GüncelMakaleler

ANALİZ | Önder Oldun Bize İbrahim Yoldaş..!

Ezilen kitlelerin, rejimin baskı ve zulmüne yönelik duyduğu öfke ve sokağa taşan hareketliliği onları Kaypakkaya’nın fikirlerine yakınlaştırmıştır.

Katledilişinin 52. yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya bu yıl da coğrafyamızda, Rojava’da ve Avrupa’nın pek çok kentinde, eylem ve etkinliklerle anıldı. Geride bıraktığımız Kaypakkaya’yı anma ve anlama süreci önemli deneyimleri açığa çıkardı.

Önder yoldaşın katledilişinin 52. yıldönümü, bu yıl geçen yıllardan daha farklı bir politik iklimde gerçekleşti.  AKP-MHP iktidarının baskı ve saldırılarını sürgit devam ettirdiği; T. Kürdistanı’nda DEM Partili belediyelere yönelik peş peşe gelen kayyum atamalarına, CHP’li belediyelerin de eklendiği bir dönemi yaşadık.

İktidar, son yerel ve genel seçimlerde CHP ile ‘Kent Uzlaşısı’ temelinde ittifak kuran Kürt Hareketini bir yandan CHP’den uzak tutmak diğer yandan da yerel seçimlerde CHP’nin kazandığı başarıyı gölgelemek adına harekete geçti.

Bu sürecin Esad rejiminin devrilmesiyle, büyük emperyalist güçlerin müdahalesi ve akıl hocalığı altında yeni bir boyuta evrildiğini söylemek mümkün. Komprador Burjuvazi, Esad sonrası Ortadoğu’da ortaya çıkan yeni denklemde en güçlü pozisyonu almak adına hazırlığa soyundu. R. T. Erdoğan’ın “iç cepheyi tahkim” adı altında fitilini ateşlediği bu yeni stratejik yaklaşımın ilk adımı kuşkusuz Kürt ulusal sorununda karşımıza çıktı.

Rojava’da Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nin elde ettiği yeni statünün merkezinde olduğu; Ortadoğu’daki yeni gelişmeler ve geleceğe ilişkin yeni projeksiyonlarla çizilen projeler neticesinde Türk devleti adım atmak durumunda kaldı.

Diğer yandan AKP-MHP faşist blokunun, işçi sınıfına, emekçi sınıflara, geniş halk kesimlerine, kadın ve LGBTİ+lara yönelik dizginsiz saldırıların da gemi azıya aldığı, bu eksende vites yükselttiği bir döneme de girildi. İktidar bir yandan Kürt Hareketine “barış elini” uzatırken burjuva muhalefetin temsilcisi olan CHP’ye yönelik ise kapsamlı bir saldırı furyası başlattı.

İlçe belediyelerine yönelik ardı ardına düzenlenen gözaltı ve tutuklamaları, Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasının iptali sonrasında ise 19 Mart’ta görevden alınması izledi.

İktidarın bu hamlesi, iktidara biat etmeyen, onun yörüngesine girmeyen geniş kesimlerin tepki ve öfkesini de tetikledi. Kuşkusuz en çokta gençliğin.

Üniversite gençliği, diploma iptalinden başlayarak iktidarın keyfiliyetçiliğine, kayyum rejimine karşı zaten eylemdeydi. Nihayetinde 19 Mart süreciyle eylemlerinin de karakteri, boyutu değişim gösterdi.

Gençlik, kısa sürede pek çok kentte, üniversitelerde sokaklara çıktı. Gezi İsyanı’nı andıran görüntüler kısa sürede coğrafyamızın birçok yerinde yaşanmaya başlandı. Uzunca bir süredir gençlik ve kitle hareketinin üzerindeki suskunluk ve geri çekilme halinin parçalandığına tanık olduk.

AKP-MHP iktidarının saldırılarıyla birlikte sürecin giderek ısındığı, gerildiği; gençlik ve kitle hareketinin de temel hak ve özgürlükler uğruna sokağa yönelme adına ileri bir noktaya doğru evrilmeye başladığı bir süreci yaşadık, yaşıyoruz.

