
“2025 yılını geride bırakırken, kapitalist-emperyalist sistemin derinleşen krizini savaş, silahlanma ve faşist baskı politikalarıyla yönetmeye çalıştığı bir sürecin içindeyiz. Emperyalist güçler, ekonomik ve siyasal çıkmazlarını aşmak için militarizmi merkezileştirmiş, dünyayı yeni ve daha kapsamlı savaşların eşiğine sürüklemiştir. 2026’ya girerken insanlık, emperyalist paylaşım savaşlarının daha açık ve yıkıcı biçimlerde gündeme sokulduğu bir döneme adım atmaktadır.” sözlerine yer veren ATİK Avrupa’da gelişen faşizm tehlikesine dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Avrupa’da yaşanan gelişmeler bu yönelimin açık göstergesidir. NATO merkezli askeri yapılanmalar büyütülmekte, savaş bütçeleri rekor düzeylere çıkarılmakta, silahlanma ve savaş sanayii “olağan” devlet politikaları haline getirilmektedir. Emperyalist bloklar arası çelişkiler keskinleşirken, Avrupa burjuvazisi halkları yeni savaşlara razı etmek için; korku, güvenlik ve tehdit söylemlerini sistematik biçimde kullanmaktadır.
Bu süreçte Avrupa’da faşizm yükselmekte, ırkçı ve faşist partiler bilinçli biçimde güçlendirilmektedir. Göçmen düşmanlığı ve şovenizm üzerinden yaratılan sahte gündemlerle işçi sınıfı bölünmekte, emekçiler savaş ekonomisinin ve kriz politikalarının bedelini ödemeye zorlanmaktadır.
Sosyal haklar budanmakta, sendikal mücadele baskı altına alınmakta, grev ve protesto hakkı kriminalize edilmektedir. Avrupa’da yükselen otoriterleşme, emperyalist savaş hazırlıklarının ayrılmaz bir parçasıdır.
Ortadoğu’da ise savaş ve yıkım süreklileştirilmiştir. Filistin halkına yönelik soykırım politikaları devam ederken, bölge genelinde işgal, çatışma ve zorunlu göç derinleşmektedir.
Emperyalist müdahaleler, halklar arası çelişkileri körüklemekte; gerici ve çetevari yapılar üzerinden bölge daha da istikrarsızlaştırılmaktadır. Suriye’de HTŞ ve benzeri yapıların başta Aleviler ve Dürziler’e yönelik saldırıları, emperyalist politikaların yarattığı yıkımın somut sonuçlarıdır. Ortadoğu, emperyalist savaş stratejilerinin kalıcı bir alanı haline getirilmektedir.
Türkiye’de 2025 yılı, faşist devlet iktidarının anti-demokratik uygulamalarını daha da yoğunlaştırdığı bir yıl olmuştur. Muhalif tüm kesimler gözaltı, tutuklama ve yargı terörüyle susturulmak istenmiştir.
Özellikle kuyu tipi cezaevleri uygulamaları, insanlık dışı, tecritçi ve faşist politikalar, baskı rejiminin en çıplak biçimde görüldüğü alanlardan biri haline gelmiştir. Bu uygulamalar yalnızca tutsakları değil, toplumun tamamını hedef almaktadır.
İktidar, hapishanelerden başlayarak hayatın bütününü tutsaklaştırmak isteyen bir yönetim anlayışını dayatmaktadır. 2026’ya girerken, bu politikalara karşı sesimizi yükselteceğimiz, kuyu tipi hapishaneler başta olmak üzere, faşist baskıya karşı mücadeleyi büyüteceğimiz bir dönem bizi beklemektedir.
Tüm bu saldırılara rağmen, dünya halkları teslim olmamaktadır. İşçi sınıfının direnişleri, gençliğin ve kadınların mücadelesi, ezilen halkların kararlı duruşu; emperyalizme ve faşizme karşı umudu canlı tutmaktadır.
Enternasyonal dayanışma ve ortak mücadele, bu karanlık tabloyu değiştirecek en güçlü silahtır.
2026’ya girerken; görevimiz net bir şekilde Emperyalist savaşlara, faşist baskı rejimlerine ve sömürü düzenine karşı mücadeleyi birlikte büyütmek olacaktır. İşçi sınıfının öncülüğünde, ezilen halkların ortak mücadelesini güçlendirmek; sokaklarda, işyerlerinde ve yaşamın her alanında direnişi örgütlemek tarihsel sorumluluğumuzdur.
Bu bilinçle yeni yılı karşılıyor; 2026’nın başta işçi sınıfı olmak üzere, tüm ezilen halklar için umudun büyüdüğü, dayanışmanın güçlendiği ve mücadelenin ortaklaştırıldığı bir yıl olmasını diliyoruz. Yeni yıl, direnişin ve özgürlük mücadelesinin yılı olsun!”



