
On beş Cumhuriyet’ten oluşan SSCB halkının, Hitler faşizmi ile müttefiklerini tarihin çöplüğüne gönderdikleri Zafer’in 80. yılında bulunmaktayız. Her yıl geleneksel olarak 9 Mayıs’ta kutlanan Büyük Vatanseverlik Savaşı’nda hayatlarını kaybeden milyonlar anısına düzenlenen törenler, Moskova Kızıl Meydan’da Yeni Çar’lar tarafından törenle kutlanmaktadır. 20. yüzyıl, insanlığın yaşadığı iki büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı’na (EPS) tanık oldu. Bu paylaşım savaşları, tarifi olmayan acı ve yıkımların yanısıra Ermeni Soykırımı ve Yahudi Holokostu gibi büyük felaketlere neden olmuştur.
Dünya savaşlarının çıkış sebebi, emperyalist güçler arasında süregelen pazarların yeniden paylaşım kavgasıdır. İki paylaşım savaşının çıkış sebebi budur. I. Emperyalist Savaş, dünya pazarlarına hakim olan İngiliz-Fransız emperyalist güçlerine karşı yeni büyüyen emperyalist Almanya’nın pazarları ele geçirme amacından ortaya çıkmıştır. I. EPS, Almanya’nın saldırıları ile başladığı gibi, II. Emperyalist Savaş da Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle başlamıştır. Her iki savaşın da müsebbibi Almanya olmuştur.
Osmanlı ve devamı TC devletinin sahipleri, bu savaşlarda emperyalistlerin yanında saf tutmuşlardır. Her iki savaşta da Almanya’nın yanında yer alan, destekleyen, işbirlikçileri olan, suç ortakları dönemin iktidarları olmuştur. I. emperyalist savaşta İttihat ve Terakki Partisi, Almanların en sadık dostu olurken, (“Almanlar yenildi biz de yenik sayıldık!”) Ermeni Soykırımı’nı Almanların onayı ile yapmışlardır. II. savaşta ise TC, doğrudan savaşa girmese de Saraçoğlu Hükümeti, Nazi Almanya’sını desteklemiş, işbirliği yapmıştır. Bugün Almanya ile Türk devleti arasında süregelen iyi ilişkiler, yüz yıl öncesine dayanmaktadır.
2. Emperyalist Savaşı başlatan koşullar, I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Almanya’nın yenilmesinden sonra, imzalamak zorunda kaldığı ağır savaş tazminatlarından ayrı düşünülmemelidir. I. emperyalist savaşı kaybeden Almanya, Versailles Antlaşması’nda savaşı başlatması nedeniyle “savaş tazminatına” mahkum edilmişti. Bu durum, Alman ekonomisini olumsuz etkilemiştir. I. savaşın yarattığı ekonomik kriz, Almanya’da Nazi’lerin yükselmesinin zeminini hazırlamıştır. Enflasyon yükselmiş, borsa çökmüş, işsizlik çoğalmış, tarihe kapitalizmin “1929 Buhranı” olarak geçen genel krizden Nazi’ler faydalanmışlardır. Savaş tazminatlarını ödememenin propagandasını yapmışlardır. Naziler, halkın tepkisini de arkalarına alarak Temmuz 1932 seçimlerinde % 37 oy alarak yükselişe geçmişlerdir. İktidarlarını güçlendirmek için düşman yaratarak krizin faturasını “öteki”ye; Yahudilere, Romanlara, komünistlere vb. kesmişlerdir. Hitler faşisti, faşist diktatörlüğünü ilan etmek için Almanya’nın burjuva siyasetini kendisi için yeniden düzenledi. Kendisini Almanya’nın Führer’i ilan etti.
2. savaş (1939-1945), Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle başladı. İngiltere ve Fransa’nın işgale karşı gelmesiyle savaş yayıldı. II. Emperyalist Savaş, Almanya’nın başını çektiği İtalya, İspanya, Japonya faşist bloğu ile diğer tarafta ABD, SSCB, Fransa, İngiltere arasında olmuştur. Esasında tüm emperyalist güçlerin birleştikleri tek nokta, SSCB’nin yıkılması, komünizm tehlikesinin engellenmesi idi. Savaşın en kirli senaryosu esasında bu idi. Bu gerçek Stalin önderliğinde SSCB tarafından bilindiği için Nazi Almanya’sıyla “taktik” bir anlaşma yapıldı. Almanya-SSCB arasında imzalanan “Saldırmazlık Anlaşması” 10 yıl olmasına rağmen, anlaşma Nazi Almanya’sı tarafından iptal edilerek SSCB’nin işgali başlamıştır.