Biz, ilk andan itibaren sürecin bir parçası olduk, geniş kitlelerle ve onların sokağa taşan haklı öfkesiyle buluşmanın çabası içinde olduk. 19 Mart’la birlikte gelişen hareketin içinde yer olma tutumu aldık. Bu süre içinde sokağa çıkan, iktidara tepki duyan gençliğin Kaypakkaya’ya yönelik belirgin bir ilgisi ve sevgisine tanık olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Harekete geçen, iktidarın kendilerine dayattığı zincirleri kıran gençliğin, ileri doğru adım attıkça Kaypakkaya’ya daha fazla yöneldiği, önder yoldaşın görüşlerine daha fazla başvurduğu öznel çabamızın ötesinde açık, objektif bir durumdur.

Kaypakkaya’yı inceleme, anlamaya çalışma adına bahsettiğimiz ilgi, katledilişinin 52. yıldönümünde gerek sokakta gerekse de medyada karşılığını buldu. Bu yıl öncekilere kıyasla Kaypakkaya yoldaşa yönelik farklı siyasi çizgilerden, politik öznelerin ve gençliğin çok ciddi bir yöneliminden bahsetmeliyiz.

Önceki yıla oranla, daha yaygın, görünür ve etkin yürüttüğümüz çalışmanın bunda payı olsa da objektif nedenin gerek gençlik gerekse de toplumsal hareket bağlamında yaşanan hareketlilikte yattığı açıktır. Kitlelerin hareket halinde olduğu, sokağa dünden fazla çıktığı, içine itilmek istendiği çaresizlik ve suskunluk sarmalını parçalamaya başladığı bir sürecin içindeyiz.

Bu mevcut politik iklim, sokağa yönelen, iktidara itiraz eden kitlelerin, bu temelde ideolojik-politik bir arayış içinde olmasını da beraberinde getirmektedir. İktidarın, onun yetemediği yerde CHP’nin ideolojik hegemonyasıyla kuşatılan geniş kitlelerin, harekete geçtikçe bu zincirlerden kurtulmaya başladığı ve sorgulama içine girdiği anlaşılıyor.

Bu bağlamda, önder yoldaş; coğrafyamızda hem hâkim sınıflar hem de ezilenler bakımından karşımıza çıkan, çıkabilecek pek çok soruya ilişkin verdiği bütünlüklü yanıtları ve çözüm önerileri bundan da önemlisi bilimsel metodolojisi ile bir başvuru kaynağı olmaktadır.

Üniversite gençliğinin kampüslerde, meydanlarda, 1 Mayıslarda önder yoldaşın fotoğraflarını engellemelere rağmen taşımak istemesi ve ilgisi de bunun somut bir göstergesidir.

Başka bir deyişle, önder yoldaşın, sistemin işleyişi, iktidarın yapısı daha güncel aynı zamanda spesifik başlıklar olarak Kemalizm, Kürt Ulusal Sorunu ve klikler arasındaki çatışmada alınması gereken tavır hususlarındaki yaklaşımları bugünkü hareket açısından ön açıcıdır.

Ezilen kitlelerin, rejimin baskı ve zulmüne yönelik duyduğu öfke ve sokağa taşan hareketliliği onları Kaypakkaya’nın fikirlerine yakınlaştırmıştır.

Önder yoldaşın görüşlerinin güncel olduğu, sınıf mücadelesinin kızgın ateşinde her defasında yeniden doğrulandığı tezi bir kez daha yaşamda karşılık bulmuştur.

Elbette bu objektif tablo rejim tarafından da görülmektedir. 2016 OHAL ilanından bu yana önder yoldaşa yönelik özel-stratejik bir politika geliştiren, her miting ve eylemde Kaypakkaya hassasiyetini ortaya koyan iktidarın tavrı da buna işaret etmektedir. Nitekim son 8-10 yıldır kamuoyuna dönük açık çağrılarla yapılmak istenen tüm Kaypakkaya anma eylemleri doğrudan saldırının hedefi olmuş ve yasaklanmış, katılanlar işkenceyle gözaltına alınmıştır.

Son iki yıldır gözaltıların yanı sıra tutuklamalara gidilmiştir. Geçen yıl dört yoldaşımız, bu yıl ise YDG’den Metin Özken, DEM Parti Gençlik Meclisinden Eda Kalafat tutuklanmıştır.

