal baskı ile kapitalist sömürünün nasıl aynı madalyonun iki yüzü olduğuna, birbirini nasıl beslediklerine ve bu durumun insanlığı/ kadınları nasıl etkilediğine, toplumsal cinsiyet rollerine, ittifak ve mücadele deneyimlerine vurgu yapıldı.

Öğle yemeği arasından sonra üçüncü ana konu olan “Faşizm ve nükleer savaş tehlikesi. Aktif direniş ve görevlerimiz” konusu; Nepal kadın hareketi, Kızıl Bayrak, Courage, Yeni Kadın, Emekçi Kadınlar Birliği temsilcilerinin ve Rusya’dan bir sendikacının yaptığı sunumlarla tartışmaya açıldı.

 Sunumlarda “Faşizmin yeni biçimleri, modern faşizm, emperyalist savaşlar ve nükleer tehlike, aktif direniş ve barış hareketi, politik sistemlerin silahı olarak anti-komünizm, ulusal ve uluslararası ittifak çalışmaları, enternasyonal mücadelenin güçlendirilmesi” konularında görüşler belirtildi.

Sunumların ardından tekrar katılımcılara söz hakkı veridi. Oldukça yoğun, hararetli ve verimli geçen tartışmaların ardından akşam gerçekleşecek olan kültürel etkinliğin hazırlığına başlandı. Kültürel etkinliğe Nepalli kadınlar renkli kıyafetleri, neşeli şarkıları ve danslarıyla damga vururken diğer ülkelerden gelen kadınlar da onlara ayak uydurmakta zorlanmadılar.

29 Kasım Cumartesi sabahı biraraya gelindiğinde ise, artık herkeste bir yorgunluk gözlemlense de son günün ve ayrılığın hüznü de görülmekteydi. Sabah 09:00’dan 13:00’e kadar iki günlük çalışmanın yani üç ana konunun bir özeti tarzında tartışmalar yürütüldü ve önergeler hazırlandı. Öğle yemeği arasından sonra 14:00 – 16:00 arasında ise önergelerin sunumu ve kısa değerlendirmelerin ardından kapanış konuşması yapılarak üç günlük program sona erdirildi.

Üç gün boyunca yürütülen tartışmalarda açığa çıkan ortak nokta, dünyanın her tarafında kadınların yaşadıkları acıların dilinin ve renginin ortak olduğu gibi, mücadelenin de ortak olmasının zorunluluğu idi. Üç gün boyunca dönem dönem yaşanan teknik arızaya ve yer yer yaşanan çeviri sorunlarına rağmen, başarılı bir çalışma gerçekleştirildi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu