DerlediklerimizGüncelMakaleler

ÇEVİRİ | Emiliano Zapata ve Meksika Devrimi

Neil Faulkner'in, "Zapatizm'in yükselişini ve düşüşünü ele alıyor: kırsal kesimdeki sıradan insanların aşağıdan devrimi" başlık yazısını Emiliano Zapata'nın ölüm yıldönemi vesilesiyle (10 Nisan 1919'da katledildi) Özgür Gelecek okurları için çevirdik.

Mexico City ile Morelos eyaletinin başkenti Cuernavaca arasındaki mesafe 40 milden daha azdır. Ancak 1914 yılında bu yolculuğu yapmak bir sosyal evrenden diğerine geçmek demekti.

Mexico City toprak sahipleri, işadamları ve politikacılardan oluşan liberal bir burjuvazi tarafından kontrol ediliyordu. Cuernavaca ise Zapatistalar tarafından kontrol ediliyordu.

Cuernavaca’daki tüm erkekler Meksika’nın emekçi insanlarının beyaz pijamalarını, sombrerolarını (geniş şapka) ve sandaletlerini giyiyordu. Hepsi birbirine benziyordu. Kimin jefes (şef) kimin takipçi olduğunu söylemek imkansızdı. Herkes pueblo’nun (köy) sade dilini konuşuyordu. Neredeyse hepsi saf kan yerli halk kökenliydi. Çok azı okuma yazma biliyordu.

Kısacası kasaba devrimci campesinolar (köylü-çiftçiler) tarafından kontrol ediliyordu. Zenginler kaçmıştı. Campesinoların lideri Emiliano Zapata adında gerilla komutanına dönüşmüş küçük bir çiftçiydi.

Zapata, Meksikalı campesinoların devrimini kişileştirdi. Pueblo’nun (köylünün) naifliğini ve dar görüşlülüğünü hiçbir zaman tam olarak aşamadı. Şehirden nefret ediyor, takım elbiseli ve ayakkabılı adamlara güvenmiyordu. Meksika’nın yönetici elitinin kendine hizmet eden politikacıları için ‘Hepsi bir avuç şerefsiz’ diyordu. Bu yüzden Mexico City’den, ulusal politikadan ve yüksek makam teklifleriyle kendisini kandırmaya çalışanlardan uzak durdu.

Kişisel olarak yolsuzluğa bulaşmamış, on yıllık devrim boyunca campesinoların davasına sadık kalmıştır. Buna karşılık, Güney Meksika’nın yoksulları da onu idolleştirdi. Issız bir köydeki yaşlı bir kadına onun hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, ‘biz zavallı dağ yerlileri şef Zapata’nın atının kuyruğuna sıkı sıkıya tutunarak ilerliyoruz’ diye cevap vermişti.

Zapata’nın siyasetinin ve önderlik ettiği tarım devriminin mihenk taşı Ayala Planı’ydı. Planın 6. Maddesi zenginler tarafından Pueblolardan alınan tarlaların, kerestenin ve suyun geri verilmesini, 7. Maddesi tüm büyük mülklerin üçte birine el konulmasını ve topraksızlara yeniden dağıtılmasını, 8. Maddesi ise karşı devrimcilerin tüm mülklerinin kamulaştırılmasını ve elde edilen gelirin üçte ikisinin yoksullara savaş maaşı ve tazminat ödenmesinde kullanılmasını öngörüyordu.

Ayala Planı ihanete bir yanıttı – 1910’da Porfirio Diaz’ın diktatörlüğüne karşı silahlı mücadeleye katılan çok sayıda yoksul insanın devrimci umuduna ihanet.

Devrim başladığında Meksika, İspanyol sömürge kökenli toprak sahibi bir elitin egemenliği altındaydı. Siyaset, kendine hizmet eden kliklerin meselesiydi ve seçimlere arka oda anlaşmaları ve oy hileleri ile karar veriliyordu. Ne olursa olsun, haciendaların (büyük mülkler) sahipleri yönetmeye devam etti.

Bu Meksika’da hiçbir şeyin değişmediği anlamına gelmiyordu; sadece değişimin her zaman aynı insanlara fayda sağladığı anlamına geliyordu. Aslında işler değişiyordu. Özellikle 1890’ların ortalarından itibaren Meksika’nın birincil ihracat ürünlerine yönelik küresel talep artıyordu ve hacienda sahipleri de bu durumdan faydalanarak mülklerini genişletiyor, sulama tesisleri kuruyor ve yeni değirmen makineleri kuruyorlardı.

Kârın önündeki engel Pueblo idi. Ancak çiftlik sahiplerinin parası vardı ve devlet yozlaşmış durumdaydı. Kendi gangsterlerini kiralayarak, yerel polis ve yargıçlara rüşvet vererek istediklerini kolayca elde edebiliyorlardı. Köylüler eski haklarını savunmak için şehre gidiyor ve mahkemeler onları çöp olarak geri püskürtüyordu.

Bu Diaz diktatörlüğünün Meksika’sıydı. Ancak rejim -yaşlanan bir otokratın etrafında gruplaşmış çıkarcı bir hizbin rejimi- çok dışlayıcı ve bükülmezdi. Liberal bir politikacı olan Francisco Madero 1910’da Diaz diktatörlüğüne meydan okuduğunda, geniş bir orta sınıf desteği topladı. Daha da önemlisi, Diaz direndiğinde köyler patladı.

Ancak Madero iktidara geldikten sonra gerillalardan silahlarını bırakmalarını istedi. Ardından da toprak reformu vaatlerinden vazgeçti. Campesinolar protesto edince, kırsal kesim silahlı polis ve federal askerlerin akınına uğradı. Meksika kırsalındaki sınıf savaşı hızla yeniden başladı.

Meksika toplumundaki temel çelişki, hacienda ile pueblo, İspanyol toprak sahibi ile yerli halktan köylü, zengin olan azınlık ile yoksul olan çoğunluk arasındaki çelişkiydi. Diaz’ın muhafazakar destekçileri ile Madero’nun liberal destekçileri arasındaki fark ikincildi.

Latin Amerika’da muhafazakârlar genellikle diktatörleri destekliyor, orduya ve kiliseye yakın duruyor ve desteklerini çoğunlukla eski toprak sahibi aileler gibi yönetici sınıfın daha geleneksel kesimlerinden alıyorlardı. Liberaller ise parlamenter hükümetten yanaydı, yabancı etkilerden (özellikle de ABD’den) daha fazla bağımsızlık istiyordu ve iş dünyası ile orta sınıftan destek alıyordu.

Ancak muhafazakârlar ve liberaller, onları ayıran noktadan çok daha fazla ortak noktaya sahipti: İspanyol kökenli tek bir mülk sahibi elitin iki kanadıydılar. Bu nedenle liberaller Diaz’dan kurtulur kurtulmaz campesinolara karşı cephe aldılar.

Kuzeydeki baş jefe (şef) eski sosyal haydut Pancho Villa’ydı. Sosyal haydut, zenginleri avlayan ve içinden çıktığı sıradan halkın desteğini alan bir kanun kaçağıdır. Kriz dönemlerinde, sosyal haydutluk tarımsal devrimci bir harekete dönüşebilir ve Pancho Villa gibi bir figürü ulusal bir lidere dönüştürebilir.

Ancak Villa siyasi olarak sofistike değildi ve biraz da oportünistti. Kuzey Meksika’daki campesinolardan hiçbir zaman kopmamış olsa da, net ve tutarlı bir devrimci liderlik de sağlayamadı.

Zapata kısa sürede güneydeki başlıca jefe haline geldi. Kendisi de küçük bir çiftçi olan Zapata, Villa’ya kıyasla köylerde daha sağlam bir şekilde kök salmıştı ve politikaları kırsal kesimdeki yoksulların toprak, su ve güvenlik isteklerinin daha sadık bir yansımasıydı.

Villa, Zapata ve diğer halk önderlerinin direnişi, Meksika kırsalının büyük bölümünde devlet aygıtını felce uğrattı; polis ve askerler büyük kentlere hapsolurken, çevredeki kırsal kesim isyancıların eline geçti.

Tarih daha sonra daha yüksek bir seviyede tekerrür etti. Madero kendi generallerinden biri olan Victoriano Huerta tarafından öldürüldü ama bir başka liberal politikacı Venustiano Carranza, köylülükle ittifakı yenilemek ve diktatörlüğe karşı mücadeleyi sürdürmek için hızla bir ‘Anayasacı’ ordu kurdu.

Villa ve Zapata’nın köylü orduları 1914’te Mexico City’ye girdi. Ancak devlet iktidarını ele geçirmek yerine, kontrolü liberal burjuvaziye geri verdiler.

Zapata’nın Meksika köylerindeki tarımsal-sosyal devrimi somutlaştırması neredeyse eksiksizdi. Zenginlerden ve liberallerden nefret ediyordu. Uzun süren yalan ve ihanet deneyimleriyle bilgeleşti. Ayala Planı’ndan acı sızmaktadır. Madero’yu, ‘kendisinden devrimin vaatlerinin yerine getirilmesini isteyen, rica eden ya da talep eden köyleri süngülerin kaba kuvvetiyle susturmaya ve kana boğmaya’ kalkıştığı için kınamaktadır.

Yine de Kasım 1914’te, en güçlü olduğu anda, Zapata devlet otoritesini Madero’nun liberal halefleri olan Carranza’nın Anayasacılarına devretti. Zapata, Morelos’a çekilmekten ve yerel tarım devriminin koruyucusu olarak hareket etmekten memnundu.

Demokratik bir işçi ve köylü devletine ulaşmak için çalışmak bir yana, bunu hayal bile edemeyen Zapata, kendisinin ve takipçilerinin Meksika toplumunun tepesinde açtığı alanın, pueblo’nun sınıf düşmanları tarafından yeniden işgal edilmesine izin verdi. Er ya da geç, hazırlıklar tamamlandığında ve doğru an geldiğinde, bu düşmanlar Zapatismo’nun tehlikeli potansiyelini, kırsal kesimin sıradan insanları tarafından aşağıdan devrimi ortadan kaldırmak için karşı saldırıya geçeceklerdi.

Bu düşmanların sadece altı yılını aldı. Sınırın ötesinden gelen ABD birlikleriyle ittifak halinde kuzeyde harekat yürüttüler ve kısa süre içinde Villa’yı kaçırttılar. Gerilla direnişi devam etse de, kuzeydeki devrimci hareket hiçbir zaman gerçekten toparlanamadı. Villa sonunda Temmuz 1923’te öldürüldü.

Güneydeki direniş daha sağlamdı. Ancak sonunda, yıkım ve nüfus azalması öylesine büyüktü ki, Zapatista devrimi azalan gerilla gruplarından biraz daha fazlasına indirgenmişti.

O zaman bile, 1910’da kurulan güneyli devrimci şeflerin eski ‘kardeşler grubu’ bir arada kaldı. Bazıları affı kabul etti ama hiçbiri hala sahada olan eski yoldaşlarına sırtını dönmedi. Ödülleri ve tehditleri reddeden sıradan halk ise kaçak isyancılara destek vermeye devam etti.

Zapata’nın kendisi de kandırıldı, bir tuzağa düştü ve Nisan 1919’da vurularak öldürüldü. Morelos’taki hükümet komutanı, “Zapata ortadan kayboldu, Zapatismo öldü”, diye ilan etti. “Zapata sadece bir gangsterdi.”

Her şey o kadar basit değildi. Zapatista şefleri Alvaro Obregon ile bir ittifak kurdular ve 1920’de muzaffer bir ordunun parçası olarak Mexico City’ye tekrar girdiler. Carranza devrildi ve bir suikast sonucu öldürüldü. Bu kez iktidarı ellerinde tutmaya kararlı olan liberaller Morelos’un pueblolarını yalnız bıraktılar. Zapata’nın ölmesi ve Meksika’nın bir bütün olarak kapitalizm için güvenli hale getirilmesi yeterliydi.

Bir devrim kazanmak için ilerlemeli, daha fazla kitleyi mücadeleye çekmeli, bu mümkün olduğunda devlet iktidarını ele geçirmeli, ardından bunu devrimin kazanımlarını genişletmek ve uluslararası alanda yaymak için bir kaldıraç olarak kullanmalıdır. Öte yandan durmak, geri çekilmek, sınıf düşmanlarına yeniden toparlanma, güç toplama ve karşı saldırı hazırlama fırsatı vermek demektir.

Zapatistaların on yıllık devrim boyunca gösterdikleri olağanüstü direnç, pueblos halkı için kalıcı kazanımlarla sonuçlandı. Ancak onların dar görüşlülüğü – kendi köylerinde devrim yapmanın yeterli olduğuna dair inançları – kalıcı ve radikal bir şekilde dönüştürülmüş bir dünyaya dair daha geniş görüşlerini mahkum etti.

Kaynak: https://www.counterfire.org/article/emiliano-zapata-and-the-mexican-revolution/

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu