GüncelMakaleler

ANALİZ | Emperyalist Savaş Yaklaşıyor: Kemer, Emekçilerin “Boğazında” Sıkılıyor!

"Emperyalist paylaşım savaşı gitgide yaklaşırken emperyalist güçler ile işbirlikçi ve gerici devletler kendilerini bu koşullara göre hazırlamaktadır. Dolayısıyla TC’nin bu hamlesi emperyalistlerin çıkarlarından ve önümüzdeki savaşın gerekliliklerine göre konumlanışından bağımsız değildir."

Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı her geçen gün daha da yaklaşırken, devletler arasında silahlanma yarışı tüm hızıyla sürüyor. “Savunma” adı altında savaşa ayrılan bütçe artıyor, işçilere, emekçilere, halka güvencesiz çalışma ortamı, daha fazla sömürü ve yoksulluk dayatılıyor. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyada sendikalaşma oranı gittikçe geriledi. Faşist hükümetlerin başa gelmesi ve yapılan savaş hazırlıklarıyla beraber işçi düşmanlığı ve sendikalaşmanın önünde engeller artırıldı. Kemer sıkma politikalarıyla beraber silahlanmaya ayrılan devasa bütçeler faturayı emekçi halka kesmeye devam ediyor.

Dünyada geçen yıl silahlanmaya 2 trilyon 718 milyar dolar harcandı. Askeri harcamalar 2023’e oranla yüzde 9.4 arttı. 2024 yılında dünyada en çok askeri harcama yapan ilk beş ülke; ABD, Çin, Rusya, Almanya ve Hindistan oldu.

2025 yılı halen daha bitmemesine rağmen yapılan askeri harcamalar göz önüne alındığında 2024 yılını çoktan geçtiğini söyleyebiliriz. Tamamen net rakamlar yıl bittikten sonra ortaya çıkacaktır.

Net bir şekilde görünen şey, gün geçtikçe devletlerin silahlanmaya yönelik daha fazla para harcadığıdır.

Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın arifesinde emperyalist kamplarda savaşa hazırlık çalışmaları gözükmektedir. Bir tarafta ABD, NATO ve AB diğer tarafta Rusya ve Çin’in başını çektiği emperyalist haydutlar bulunuyor.

Emperyalist devletlerle beraber aynı zamanda onlara bağımlı ve işbirlikçi ülkelerde de savaşa yönelik bütçeler artırıldı. Örneğin TC devleti, 2024 yılındaki askeri harcamalarını bir önceki yıl olan 2023’e göre yüzde 12 artırarak 25 milyar dolar seviyesine çıkarttı. Türkiye’nin 2015 ile kıyaslandığında 2024 dönemindeki askeri harcaması da yüzde 110 arttı.

Emperyalist devletler ve işbirlikçileri tarafından silahlanma yarışının faturasını emekçi halk ödüyor. Bir yandan askeri harcamalar artarken diğer yandan kemer sıkma politikası adı altında halktan alınan vergiler artırılıyor, sosyal güvenceler kısıtlanıyor, çalışma saatleri uzatılıyor, sendikalaşmanın önüne engeller koyuluyor.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) yayımladığı 2025 Küresel Haklar Endeksi raporuna göre dünya ülkelerinin yüzde 87’sinde grev hakkı ihlal edilirken yüzde 80’inde de toplu pazarlık hakları engellendi. Bu rapora göre, işçi hakları dünya genelinde son on yılın en kötü seviyesine geldi.

Raporda en kötü 10 ülke arasında yer alan Türkiye, grev yasakları, sendikalaşmanın engellenmesi, toplu pazarlık engelleri, hakkını arayan işçilerin ve sendika yöneticilerinin tutuklanması gibi pratiklerle adeta göz kamaştırıyor!

Son dönemlerde aşırı sağcı hükümetlerin başa geçtiği Avrupalı kapitalist ülkelerde de durum benzerdir.

Örneğin, İtalya’da faşist Meloni yönetimi tarafından sosyal haklara ve sendikalaşmaya yönelik baskı politikaları uygulandı. Yoksullar için hayati önem taşıyan destek programları kesildi, sendikalara saldırıldı, özelleştirmeler hızlandırıldı. Halka yönelik bu politikalar uygulanılırken diğer yandan da silahlanmaya büyük yatırım yapıldı.

Keza Fransa’da kemer sıkma politikaları açıklandıktan sonra kitleler sokağa döküldü. Sosyal haklara saldırı, grevlerin kısıtlanması, vergilerin artırılması gibi şeylerle krizin faturasını halka kesmek isteyen hükümet, yoğun eylemler nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.

Kemer sıkma politikaları adı altında halka güvencesiz ve esnek çalışma koşulları, çalışma saatlerinin artırılması, sendikasızlaşma dayatılıyor. Sermayenin çıkarlarına göre hareket edilerek patronların daha da kuralsızlaşması ve kitlelerin “işsizlikle terbiye” edilmesi amaçlanıyor.