2025 1 Mayıs ve özellikle de 18 Mayıs çalışmalarımız sırasında aktüel olarak, rejimin önder yoldaşa yönelik tahammülsüzlüğü bir kez daha karşımıza çıkmıştır. Yürüttüğümüz çalışmalara özel bir ilgi gösterilmiş ve kitlelere ulaşmaması adına yoğun bir efor sarf edilmiştir.

Her şeye karşın önder yoldaş, Urallar’dan Rojava’ya, Filipinler-Nepal’dan İtalya-Fransa’ya kadar dünyanın pek çok yerinde devrimci-komünist, ilerici hareket tarafından sahiplenilmiş ve anılmıştır.

Gençliğin önder yoldaşa yönelik ilgisinin Avrupa’da da karşılık bulduğunu düzenlenen anma gecesindeki tablo göstermiştir.

“Nerede bir direniş varsa Kaypakkaya orada yaşıyor” şiarımız, yürüttüğümüz çalışmanın ötesinde önder yoldaşın ortaya koyduğu bilimsel görüşleri neticesiyle gençlik hareketi bakımından somut bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmıştır. Geleceğine sahip çıkmak isteyen bu uğurda sokağa çıkan, itiraz eden ve mücadele eden gençliğin yolu önder yoldaşa çıkmaktadır.

Rejimin zulmüne ve sömürüsüne karşı direnişin geliştiği bu düzlemde çelişkilerin keskinleştiği her alanda önder yoldaşın ideolojik-politik bir başvuru adresi olduğu ve olacağından kuşkumuz yoktur.

Elbette bu tablo bize gençliğin, geniş emekçi kitlelerin örgütlenmesi adına eksikliklerimize ilişkin de uyarıcı bir mesajdır.

Önder yoldaşın, devrimci yaşamı boyunca nerede bir direniş varsa oranın bir parçası olmaya çalışan, sınıfın, ezilenlerin rejime karşı verdiği mücadeleyle yan yana yürüyebilme yetkinliğini ortaya koyan pratiği bizim için bir çıkış noktasıdır. Bulunduğumuz her alanda önder yoldaşın bu perspektifini yaşamımızda rehber edinmenin çabası içindeyiz.

Kaypakkaya, Başkan Mao’nun izinden yürüyerek, her toplumsal gelişmeyi, içinde bulunduğu koşulları, bilimsel bir süzgeçten geçirerek analiz etmiş ve öne çıkan temel çelişkileri tespit etmiştir. Bu metodoloji önder yoldaşı, yaşamın sonsuz akışkanlığı ve değişimi içinde canlı kılan temel hususlardan biridir.

Bu bağlamda, emperyalistlerin yeni bir paylaşım savaşı hazırlıkları yürüttüğü aralarındaki çelişkilerin artık açık bir savaş biçimine büründüğü günümüzde önder yoldaşın bu yöntemine daha fazla ihtiyacımız olacağı aşikâr.

Türk Komprador Burjuvazisi’nin bölgede yaşanması muhtemel bir savaş ve işgal senaryosunda en güçlü şekilde rol kapmak adına içeriyi dikensiz bir gül bahçesine çevirme gayretlerini bu perspektifle okumalıyız. “İç cepheyi tahkim”, işçi sınıfı ve emekçi sınıflara, Kürt ulusuna, kadın ve gençlere, LGBTİ+lara, ekolojik dengeye yönelik kapsamlı bir saldırı konseptinden başka bir şey değildir.

Saldırı son derece bütünlüklü ve ağırdır. Buna yönelik yanıtımız da bu düzeyde olmalıdır; birleşilebilecek tüm kesimlerle rejimin bu azgın saldırganlığına karşı birleşik bir direnişi örgütlemeliyiz.

Katledilişinin 52. yılında önder yoldaş bize her şart altında asla umutsuzluğa düşmemeyi öğretti.

Önder yoldaşın Amed zindanlarından yazdığı son mektubun son cümleleri yeterince yalın ve öğreticidir: “Daha sıkı, daha sağlam, daha kararlı bir mücadele dilerim. Hoşçakalın!” 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu