Almanya’nın Aalen kentinde, Suriye’de azınlıklara yönelik artan hak ihlallerine karşı basın açıklaması ve protesto eylemi düzenlendi. Şehir merkezinde bulunan Rathaus Aalen önünde gerçekleştirilen eyleme çok sayıda kişi katıldı.
Eyleme Aalen Türk Kültür Spor Derneği, Aalen Alevi Kültür Merkezi ve Aalen Antakya Kültür Club temsilcileri destek verdi. Katılımcılar, üzerinde “Stoppt den Völkermord in Syrien – Schützt die Minderheiten – Jetzt!” (Suriye’deki soykırımı durdurun – Azınlıkları koruyun – Şimdi!) yazılı pankartlar taşıdı.
Eylemde okunan ve dağıtılan bildiride, Suriye’de cihadist İslamcı grupların kontrol ettiği bölgelerde Alevi, Dürzi, Ezidi, Hristiyan ve Kürt sivillere yönelik sistematik saldırı, baskı, zorla göç ettirme ve ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı belirtildi. Suriye’nin çok inançlı ve çok kültürlü toplumsal yapısının son bir yıldır ciddi tehdit altında olduğu vurgulandı.
Bildiride, azınlıkların yaşadıkları bölgelerden zorla göç ettirildiği, binlerce kişinin katledildiği, yüzlerce kadın ve çocuğun kaçırılmaya devam ettiği ifade edildi. Ayrıca, 10 binden fazla kişinin inanç ve kimlikleri nedeniyle insanlık dışı koşullarda tutulduğu aktarıldı.
Açıklamada, El-Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) yönetimindeki bölgelerdeki yaşam koşullarına da dikkat çekildi. Bu yapıların çok mezhepli ve çok etnik yapıya sahip toplumları yönetmesinin demokratik değerlerle bağdaşmadığı ve bölgesel güvenlik açısından ciddi riskler taşıdığı ifade edildi.
Bildiride, yalnızca fiziksel şiddetin değil, ekonomik ve sosyal hakların da sistematik biçimde gasp edildiği belirtildi. İnançları nedeniyle işlerinden çıkarılan, maaşları kesilen ve geçim kaynaklarından yoksun bırakılan yüz binlerce insanın açlıkla karşı karşıya olduğu vurgulandı. Bunun planlı bir asimilasyon ve yok etme politikası olduğu ifade edildi.
Eylemde, uluslararası kamuoyuna ve insan hakları kuruluşlarına çağrı yapılarak; bölgede yaşanan ihlallerin bağımsız heyetler tarafından araştırılması, sivillerin korunması için uluslararası mekanizmaların devreye sokulması, insani yardımların güvenli şekilde ulaştırılması ve azınlıkların inanç temelli baskılardan korunması talep edildi.
Açıklama, yaşananların yalnızca bölgesel bir “kriz” değil, insanlığa karşı işlenen suçlar olduğunun altı çizilerek, tüm kurumların sorumluluk alması çağrısıyla sona erdi.