A.Hitler, 1941 yılından itibaren istisnasız bütün Avrupa kıtasını işgal ederek ele geçirdi. Polonya, Danimarka, Norveç, Belçika, Hollanda, Fransa, Lüxemburg, Yugoslavya, Romanya, Yunanistan işgal edildi. Avrupa ülkelerinde 8 Mayıslarda sahiplenilerek kutlanmaya çalışılan “Zafer Günü”nde Avrupa’daki burjuva iktidarları teslim olmuşlardır. Birçok ülkede burjuvazi, direnişçileri, komünistleri Nazi’lere teslim etmişlerdir. Fransa’da Vichy Hükümeti, binlerce kadın, çocuk Yahudi’yi Nazi’lere teslim ederek Auchwitz kampına ölüme göndermişlerdir. Bütün Avrupa ülkelerinde faşist işgale karşı direniş gösteren komünistler olmuştur. Komünistler ülkelerini; burjuvazilerin ihanetine rağmen kanlarının son damlasına kadar savundular. Bu direnişçiler içinde Fransa’da FKP üyesi Misak Manuşyan en bilinenleridir. Komünistler ve enternasyonalist devrimciler, faşist işgale direndikleri için tutuklanarak Naziler tarafından kurşuna dizilmişlerdir.
Sovyetler Birliği’ne saldıran Hitler’in müttefikleri İtalya, İspanya, Romanya, Macaristan’dan gelen yardımlarla asker sayısı 3 milyona çıkarmıştır. Hitler, Moskova’ya saldırırken şöyle diyordu: “Rusya’yı bir daha asla ayağa kalkamayacak şekilde yok edeceğiz.” Yine oluşturulan 10 Tümen askerle Beyaz Rusya’ya saldırınca “Sekiz saat içerisinde teslim alacağız” demişti. Ama olmadı. Halk işgal edilen ülkelerini “Öleceğiz ama çekilmeyeceğiz” diyerek savundu. Bu kahramanlık, bugün ders kitaplarında halen okutulmaktadır.
9 Mayıs, Zafer Günü!
A.Hitler liderliğinde faşist blokun, SSCB’ye karşı başlattığı savaşın bilançosu çok ağır oldu. Savaş nedeniyle 55 milyon insan hayatını kaybetti. Holokost ile 6 milyon Yahudi, dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde soykırıma uğradı. Sovyet halkı, 27 milyon kahraman evladını kaybetti. A.Hitler’in yenildiğini anlayınca, Berlin’i ele geçiren Kızıl Ordu’dan kaçıp, yer altı sığınağında kafasına sıktığı kurşun ile hayatına son vermesiyle 8-9 Mayıs’ta savaş sona erdi. Almanya, teslimiyet bayrağını çekti. Uzak Asya’da ise Almanların müttefiki Japonya’nın Nagazaki-Hiroşima şehirlerine Amerika’nın atom bombası atmasıyla, Japonya yenilgiyi kabul edip, teslim oldu. Japonya’nın teslim olacağı bilinmesine rağmen atom bombasının kullanılması yeni emperyalist güç ABD’nin hem rakiplerine hem de dünya halklarına on binlerce cana mal olan bir mesajdı.
SSCB’nin dağılmasından sonra, Rusya Federasyonu’nda, günümüzde yeni Çarların temsilcisi olan V.Putin önderliğinde, “9 Mayıs Zafer Günü” olarak kutlanmaktadır. 15 Cumhuriyet’ten oluşan SSCB’de 9 Mayıs tarihi “Zafer Günü” olarak 1946 yılından itibaren kutlanmaya başladı. 1965’ten itibaren ise modern revizyonist L.Brejnev tarafından, “Tatil Günü” ilan edildi. Her yıl Kızıl Meydan’da yapılan gösteriler, Rusya’nın ABD-AB’ye karşı nükleer güç gösterisi şekline dönüştü. Avrupa Birliği ülkelerinde ise 8 Mayıs, sanki “savaşı kazanmış”çasına “Zafer Günü” adı altında törenlerle kutlanmaktadır. ABD Başkanı Trump, “8 Mayıs’ta özel tatil ilan edileceğini” ilk defa açıklayarak sahiplendi. İsrail ise 2000 yılından itibaren tatil günü olarak kabul etti vb. 15 Cumhuriyet’ten oluşan SSCB’de, Büyük Vatanseverlik Savaşı’nda halklar çok ağır bir bedel ödedi. Ama başta SSCB olmak üzere dünya hakları omuz omuza savaşarak, dünya halklarının başına bela olan, Hitler faşizmini tarihin çöplüğüne göndermesini bildi.