Kapitalist devletler kemer sıkma politikalarıyla emekçi halkı baskı ve korku yoluyla “hizaya getirmeye” çalışıyor. Bu politikalar işçileri ve emekçileri bölen, ırkçılığı ve göçmen düşman düşmanlığını büyüten hamlelerdir.

Emperyalist haksız savaşlara karşı bütün dünya emekçilerinin, işçilerinin ve halklarının ortak mücadelesi elzemdir. Her halk kendi ülkesindeki savaş politikalarını teşhir etmeli ve bununla mücadele etmelidir.

TC’nin “kardeşlik masalları” ve faturayı halka kesme politikası

ABD emperyalizminin bölgesel çıkarları doğrultusunda hareket eden TC devleti “iç cepheyi tahkim” etmek için halk düşmanı politikalara yönelmiştir.

Ağızlarından düşürmedikleri “Terörsüz Türkiye” söylemiyle beraber Kürt Ulusal Hareketi ile “barış” yoluna girdiklerini ilan ettiler. Bunun için Meclis’te “çözüm süreci komisyonu” oluşturuldu.

Emperyalist paylaşım savaşı gitgide yaklaşırken emperyalist güçler ile işbirlikçi ve gerici devletler kendilerini bu koşullara göre hazırlamaktadır. Dolayısıyla TC’nin bu hamlesi emperyalistlerin çıkarlarından ve önümüzdeki savaşın gerekliliklerine göre konumlanışından bağımsız değildir.

Şunu belirtmek gerekir ki, faşist bir diktatörlük altında yaşarken “barıştan” ve “demokrasiden” söz etmek mümkün değildir. Çıkarlarına göre hareket eden rejim, Kürt ulusunun haklı savaşını rafa kaldırıp kendisinin de rol almak istediği haksız savaşlar için elini güçlendirmek istiyor.

“Türk-Kürt-Arap birliği” söylemleri “kardeşlik”, “demokrasi” ve “barış” için değil, bunun içindir.

Rejim tarafından bir yandan “iç cephe tahkim” edilmek istenirken diğer yandan da bir NATO üyesi olarak “savunma” adı altında savaşa ayrılan bütçe artırılmaktadır. Geçen yıl Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından savunma ve güvenlik sektörü için 2025 yılında toplamda 1 trilyon 608 milyar lira ödenek ayrılacağı açıklanmıştı. Bu açıklamada savunma harcamaları için 913.9 milyar TL, “iç güvenlik” için ise 694.5 milyar TL ayrılmış olduğu belirtilmişti. “İç cepheyi tahkim” politikasıyla “barış” rüzgarı estiren TC’nin “iç güvenlik” için ayırdığı rakam dikkat çekicidir.

“Savunma” adı altında savaşa hazırlık yapan ve ekonomik krizde olan TC devleti silahlanmaya ayırdığı bütçenin yükünü ve ekonomik krizin bedelini yine emekçilerin üzerine yıkıyor. Burada en dikkat çeken noktalardan biri vergi artırımıdır.

Hazırlanan 2026 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Teklifi, kamuoyuna yansıdı. Bu teklif çok büyük bir sürpriz olmadığı müddetçe meclis oylamasından geçecek ve yıl bitmeden resmiyete kavuşacaktır.

Bu bütçe kanunu teklifine baktığımızda yine işçilere, emekçilere, halka vergi yükü bindirilirken patronların gönlünün hoş tutulduğu görülmektedir.

AKP iktidarının, 2026 yılında, bir önceki yıla göre emekçilerin maaşlarından alacağı toplam gelir vergisini patronlardan alacağı vergiye göre yaklaşık 21 kat daha fazla artırmayı hedeflediği izleniyor.

Patronlardan alınacak verginin gelir ve kazançlar üzerinden alınacak toplam vergi içindeki payı azaltılırken işçilerin, emekçilerin maaş ve ücretlerinden alınan vergilerin artırılacağı göze çarpıyor. Her yıl daha da fazla krizin faturası emekçilere yükleniyor.

TC devleti bu ve buna benzer politikalarla halka saldırılarını sürdürüyor. Patronların refahı ve savaşa daha fazla pay ayırmak adına; grevlerin yasaklanması, sendikalaşmanın önüne engeller koyulması, esnek ve güvencesiz çalışma koşulların dayatılması, vergilerin artırılması, iş cinayetleri, işsizliğin artması, düşük ücretlere rağmen çalışma saatlerinin yüksek olması gibi durumlarla halkımız yoksulluk ve açlığa mahkum ediliyor!

Türkiye ve dünyada bu gelişmeler yaşanırken devrimcilerin haksız savaşlara karşı hızlı ve reaksiyon alıcı politikalar üretmesi gerekmektedir. Koşullarında net bir getirisiyle beraber birleşik mücadelenin önemi her geçen gün daha da artırıyor.

Dünya halklarını kendi çıkarları için açlığa ve ölüme mahkum edenlere karşı örgütlü bir sınıf mücadelesinin yükseltilmesi, kitlelerle daha çok bağ kurulup onları mücadelenin içine katarak emperyalist ve faşist devlet politikalarının her yerde teşhir edilmesi gerekmektedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu