DünyaGüncel

“Bizim tek canımız var, tek Filistin’imiz var”

Özgür Gelecek Gazetesine konuşan Erdem, 7 Ekim’i ve direnişin bugününü anlattı.

1948’de İsrail Devleti’nin ilanıyla birlikte yüzbinlerce Filistinli evlerinden sürüldü, köyleri yıkıldı, mülklerine el konuldu. Filistinliler bu tarihi döneme “El Nakba” yani “Büyük Felaket” adını verdi. O günden bu yana 750 binden fazla Filistinlinin mülteci kamplarında, diasporada ve işgal altındaki topraklarda sürdürdüğü yaşam, sadece bir tarihsel kırılma değil, kolektif hafızaya kazınmış bir varoluş mücadelesi olarak da devam etti. Nakba, Filistinlilerin kaybettikleri vatanı, geri dönüş hakkını ve direnişin köklerini sembolleştiren bir kavram oldu.

Aradan geçen 75 yılın ardından 7 Ekim 2023’te direniş örgütlerinin, Gazze’den işgal ordusuna yönelik gerçekleştirilen hamlesi, Filistinli hareketler tarafından “doğal bir tepki” olarak tanımlandı. İsrail’in yaklaşık 18 yıldır uyguladığı abluka, Batı Şeria ve Gazze’deki sistematik işgal politikaları ve sürekli artan saldırılar, Filistin cephesinde biriken öfkenin dışavurumu olarak görüldü. Filistinli Enes Erdem de bu noktada, “7 Ekim operasyonu tamamen doğal ve güç olmuş bir tepkiydi” dedi. Ona göre bu adım, İsrail’in “apartheid rejimine, işgalci ve yavaş öldürme politikalarına” karşı zorunlu bir başkaldırıydı.

Özgür Gelecek Gazetesine konuşan Erdem, 7 Ekim’i ve direnişin bugününü anlattı.

“Ailemin tarihi sürgünlerin tarihi”

Türkiye’de yaşayan Filistinli aktivist Enes Erdem, hem kendi hikâyesini hem de Filistin halkının mücadelesini anlattı. Ailesinin yaşadığı göçleri hatırlatarak, “İlk başta kısa bir süreliğine Lübnan’a, sonra dedem Şam’a göç etmek zorunda kaldı” diye aktardı. Erdem, annesinin Şam’da büyüdüğünü, babasının ise Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKO) bağlı sağlık çalışmalarında yer aldığını belirtti. “Annemle babam mücadele içindeydi. Biz diyasporada dünyaya geldik” dedi.
1990’ların ortasında ailesiyle birlikte Gazze’ye döndüklerini anlatan Erdem, o dönemde birçok Filistinlinin de aynı yolu izlediğini söyledi. Ancak bu dönüşün kalıcı olmadığını vurguladı. Erdem “Gazze dışında eğitim görenler ya da iş için yurt dışında olanlar belli bir tarihten sonra geri dönemedi. Çünkü 1967’den 1994’e kadar Gazze ve Batı Şeria tamamen işgal altındaydı. O tarihten sonra da İsrail’in askeri yönetimi buna izin vermedi” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’den çıkış yasağı yedim”

Bugün Türkiye’de yaşayan Erdem, karşılaştığı kısıtlamaları da anlattı. “Filistin’e gidişim şu an yasak çünkü Türkiye’de çıkış yasağı yedim. Filistin’e dair bir protestoya katıldığım için gözaltına alındım. Şafak operasyonuyla alındım, bir gün sonra bırakıldım ama yurtdışına çıkış yasağım konuldu.”
Bunun yanısıra İsrail’in Batı Şeria’ya girişini engellediğini, Mısır’ın da Rafah Sınır Kapısı üzerinden zaman zaman Filistinlilere yasak koyduğunu ifade eden Erdem, “Bir de savaş var. Gazze’ye dönüş yapmak isteyenler oldu ama kapılar kapalı kaldı. İnsan bir savaşa gitmek ister mi? Ama bazıları mecbur kaldı yine alınmadılar” dedi.