Sovyetler’de sosyalizmden geri dönüş ile başlayan, Glasnost-Prestorika ile devam eden süreç, 1991 yıllarında tek tek bütün ülkelerin sözde “bağımsızlık” ilanları, “barış-dostluk-sınıf kardeşliği-dayanışma”nın yerini alan ulusal milliyetçilik dalgası eski SSCB’de hakim oldu. Eski Sovyet ülkelerinin birbirleri ile savaşması gerçeğini ortaya çıkardı. ABD-AB’nin de kışkırtmaları ile bugün Rusya çevresinden kuşatma altında bulunuyor. Baltık ülkelerinin NATO askeri kampına dahil edilmeleri, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Ukrayna, Kırgızistan vb. ülkelerde, “Batının kışkırtmaları” ile başlayan iktidar değişiklikleri, Rusya’yı tehdit eder noktaya ulaşmış bulunuyor.
Ve en önemlisi 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile başlayan savaş giderek boyutlanmıştır. “III. Emperyalist Paylaşım Savaşı başlamıştır” diyenler olduğu gibi birçok ülke savaş hazırlıkları yaparak savaş ekonomisine geçmiş durumdadır. Avrupa’da olmayan askerlik alımları ile ordulaşma, parlamentolarda zorunlu askerlik getirilmesi şimdiden tartışılmaktadır. Bir zamanlar dost ve kardeş ülke olan Rusya ile Ukrayna, Nazilere karşı ortak savaşmış, bugün ise ABD-AB’nin yönlendirmesi ile birbirlerine karşı savaş halindedir. Faşizme karşı 80. Zafer Günü kutlamalarının yapıldığı günümüzde, Ukrayna’da 2014 yılında Euromaidan ayaklanması ile iktidara yerleşen, ABD-AB yanlısı Neo-Nazi iktidarını görmezlikten gelmeleri ikiyüzlülüklerinin göstergesidir.
Ukrayna’da iktidar yapılan V.Zelensky, Yahudi soykırımında bütün aile fertlerini kaybetmiş, Yahudi asıllı olup kendi halkına ihanet eden, emperyalistlerin oyuncağı olmuş bir kişiliktir. ABD-AB ülkelerinin oyuncağı olmuş Zelensky Hükümeti’nin, İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Azak Taburu’nun, Nazi’lerin sembolleri “SS”leri kullandığını bilmeyen yoktur. Yine Ukrayna’da Yahudilerin ölümlerinden sorumlu faşist S.Bandera’nın ölüm yıldönümü 1 Ocak, resmi tatil olarak ilan edilmiştir. Sokaklara, caddelere faşist Bandera’nın adı, “ulusal kahraman” olduğu gerekçesiyle verilmektedir. Emperyalistler arası dalaşta, ABD-AB ve İngiliz emperyalistlerinin, Rusya emperyalistlerine karşı kullanılmak üzere iktidara getirilen V.Zelensky’nin Neo-Nazi iktidarını destekleyen AB’nin “8 Mayıs Zafer Günü”nü “faşizme karşı bir zafer” olarak kutlamasının bir anlamı var mıdır?
Büyük Vatanseverlik Savaşı’nda Ermenistan!
Ermeni halkı, II. Emperyalist Savaşta bütün varlığı ile Sovyet Birliği halkının yanında oldu. Savaşın ilk gününden itibaren ilan edilen seferberliğe binlerce kişi gönüllü olarak yazılıp sonradan Sovyetler’e giderek savaşa katıldı. Ermeni halkı, savaşa binlerce asker gönderdiği gibi aynı zamanda savaşa, “savaşın kaderini değiştiren” mareşaller, generaller, amiraller ile katılmıştır. Örneğin bugün halen mozolesi Kızıl Meydan’da muhafaza edilen Mareşal Hovhannes Bağramyan vardır. H.Bağramyan, “Sovyetler Birliği Mareşalliği“ ile iki defa “Sovyetler Kahramanı” olarak ödüllendirildi. Artsakh (Dağlık Karabağ) doğumludur. Hayatı askeri sanatı icra etmekle geçiren H.Bağramyan, ilk önce Kafkas cephesinde Osmanlı’ya karşı savaştı. 1917 yılında Lenin’in Kafkaslar’da özel temsilcisi olarak bulunan Isdepan Şahumyan’ın birliklerine katıldı. 1918’lerde Antarnik Paşa’nın “Gönüllüler Ordusu”na katılarak Erzurum’a kadar geldi.
Ermeni halkının varlık ile yokluk savaşı Sardarabad Savaşı’nda yer aldı. Devrimden sonra Ermeni ordusunda görevlendirildi. Artık yetkinleşmiş bir asker olan H.Bağramayan, 1940 yılında Moskova Askeri Genel Komutanlığı’na çağrıldı. Kızıl Ordu’nun Batı cephesi savunmasında yer aldı. Almanların Kiev’i ele geçirip, Moskova’ya ilerlemesini durdurdu. İlk defa Almanların “Yıldırım Harbi” dedikleri planlarını alt üst etti. Nazilerin “yenilmezlik inancını” tarihe karıştırdı.
H.Bağramayan dışında Ermeni halkı içinde, Büyük Vatanseverlik Savaşı’na katılan ve en çok tanınanlar arasında olan efsanevi pilot Nelson Isdepanian, Donanma amirali Hovhannes İsahakyan, SSCB Zırhlı Kuvvetler amiri Hamazasp Babacanyan, Havacılık amiri Armenak Khanferiants, Sarkis Ohanyan, Sergey Purnazyan, Hunan Avedisyan, Nver Safaryan vb. isimler vardır.
Almanlar, müttefikleri ile oluşturdukları 240 Tümen’den oluşan askeri gücü ile Stalingrad ile Kafkaslar’ı işgal edip, savaşı kazanmayı planladılar. Ama “evdeki hesap çarşıya uymadı.” Kış şartlarında Stalingrad’ı kuşatan Nazi’ler ilk önce çembere alındı. Bütün Sovyet kuvvetleri Stalingrad’a kaydırıldı. Sokak sokak, ev ev süren çatışmalarda Naziler bozguna uğradı. Moral olarak çöktüler. Stalingrad Direnişi aynı zamanda tüm dünyayı faşizm tehlikesinden kurtardı. 200 gün süren Stalingrad Savaşı, en kanlı savaş olarak tarihe geçti. 1 milyon Kızıl Ordu savaşçısı ölümsüzleşti. Nazi Ordusu çok ağır yenilgi aldı. Naziler geri çekilirken, Kızıl Ordu birlikleri, faşistleri Batıya doğru püskürtmeyi başardı. Stalingrad savunmasına Ermeni halkı 76. Tümen ile katıldı. Stalingrad savunmasında 198 uçuş yapan pilot Sarkis Durnazyan başarılarından dolayı “Sovyet Kahramanı” olarak ödüllendirildi.
Stalingrad cephesi, Sovyetler için ne kadar önemli ise Kafkaslar da Ermenistan için o kadar önemli idi. Stalingrad’da Nazilerin durdurulmasıyla Kafkaslar’da da ilerlemesi durdu. Ermenistan sınırına yığınak yapmış olan Türk devleti, Ermenistan’ı işgal etmek için Stalingrad ile Kafkaslar’ın düşmesini bekledi. Dönemin Başbakanı olan Şükrü Saraçoğlu şöyle diyordu: “Kızıl Ordu’nun yok olmasını candan diliyorum. Böyle bir fırsatın yüz yılda bir olabilmesi, bunu gerçekleşmesinin Türk halkının eski bir dileğidir.”
Aynı Ş.Saraçoğlu kendisini ziyaret eden Alman elçisi Franz Van Popen’e yönelik; “…bir Türk olarak Rusya’nın yok olmasını isterim. Rus sorunu Almanya tarafından, yaşayan Rusların en az yarısının öldürülmesi ile çözülebilir ki bunu Almanya ile müttefikleri halen yapmaktadır” sözleri hiç unutulmamalıdır.
