
Açıklama: Nepal’de yaşanan isyanı değerlendiren bu makale, Nepal Devrimci Komünist Partisi (NDKP) yayını moolbato.com sitesinde yayınlandı. Özgür Gelecek okurları için çevirdik.
Gen-Z Hareketi, Nepal’deki siyasi partilerin teorik, ideolojik, politik ve davranışsal yönlerinde ciddi sapmaların sonucudur. Nepal Kongresi hiçbir zaman BP’nin politikalarını izlemedi. NKP (Birleşik Marksist-Leninist) hiçbir zaman Marksizm ve Leninizm’in ideolojik rehberliğini takip etmedi. NKP (Maoist Merkez) ise parti belgelerinde yazılı Marksizm-Leninizm-Maoizm fikir ve politikalarını hiçbir zaman uygulamadı.
Nepal’de Federal Demokratik Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana geçen 18 yılda, bu üç parti sırayla iktidara geldi: UML 5 kez, Kongre 4 kez ve Maoistler 4 kez. Ancak partiyi veya ülkeyi, belgelerinde yazdıkları, seçim beyannamelerinde vaat ettikleri ve genel kurullarında kabul ettikleri politikalar temelinde yönetmediler. Bu üç sözde büyük parti, devlet gücünü sömürme, yabancı güçlerle işbirliği ve aracılık etme pratiğiyle sarhoş oldu. Bir seçimi kazandıktan sonra, bir sonraki seçim için rüşvet toplamak amacıyla kamu yetkilerini kötüye kullanmaktan başka bir şey yapmadılar.
Bu üç tür partinin liderleri ve kadroları, kanunlar yapıp değiştirerek devlet hazinesinde keyfi bir karmaşa yarattılar. Ancak sıradan halkın durumu her geçen gün daha kritik bir hal alıyordu. Partilerde ilke, ideoloji ve siyasi ayrışma öyle bir boyuta ulaştı ki, seçim ortaklıkları bile kurdular ve karşıt görüşe sahip partiler, sadece iktidar uğruna birbirlerinin seçim sembolüne oy vermeye hazır hale geldiler. İktidar uğruna her şeyi yapma tavrı arttı.
Partilerin isimleri farklı olsa da, iş herkes için aynıydı; fikir, düşünce tarzı, eğilim ve davranışta hiçbir fark yoktu. Bayraklar ve seçim sembolleri farklı görünse de, halk, ülkeyi yağmalayan ve halkı kandıranların işlerinde hiçbir fark görmüyordu. Sonuç olarak, halkın memnuniyetsizliği ve öfkesi arttı. 8 Eylül’de Gen-Z isyanı patlak verdi. Bu partilerin hastalığı, eski ve yeni, bölgesel ve ulusal bütün partilere de sıçramış ve aynı hastalık onlarda da yayılıyordu.
Sıradan insanlar, adım adım dolandırılma, soyulma ve aracılara maruz kalma korkusuyla yaşamaya zorlandı. Parlamenter hükümet sistemine göre bile hiçbir yerde bulunmayan Jatra Handi köyünde söylendiği gibi; denetim ve denge, kuvvetler ayrılığı ilkesi, hukukun üstünlüğü, şeffaflık, hesap verebilirlik, iyi yönetişim, basın ve ifade özgürlüğü gibi tüm demokratik değerler, üç büyük partinin çıkarları altında ezildi. Yolsuzluk soruşturması açılmasından korktukları noktaya kadar, parlamentodaki iki büyük güç bir gecede ittifak kurarak hükümeti kendileri yönetmeye başladı ve yolsuzları açıkça korumaya başladılar. Sistemin üç organı olan yargı, yürütme ve yasama organlarının da yolsuz, beceriksiz ve işlevsiz olduğu ortaya çıktı. Bu durum halk arasında öfkeyi daha da artırdı.
Halk, mevcut siyasi sisteme daha halk odaklı bir alternatif aramaya başladı. Ancak ilerici siyasi güçler zayıftı. Halkın hoşnutsuzluğunu ve halk ayaklanmasını yönetemediler. Bu çabaların ilerici ve devrimci güçlerin eline geçmesini önlemek için yerli ve yabancı gericiler kendi hazırlıklarını yapıyordu. Devrimci güçler inisiyatif alamadan, Gen-Z halk ayaklanması yabancı güç merkezleri, gerici güçler ve hatta statüko güçlerinin iyi planlanmış bir komplosu içinde örgütlendi. Sonuç olarak, Gen-Z ayaklanması RAW ve CIA tarafından ele geçirildi ve kendi emirleri doğrultusunda hareket edecek bir kukla hükümet kuruldu.
Durum, Gen-Z ayaklanmasından sonra kurulan hükümetin daha da şeffaf olmayan, otokratik ve keyfi bir yapıya büründüğünü gösteriyor. Hükümetin kurulmasından sadece iki gün sonra, aynı nesil, şehit ve yaralı ailelerinin tedavisi ve tazminatı konusunda gerekli özeni göstermediği gerekçesiyle ‘yeni atanan Başbakan Sushil Karki’nin’ istifasını talep etmeye başladı. Önümüzdeki günlerde Nepal’de daha büyük bir kaosun, daha geniş çaplı bir isyanın ortaya çıkma ve ülkenin ebedi bir çatışmaya sürüklenme olasılığı oldukça yüksek.
Ülkede adalet ve eşitliğe dayalı barış ve istikrarı sağlamak, bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünü korumak, gerçek bir yurtsever devrimci güç dışında kimsenin elinde değildir. Dolayısıyla, ülkeyi kurtarmak ve uzun vadeli adalet temelli barış tesis etmek için net fikirlere, politikalara ve örgütlenmeye dayanan yurtsever devrimci gücü güçlendirmekten başka bir seçenek yoktur.
Kaynak: moolbato.com