
Dersim; yüzyıllardır saldırı altında olup asla teslim alınamayan inançlar ve uluslar açısından kadim bir bölgedir. Dersim demek direniş demek, boyun eğmemek demektir. Bunlar, bugünden yarına olan şeyler değildir, yüzyıllardır yaşanan tarihsel gerçekliğin bir sonucudur.
Hemen şöyle geçmişe dönüp bakalım. Yüzyıllar öncesine gidelim; Anadolu topraklarının Moğollar tarafından işgal ve istila edildiği döneme göz gezdirelim. Çoğu bölgenin Moğolların yakıp yıkması nedeniyle viraneye döndüğü dönemde Dersimliler önemli geçit ve boğazları tutarak Moğol istilasına karşı direnirler. Sadece Çemişgezek ve Pertek bölgelerini ele geçiren Moğollar, gösterilen muazzam direniş sayesinde Dersim’in iç bölgelerine giremezler.
Osmanlı döneminde ise Dersim, egemen nizamı tanımayan, birçok bakımdan kendi kendine yeten ve törelerine, dinsel inançlarına göre yaşayan, özyönetimin hakim olduğu bir bölgedir. Çeşitli tarihlerde kimi büyük kimi küçük çok sayıda askeri saldırıya karşın hiçbir zaman teslim olmamış ve her zaman direnişle karşılık vermiştir. Asi bir tutum ve tavır sergileyen Dersimliler, Osmanlı’ya hiçbir zaman ve hiçbir şekilde boyun eğmediler, vergi ödemediler ve asker vermediler.
II. Mahmut dönemindeki kapsamlı ve planlı işgal hareketine karşı büyük bir direniş gösterdiler. Yaşam tarzlarına, inançlarına ve alışkanlıklarına müdahale edilmesini kabullenmeyen Dersimliler, Osmanlı’yı elle tutulur bir başarı elde edemeden askeri harekatın sonlanmasına mecbur kıldılar.
Yine 1. Abdülmecit döneminde de Dersim’e askeri bir harekat düzenlenir, fakat yine istedikleri başarıyı elde edemezler. Dersim’in kendi kendini yönetmesine tahammül edemeyen ve hınçla dolan Osmanlı, 2. Abdülmecit döneminde de saldırıya geçer. Erzincan müşiri Mehmet Derviş Paşa komutasında büyük bir güçle, Dersim’e askeri bir harekat düzenleyen Osmanlı, Dersim halkının tam bir birlik ve dayanışma içinde büyük bir direniş göstermesiyle harekattan yine eli boş döner.
1907’de Osmanlı bir kez daha Dersim’e askeri harekat düzenler. Bazı köyleri yakıp yıksalar da Dersimliler karşısında bir kez daha başarısız olurlar ve geri çekilmek zorunda bırakılırlar. Osmanlı otoritesine karşı kesin bir şekilde itaat etmeyen Dersim’in tavrı İstanbul hükümetini aciz göstermektedir.
Yeni yöntemler ve çareler arayan Osmanlı, 1908 yılında tekrar Dersim üzerine askeri harekat gerçekleştirir ve yine gösterilen direniş karşısında başarısız olur.
Osmanlı’nın amacı, Dersim halkının asi ruhunu teslim almak ve böylece halkı itaate zorlamaktır.
Devletin Dersim’e yönelik özel saldırıları Cumhuriyet döneminde de devam etti. Bunlardan en bilinenlerinden biri Kocan aşiretine yönelik askeri harekattır. Devlet, 1926’da Kocan aşiretine yönelik yapılan yaklaşık iki ay süren kuşatma ve sayısız çarpışmadan istediği sonucu alamaz. Savaş uçaklarıyla dahi bölgeyi bombardımana tutar, ancak Kocanlılar büyük bir direniş sergileyerek teslim olmaz ve saldırı başarısızlığa uğratırlar.
1930 yılına gelindiğinde iktidar bu kez de Pülümür’e askeri harekat düzenler. Bu saldırılar da büyük bir direnişle karşılanır ve devlet yine başarısız olur. 1937 yılına gelindiğinde herkesin bildiği üzere rejim neredeyse tüm askeri gücünü kullanarak Dersim Tertelesi’nin startını verir. Ve Dersim büyük bir zulme uğrar ve bir katliama imza atılır.
Dersim’in doğası, kültürü, inancı yok edilmek isteniyor!
Bugün de Dersim’in doğasına, kültürüne, suyuna, inancına, diline yönelik saldırıların devam ettiğini görüyoruz. Baraj ve maden projeleriyle Dersim’in doğası ve kültürü katledilmek isteniyor. Çemişgezek ilçesinin Hazari Köyü Gözeler mevkiinde yapılmak istenen Tağar Barajı için faaliyete başlandı.
Bu baraj nedeniyle ekolojik bir yıkım gerçekleştirilmek isteniyor. Kültürel ve inançsal açıdan Dersim için çok önemli bir yer tutan Aliboğazı, baraj nedeniyle su altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya!
Aliboğazı’nın tarihsel ve güncel olarak insanlar için ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gözönünde bulundurarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: İktidar, bilinçli bir şekilde özellikle bu bölgeyi seçmiştir. Zira, Dersim’de tarihsel, kültürel, direnişsel, inançsal bir yıkım gerçekleştirilmek isteniyor.
Yine Dersim’in Hozat ve Pertek ilçelerinde maden ocağı açılarak doğanın katledilmesi amaçlanıyor. Hozat ilçesine bağlı Bargini köyü ile Pertek ilçesine bağlı Zeve, Orcan ve Desiman köylerini kapsayan 2 bin 200 dönümlük alanda Arven Doğu Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından pomza kum ocağı yapılmak isteniyor.
Doğa katliamıyla birlikte aynı zamanda proje alanının Alevi inancında önemli bir yere sahip olan Ağuçan ve Üryan Xızır ocaklarının tam ortasında yapılmak istenmesi şirketler eliyle kültürel ve inançsal bir yıkım amacını daha net gözler önüne seriyor. Yani devlet ve şirketler eliyle Dersim’e karşı saldırı ve boyun eğdirme çalışmaları devam ediyor.
Doğasını, kültürünü, yaşam alanlarını savunan Dersim halkı her zamanki gibi boyun eğmeyen tavrıyla direnişe geçti. Yüzyılların verdiği o boyun eğmeme ve asi direnişçi tavrından ödün vermeyen bir halktan bahsediyoruz.
Her türlü zulme, zorbalığa can ve kan pahasına meydan okuyan bir halkın bir köşeye geçip olanları sessizce izlemesi beklenemezdi. Dağlarını, köylerini, yaşam alanlarını savunmaya geçen Dersimliler, projenin başlamaması için nöbete başladı. Sadece Hozat ve Pertekliler değil çevre ilçelerden ve köylerden insanlar da bu direniş nöbetine katılım sağlıyor.
Ayrıca bölge halkı, daha çok ses getirebilmesi açısından bölge dışındaki insanlarında ses çıkarması, direnişe destek vermesinin gerekli olduğunu düşünüyor.