Dönemin Türk hükümeti daha ileri giderek faşist İtalyan-Alman gemilerine Türkiye’nin limanlarını sonuna kadar açmıştı. Ama daha ileri gidemediler. Kızıl Ordu; Sovyet sahilleri ile Kafkaslar’ı başarı ile savundu. 1942 yılında Türk Genel Kurmay’ından bir heyet, Nazilerle saldırı planlarını görüşmek için Almanya’yı ziyaret etti. Türk devleti, eli kulağında Stalingrad ile Kafkaslar’dan gelecek habere odaklanmıştı. Gelecek bir emir ile saldırı an meselesi idi. Böylelikle Türk devleti, kendisi açısından emperyalistler arası savaşı Kafkaslar’ı işgal etmek, Ermenistan’ı ortadan kaldırmak için kullanmayı hedefliyordu. Bu tehlikeye karşı Ermeni halkı, SSCB halkıyla birlikte direndi. Büyük Vatanseverlik Savaşı’nda Ermenistan halkı büyük fedakarlıklara yapmış, büyük bedel ödemiştir. Savaşa katılan 600 bin kişiden ancak 300 bin kişi geri dönebilmiştir. 1915 Ermeni Soykırımı ile 1.5 milyon insanını kaybeden Ermeni halkı, bu kez de 300 bin kişinin kaybı ile gelecek nesillerini kaybetmiştir.
Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın en dramatik, acılarla dolu tarafı 1940 yılında Polonya’da inşa edilen Auschwitz-Birkanau esir kampında yaşananlar oldu. Dünyanın değişik ülkelerinden getirilen komünistler, Yahudiler, Romanlar; gaz odalarında öldürülmek için toplandılar. İnsanlar değişik kategorilere ayrılarak, kimisi “tıbbi deney” adı altında, kimisi doğrudan gaz odalarına gönderilerek katledildiler. Bütün cephelerde savaşı kaybeden Naziler, 13 Ocak 1945 sabahı, Kızıl Ordu’nun saldırısı ile şaşkına döndüler. Naziler, bütün gaz odalarını havaya uçurdular. Bazı tutukluları siper etmek için yanlarında götürdüler. Kampın özgürleştirilmesinde 250 Kızıl Ordu askeri can verdi. 7.500 Yahudi, ölmek üzere iken kurtarıldı. Nazilerin geride bıraktığı 1 milyondan fazla giysi, 4.500 çift ayakkabı, 7 ton saç uygulanan vahşetin boyutunu gösteriyordu.
Kızıl Ordu’nun planı 1 Mayıs’ta Berlin’i ele geçirip savaşı sona erdirmekti. Berlin’e doğru kaçan Nazilere karşı Nver Safaryan komutasında savaşan Ermeniler savaşa, 89. Tamanian Tümeni ile katıldılar. Önce Frankfurt’a giren Kızıl Ordu ile Naziler arasında 60 gün süren savaş yaşandı. Binbaşı Hrant Simonyan Taburu, sokak çatışmalarına katıldı. Berlin’in Nazilerden kurtarılmasından sonra, zaferi meşhur Halk Dansı “Koçari” ile kutladılar.
Sovyet Gazetesi Prav’da Ermeni halkının tarihi Büyük Vatan Savunması”ndaki direnişini şöyle yazıyordu: “…Ermeni halkı ülkeye karşı görevlerini onurlu bir şekilde yerine getirdiler. Ermeni savaşçılar, Sovyetler Birliği’nin diğer halkların oğulları ile birlikte, vatanımızı-özgürlüğümüzü-bağımsızlığımızı özverili bir şekilde savundular. Ermenistan işçileri kollektif çiftçileri ve aydınları ortak düşmana karşı zafer kazanmak için yorulmadan çalıştılar.”
2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın sonlarında Alman Reichstak Binası’na Dağıstanlı Abdülhakim İsmailov ile Kiev’li Aleksey Kovalyov tarafından dikilen Kızıl Bayrak; Zafer’in sembolü olarak tarihe geçmiştir.
9 Mayıs Zafer Günü, ezilen dünya halklarına kutlu olsun!