“7 Ekim erken yorumlanamaz”

Erdem, 7 Ekim operasyonunun Filistin toplumunda nasıl karşılandığını da değerlendirdi. “Bu operasyon tamamen doğal bir tepkiydi” diyen Erdem, bunun tarihsel örneklerle de açıklanabileceğini belirterek, “Fransız Devrimi olduğunda da sonuçlarını netleştirmek için yüz yıl beklendi. Vietnam’da Tet Taarruzu da kısa vadede ağır kayıplar getirdi ama tarihte dönüm noktası oldu. 7 Ekim’de öyle. Bunun adı tufan. Ve tufanın dalgaları olacaktır” dedi.
Filistin mücadelesinin uluslararası boyutuna değinen Erdem, Arap ve Müslüman ülkelerin tutumunu sert sözlerle eleştirdi: “Arap dünyası ve İslam dünyası bizi yalnız bıraktı. İbrahim Anlaşmaları’na koşa koşa gittiler. Filistin’e çözüm olmadan İsrail’le işbirliğine gittiler. Bu yüzden 7 Ekim aynı zamanda onlara bir cevap oldu.”
Beklentilerinin ise halklardan yana olduğunu vurgulayan Erdem, “Filistin halkı sözde Müslüman ülkelerden çok şey bekledi ama hep yalnız bırakıldı. Buna karşılık Avrupa’da sendikalar ve dayanışma ağları daha aktif oldu” dedi.

“Türkiye halkını kardeş, hükümeti sermayedar görüyoruz”

Türkiye’nin İsrail’le yürüttüğü ticari ilişkileri eleştiren Erdem, özellikle enerji ve sanayi alanındaki işbirliğine dikkat çekerek “Türkiye, Bakü-Ceyhan hattı üzerinden İsrail’e petrol gönderiyor. TÜİK verilerinde bu ticaretin gizlendiğini görüyoruz. Çünkü demokrasi geriledi, şeffaflık yok” dedi.
Filistin halkının bu tabloyu öğrendiğinde öfke duyduğunu aktaran Erdem, “Biz Türkiye halkını kardeşimiz görüyoruz ama hükümete ve sermayedarlara kızgınız. Çünkü onların tek aidiyeti para ve kapital. Büyük sermayeyle işbirliği içindeler” ifadelerini kullandı.
Dünyanın farklı yerlerinde yükselen dayanışmaya değinen Erdem, özellikle kitlesel gösterilerin önemini vurguladı ve “Avrupa’da, Latin Amerika’da, Asya’da halklar sokaklara çıktığında bu bizim için büyük bir moral oluyor” dedi. Filistin halkının en büyük umudunun, halkların dayanışması olduğunu belirtti:
“Bu dayanışma bizim mücadelemizin haklılığını ispatlıyor. Filistin halkını ayakta tutan en önemli nedenlerden biri bu.”

“Tam ambargo şart”

İsrail’in işgal politikalarının sona ermesi için ne gerektiğini sorduğumuzda Erdem, “Tam ambargo uygulanmalı” dedi. Ona göre mesele yalnızca Filistin değil, küresel ölçekte sınıfsal bir sorun: “Bu haksız kapitalist sistemin yenilmesi gerekiyor. Dünya halkları ayağa kalkmadıkça Filistin halkının acıları bitmeyecek. Çünkü sermaye ve emperyalizm başka halkları da vuracak.”
Yakın dönemde gündeme gelen yardım girişimlerini de değerlendiren Erdem, Sumud Filosu’nun Filistinliler için büyük bir anlam taşıdığını söyledi. Sumud Filosu’nun umut anlamına geldiğini belirterek, “Sumud Filosu bizim için umut demek. İnsanlar aç, hastalar çaresiz. Bu sadece yardım değil, bir moral kaynağı. Ablukanın kırılması demek. Bu da onurumuzu yeniden hissetmek demek” dedi.

“Türkiye’de eylemler eksik”

Türkiye’de düzenlenen Filistin eylemlerine de değinen Erdem, bunların önemli olduğunu ancak yeterli olmadığını beltti:
“Eylemler insanların gazını almak için de yapılıyor. Asıl amaçtan saptırılıyor. Oysa petrol kesilirse bu tek başına soykırımı durdurabilir. İsrail petrol bağımlı bir ülke. Tanklar, uçaklar onsuz çalışamaz.”
Son olarak duygularını aktaran Erdem, umudunu halklara bağladı:
“Biz insanlığa güveniyoruz. İnsanlık barbarlığı yenecek. Siyonizmin barbarlığı da bitecek. Ama hiçbir insan vatansız yaşayamaz. Bizim tek canımız var, tek Filistin’imiz var. Ondan vazgeçemeyiz.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu