
İsrail Ortadoğu’nun bir ucunda çocukları kasıtlı olarak aç bırakıp her gün yüzden fazla Filistinliyi katlederken, diğer ucunda Arap yöneticiler ve onların Amerikalı misafirleri eğleniyordu.
Suudi Arabistan gezisinde Trump’a Elon Musk ve Google, BlackRock, Blackstone, Amazon, Boeing, Palantir, OpenAI ve diğer dev şirketlerin CEO’ları eşlik etti ve hepsi de şenliklere katılarak paradan paylarını almak istediler. Havaalanında Muhammed bin Salman (MBS) uçaktan terminale kadar uzanan mor bir halının ucunda Trump’ı karşılamak için bekledi. Mor, kraliyetin gerçek rengidir, kırmızı değil.
“Birbirimizden gerçekten çok hoşlandığımıza inanıyorum,” dedi Trump birçok sıradan gözleminden yalnızca ilkinde. Sarayda ilahi söyleyen kılıç dansçılarıyla birlikte ritim tuttu ve sohbet sırasında havaalanından gelirken konvoyun yanından geçen develerin sayısına dikkat çekti. “Bu develeri takdir ediyoruz,” dedi. “Uzun zamandır böyle develer görmemiştik.”
Resepsiyon odasında, Trump’ın içindeki müteahhit, tavandaki ve duvarlardaki saf beyaz mermer kaplamalara hayran kaldı. Kendisinden çok daha zengin insanlar için hiç düşünülmemiş olan bu binanın ne kadara mal olduğunu ya da bir sonraki Trump Tower için ne kadara mal olacağını merak etmiş olmalı. Düşünceli ve detaylara önem veren MBS, Trump’ın ziyafetler arasında baharatlı kızarmış tavuk ve meşhur patates kızartmalarından atıştırmak istemesi ihtimaline karşı, Trump’ın kaldığı süre boyunca hizmet verecek seyyar bir McDonald’s ayarlamıştı.
Katar’da hükümet, Trump’a dünyanın en büyük özel jeti olan ve temel fiyatı yaklaşık 428 milyon dolar olan lüks bir 747-8 yolcu uçağı hediye ederek bu olayı kutladı. Trump bunun “gerçekten güzel bir jest” olduğunu söyledi. Kişisel kullanımımız için bir yolcu uçağı hediye edilmeyen bizler de herhalde böyle düşünmeliyiz. BAE’deki başkanlık sarayına vardığında, görünüşe göre önemli ziyaretçiler için eski bir kabile selamlama töreni olan, parlak saçlarını iki yana sallayan iki sıra genç kadının arasından yürüdü.
Bu, Cecil B. DeMille’in 1950’lerde ürettiği kılıç ve sandaletli çöl destanlarını geride bırakan bir Hollywood gösterisiydi. Develer, kılıç dansçıları, saçları uçuşan kızlar ve binlerce kişilik oyuncu kadrosu De Mille’in maliyet aşımlarını düşünmesine neden olabilirdi, ancak bu fantezi gösterisi bedavaya geldi.
Trump Riyad’ın başlarında Faruq al Shara’a ile tanıştı ve onun erkeksi özelliklerini takdir etti – “genç ve çekici bir adam… çok güçlü bir geçmişi var …. Savaşçı.” Elbette ‘terörist’ değil, zira ABD’de ve BM’de hala listede yer alıyor.
Sonra hepsi işe koyuldu, Suudiler ve diğer Körfez yöneticileri tarafından Amerikan silahları ve Boeing uçakları satın almak için trilyonlarca dolar taahhüt edildi. Elbette ABD bunu hak etmemiş değildi. Bu krallıkların minnettar olması gereken çok şey var çünkü Trump’ın dediği gibi, “onları güvende tutuyoruz – biz olmasaydık muhtemelen şu anda var olmazlardı.”
Çok taraflı anlaşmanın Suriye kısmını mühürleyerek yaptırımların kaldırıldığını duyurdu. Suriye halkı anlaşılır bir şekilde sevinçliydi. Yeniden yaşayabileceklerdi. Yaptırımların kaldırılması karşılığında bağımsızlıklarının feda edilmesini kutlamak için Şam’ın merkezine doluştular.
Bir Suriyelinin Trump için söylediği “büyük bir adam, gerçekten büyük bir adam” sözü şüphesiz pek çok kişi için geçerliydi; sanki hepsi de 1979’da Suriye’ye yaptırımları ilk uygulayanın ABD olduğunu unutmuş gibiydi. Suriye ekonomisini yok etmek, Suriye halkı için hayatı olabildiğince çekilmez hale getirmek ve nihayetinde kendi çıkarlarıyla hiçbir ilgisi olmayan nedenlerle hükümeti çökertmek amacıyla yaptırımları her yıl daha da sıkılaştırdı. Trump’a bunun için teşekkür ediyorlardı.
Doğal olarak Filistin de bir konuşma konusu olarak gündeme geldi. Trump, sanki kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan korkunç bir trajedinin talihsiz bir izleyicisiymiş gibi, neredeyse soyut bir şekilde “orası bir ölüm ve yıkım bölgesi” dedi.
7 Ekim 2023’ün “şimdiye kadar görülmüş en korkunç saldırılardan biri” olduğuna ve ABD’nin Gazze’yi ‘alıp’ bir “özgürlük bölgesi” haline getirebilmesi için Hamas’ın “halledilmesi” gerektiğine inanıyordu.
Elbette Filistin halkının özgürlüğü… Şimdiye kadar hiçbir alıcı çıkmayınca, son plan bir milyon Filistinliyi bir başka harap savaş bölgesi olan Libya’ya atmak, zira Trump hala onları başka ülkelere göndermeye kararlı.
İran’a gelince, Trump anlaşmak istiyor ama İran kabul etmezse, o zaman büyük bir baskı uygulamaktan başka seçeneğimiz kalmayacak.” Başka bir deyişle, reddedemeyeceğiniz bir teklif – bize istediğimizi verin yoksa sizi bombalayarak yok ederiz.
Ortadoğu’yu gerçekten izleyen herkes bunun 7 Ekim 2023 değil, İsrail’in 1948’den bu yana Ortadoğu’da aralıksız olarak gerçekleştirdiği ölüm ve yıkımla kıyaslandığında “şimdiye kadar görülmüş en acımasız saldırılardan biri” olan Gazze soykırımı olduğunu bilir. İsrail’in Gazze’ye yönelik tek bir saldırısında, 7 Ekim’de çoğu kendi ordusu tarafından öldürülen İsraillilerin sayısından çok daha fazla Filistinli öldürülmüştür. Trump’ın neden bahsettiği hakkında hiçbir fikri yok.
Yeni Orta Doğu’yu kutlamak üzere Riyad’da el sıkışan üç adamın her birinin insan hayatına son verme konusunda etkileyici bir sicili var. Trump, doğrudan sorumlu olduğu Filistinli ve Yemenli ölümlerinin yanı sıra, Kasım Süleymani’nin 2020 yılında Irak’ta bir barış misyonundayken öldürülmesi emrini verdi. ABD’nin bu yılın Mart ve Mayıs ayları arasında Yemen’e düzenlediği ve Trump tarafından onaylanan hava saldırıları yüzlerce sivilin ölümüne neden oldu.
Ev sahibi MBS, daha önce de belirtildiği gibi, 2018 yılında Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da korkunç bir şekilde öldürülmesi emrini vermişti. Üç yıl önce de Kuzey Yemen’de açlıktan toplu çocuk ölümleri de dâhil olmak üzere yüz binlerce sivilin ölümüne ve yaralanmasına neden olan saldırıyı başlatmıştı. ABD uçakları ve bombaları tedarik ederek yardımcı olmuş, tabi İngiltere’nin de birazcık desteğiyle. Diğer onur konuğu Faruq al Shara’a’ya gelince, Nusra Cephesi, HTŞ ve Irak’taki El Kaide örgütleri tarafından işkence edilen ya da öldürülen Suriyelilerin sayısı on binlerle ifade edilebilir. İsrail ile bu kadar iyi geçinmelerine şaşmamalı. Onlar kelimenin tam anlamıyla silah arkadaşları.
Askeri müdahale de dahil olmak üzere her ne şekilde olursa olsun soykırımı durdurma ihtiyacı çoktan aciliyet noktasını geçmiştir. Bunun yerine, Trump ve kendilerinden başka kimsenin temsilcisi olmayan Araplar, Körfez’deki gezintilerinde İsrail’i Filistinlileri yok etme konusunda daha da ileri gitmeye teşvik ediyorlar. Filistinlilerin yok edilmesinde detaylara gösterilen titizlik psikopatçadır ve bu yaklaşım İsrail toplumunun büyük bir bölümünü kapsamaktadır.
Yaklaşık 20 ay sonra İsrail hala hastanelerden geriye kalanları bombalıyor, gazetecileri öldürüyor (bu yazının yazıldığı sırada bir günde beş gazeteci öldürüldü) ve sanki öldürülen 20.000 kişi yetmiyormuş gibi çocukları toplu halde katlediyor.
Hayatta kalan çocuklar her an ölümü bekliyor. Dünya buna nasıl izin verebilir? Bu çocuklar sadece füzelerle öldürülmekle ve açlıktan ölmekle kalmıyor, aynı zamanda çocuklukları ve eğitimleri de ellerinden alınıyor. ‘İkincil hasar’ diye bir mazeret olamaz. Bu, bir halkın kasıtlı olarak yok edilmesi, sivillerin evlerinde ve çadırlarında toplu olarak öldürülmesi, yaklaşık 20 ay boyunca her gün planlanması ve uygulanmasıdır.
İsrail kendini savunma ‘hakkından’ bahsediyor, oysa ‘kendisi’ nehirden denize Filistinlilerin çalınmış mülküdür. Var olma ‘hakkından’ bahsediyor. Hiçbir devlet için böyle bir hak yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır, ama eğer olsaydı, soykırım var olma ‘hakkını’ ortadan kaldırmaz mıydı? Nazi devletinin Yahudi soykırımından sonra var olma ‘hakkı’ var mıydı?
Dahası, bu sadece İsrail’in suçu değil. Onu silahlandıran, soykırımı durdurmak için herhangi bir pratik adım atmayı reddeden, İsrail’i kınamayı bile reddeden ‘batılı’ hükümetlerdir. Hiçbir kelime onların korkaklığını özetlemeye yetmez. Sessizlikleri, soykırımı ‘Filistin sorununa’ tek çözüm olarak görenin sadece İsrail olmadığını göstermektedir.
Sorumluluk aynı zamanda, belki de daha fazla, Yemen’in kahramanca istisnası dışında, Arap ve Müslüman kardeşlerini kurtarmak için müdahale etmeyi reddeden Arap ve Müslüman hükümetlere aittir. Soykırım asla unutulmayacak ya da affedilmeyecektir ve Gazze’de çocuklar katledilirken ve açlıktan ölürken Körfez ülkelerinde eğlenen ve trilyon dolarlık anlaşmalarını imzalayan ‘dünya liderlerinin’ insanlık dışı davranışları da unutulmayacaktır.
* Jeremy Salt, Melbourne Üniversitesi’nde, İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde ve Ankara Bilkent Üniversitesi’nde uzun yıllar ders vermiş ve Orta Doğu’nun modern tarihi konusunda uzmanlaşmıştır.
Kaynak: https://www.palestinechronicle.com/hollywood-comes-to-riyadh-a-red-carpet-for-genocide/