GüncelMakaleler

ÇEVİRİ | Küresel Savaş ve Çatışmalar Nedeniyle Silah Üreticilerinin Gelirleri Artmaya Devam Ediyor

ABD’nin küresel ölçekte işgal ve soykırım savaşlarına yönelik tutumu, gerçekleştirdiği silah ticareti ile de doğrudan ilişkili kuşkusuz. Bu başlıklar üzerine https://peoplesdispatch.org/ sitesinde yayımlanan iki makaleyi Özgür Gelecek okurları için çevirdik.

Açıklama: ABD ve Rusya arasında Riyad da başlayan görüşmeler Ukrayna’da süren savaşın kaderinde bir değişiklik yaratacak gibi görünüyor. Ukrayna’nın dahil edilmediği görüşmelerde, ABD silah tekellerinin sözcüsü durumundaki Devlet Başkanı Trump yine çıkışları ve söylemleri ile gündeme oturdu.

ABD’nin küresel ölçekte işgal ve soykırım savaşlarına yönelik tutumu, gerçekleştirdiği silah ticareti ile de doğrudan ilişkili kuşkusuz. Bu başlıklar üzerine https://peoplesdispatch.org/ sitesinde yayımlanan iki makaleyi Özgür Gelecek okurları için çevirdik.

ABD’li silah tedarikçileri 2024 yılında satışlarda % 29’luk bir artış kaydetmiş ve 2023 yılında dünyadaki toplam silah ticaretinin % 42’sini oluşturmuştur.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bilgi notuna göre, ABD’li silah üreticileri ve askeri müteahhitler 2024 yılında silah ve askeri hizmet satışlarında benzeri görülmemiş bir artış kaydetti. Bu durum, büyük ölçüde Ukrayna ve Gazze’deki savaşların yanı sıra Çin’in çevresindeki askeri yığınak sayesinde 2024’ü şimdiye kadarki en kârlı yıllardan biri haline getirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından açıklanan rakamlara göre, 2024 yılında silah satışlarından elde edilen toplam gelir bir önceki yıla göre % 29 artarak 318.7 milyar ABD dolarına ulaştı. ABD’nin en büyük askeri yüklenicileri arasında Lockheed Martin, Raytheon (RTX) ve General Dynamics yer alıyor.

Dışişleri Bakanlığı rakamlarına göre, özel müteahhitler “Doğrudan Ticari Satışlar”da 2023 yılında 157 milyar ABD dolarından 2024 yılında 200 milyar ABD dolarının üzerine çıkarak büyük bir sıçrama kaydetti. Gelirin geri kalanı, hükümet aracılığıyla düzenlenen dolaylı satışlar, “Yabancı Askeri Satışlar” yoluyla elde edildi ve bu da 2023’te yaklaşık 81 milyar ABD dolarından 2024’te neredeyse 118 milyar ABD dolarına yükseldi.

Dışişleri Bakanlığı, dolaylı satışların 2024 yılında % 45’in üzerinde bir artış kaydettiğini ve “müttefiklerimiz ve ortaklarımıza sağlanan satış ve yardımların şimdiye kadarki en yüksek yıllık toplamını” elde ettiğini belirtti.

ABD, İsrail ve Ukrayna gibi aktif savaşlara dahil olan ülkelere silah satışında artış kaydetmiştir. ABD, Gazze’deki soykırım ve ağır insan hakları ihlalleri iddialarına rağmen, hem uluslararası hem de ABD iç hukuk yasaklarını göz ardı ederek İsrail’e askeri yardım şeklinde silah ve diğer askeri yardımları sağlamıştır.

İsrail yaklaşık 15 ay süren günlük bombardıman ve kara saldırılarında 47.000’den fazla Filistinliyi öldürdü. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve ülkenin eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla tutuklama emri çıkardı.

ABD’nin İsrail’e yaptığı silah satışları arasında, İsrail’in hem Gazze’yi hem de Lübnan’ın bazı bölgelerini havadan halı bombardımanına tutmasında kilit rol oynayan F-15’lerin tedarikine yönelik yaklaşık 19 milyar dolarlık bir anlaşma da bulunuyor.

Uluslararası hukuku ihlal eden silah satışları

ABD’nin geçmişte Suudi Arabistan, BAE ve diğerlerine yaptığı gibi İsrail’e de silah sağlayarak kendi iç yasaklarını ve uluslararası yasaları ihlal ettiği bildiriliyor.

Bu ülkelerden bazıları ABD’nin sağladığı silahları Yemen’de ve başka yerlerde savaş suçları ve insan hakları ihlalleri işlemek için kullanmakla suçlanıyor.

Joe Biden yönetimi, insan hakları grupları ve kongre üyelerinin, insan hakları ihlalleri ışığında İsrail’e silah satışının durdurulması yönündeki çağrılarına karşı çıkmıştır.

Brown Üniversitesi’nin Costs of War projesi tarafından yayınlanan bir rapora göre, 7 Ekim 2023 ile 30 Eylül 2024 tarihleri arasında ABD İsrail’e 17.9 milyar dolar doğrudan askeri yardım gönderdi. Bu, İsrail’e tek bir yıl içinde verilen en büyük askeri fon miktarını oluşturmaktadır. Wikileaks’in tahminlerine göre bu miktar İsrail’in o dönemde Gazze’de yaptığı toplam savaş harcamalarının % 73’üne tekabül etmektedir.

Bu paranın çoğu ABD’deki özel askeri müteahhitlere gitti çünkü İsrail, askeri yardımlarını onlardan silah ve destek almak için kullanmak zorunda.

ABD, Ukrayna ve İsrail gibi ülkelere milyarlarca dolarlık askeri yardım sağlıyor ve bu ülkeler de bu parayı ülkenin özel müteahhitlerinden silah satın almak için kullanmak zorunda kalıyor.

Ukrayna’da savaşın başladığı 2022 yılından bu yana ABD Ukrayna’ya yaklaşık 70 milyar dolar askeri yardımda bulunmuştur.

Silah satışları ABD’nin dünyaya yaptığı en büyük ihracatlardan biri olmaya devam ediyor. ABD, 2023 yılında ticareti yapılan tüm silahların % 42’sinin üzerinde bir küresel paya sahiptir ve onu Fransa (yaklaşık % 11) ve Rusya (% 10.5) takip etmektedir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından Aralık ayında açıklanan verilere göre, 2023 yılında dünyanın en büyük beş silah tedarikçisinin tamamı ABD’den olmuştur. Bu şirketler 2018’den bu yana dünyanın en büyük beş silah tedarikçisi olmaya devam ederek, silah ve askeri hizmetler sağlayarak her yıl milyarlarca dolar kazanıyor, dünyanın dört bir yanındaki savaş ve çatışmalardan kâr elde ediyor.

2023 yılında ABD, dünyanın en büyük 100 silah tedarikçisi şirketi arasında toplam 41 silah tedarikçisine sahipti. ABD şirketlerinin küresel silah satış gelirlerindeki toplam payı, dünya genelindeki ilk 100 şirketin toplam gelirlerinin yarısından fazlaydı.

**

 Trump’ın Ukrayna’daki savaşı sona erdirme çabalarının Çin karşıtı bir nedeni olabilir

Trump’ın stratejisi, savaşın müzakere yoluyla barışçıl bir şekilde sona ermesini engellemek için elinden gelen her şeyi yapan önceki başkan Joe Biden’dan önemli ölçüde farklı.

18 Şubat’ta Trump’ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da bir araya gelerek Trump’ın Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için Rusya ile müzakereler yürütme stratejisini – Ukrayna’nın kendisi görüşmelerde yer almadan – pekiştirdiler.

Başkan Trump, bir milyondan fazla olmasa da yüz binlerce insanın ölümüne neden olan bu saçma savaşı “durdurmak” için “bir anlaşma yapmak” istediğini iddia ediyor.

Zelenskiy ve Trump, Ukrayna ve Avrupalı liderlerin dışlandığı Riyad’daki ABD-Rusya görüşmelerinin ardından karşılıklı atışmalarda bulunmuşlardı. Ukrayna Devlet Başkanı’nın Trump’ın “dezenformasyon alanında yaşadığını” iddia etmesi ve Trump yönetiminden “daha fazla gerçek” istediğini belirtmesi üzerine Trump Zelenskiy’i “diktatör” olarak nitelendirdi.

Zelenskiy Ukrayna’nın görüşmelere katılmasını talep etmiş ve Türkiye’ye yaptığı bir ziyaret sırasında gazetecilere “Kimsenin arkamızdan karar vermesini istemiyoruz… Ukrayna olmadan Ukrayna’daki savaşın nasıl sona erdirileceğine dair hiçbir karar alınamaz” demişti.

ANSWER (Savaşı Durdurmak ve Irkçılığa Son Vermek için Şimdi Harekete Geçin) Koalisyonu İcra Direktörü Brian Becker’e göre “Trump’ın Ukrayna savaşına yönelimi ABD dış politikasında dramatik bir değişimi temsil ediyor.” Bu değişimin arkasında ne var? Becker, Trump’ın bunun yerine yapmaya çalıştığı şeyin “ABD dış politikasını, son 15 yılda ABD’nin hem Çin hem de Rusya’ya karşı agresif bir savaş benzeri dış politikasına yanıt olarak oluşturulan stratejik ortaklığından Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni birbirinden uzaklaştıracak şekilde yeniden yapılandırmak” olduğunu söylüyor.

Bu arada Biden, barış görüşmelerini durdurmak da dahil olmak üzere savaşın müzakere yoluyla barışçıl bir şekilde sona ermesini engellemek için elinden gelen her şeyi yaptı ve Rusya’ya karşı açık ve tam bir düşmanlık duruşu sergiledi. Başkanlığının son dönemlerinde Biden, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı ABD yapımı uzun menzilli füzeler kullanmasına izin verecek kadar ileri gitmiş, bu da Rusya’nın yıllardır “kırmızı çizgisi” olduğu için neredeyse büyük bir tırmanmaya yol açmıştı.

Avrupa aşağılandı ama ABD’nin taleplerine de boyun eğdi

Trump’ın Savunma Bakanı Pete Hegseth’in NATO karargâhına yaptığı bir ziyaret sırasında “Ukrayna’nın 2014 öncesi sınırlarına dönmesinin gerçekçi bir hedef olmadığını” ve “ABD’nin Ukrayna’nın NATO üyeliğinin müzakere edilmiş bir çözümün gerçekçi bir sonucu olduğuna inanmadığını” ifade etmesi bu değişimi işaret ediyor.

Biden yönetimi NATO ittifakının sadece yeniden canlandırılmasıyla yetinmekten memnun görünürken, Hegseth ve diğer Trump yetkilileri Trump’ın Avrupa’ya savunma harcamalarını arttırması için baskı yapma politikasına geri dönüyorlar. Hegseth, “NATO’yu yeniden büyük yapmalıyız” (Make America Great Again – Amerika’yı Yeniden Büyük Yapın: Trump’ın seçim sloganı) çağrısında bulundu.

Hegseth geçen hafta Brüksel’deki NATO karargahında düzenlediği basın toplantısında daha açık bir şekilde “Hiç kuşkunuz olmasın, Başkan Trump kimsenin Sam Amca’yı ‘Enayi Amca’ya dönüştürmesine izin vermeyecektir” dedi.

Bu gibi açıklamalar Avrupalı liderleri şok etmiş ve küçük düşürmüştür. Bunlar arasında ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in geçen hafta Münih Güvenlik Konferansı’nda Amerikan demokrasisi Greta Thunberg’in azarlamalarına on yıl dayanabiliyorsa, siz de Elon Musk’a birkaç ay dayanabilirsiniz” şeklindeki sözleri de yer alıyor.

Avrupa’daki merkez sağ, Ukrayna’yı desteklemek ile Trump’a boyun eğmek arasında sıkışmış görünüyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Trump’ın değişen Ukrayna politikasına cevaben X’te “Evet, bu Ukrayna ile ilgili ama aynı zamanda bizimle de ilgili” diye yazdı:

 Acil durum zihniyetine ihtiyacımız var. Savunmada bir artışa ihtiyacımız var. Ve her ikisine de şimdi ihtiyacımız var.”

Trump’ın “savaş karşıtı” duruşu

ABD savaş karşıtı hareketindeki pek çok kişi, 2022’de patlak vermesinden bu yana ABD’nin Rusya-Ukrayna savaşına verdiği desteğe karşı çıkmaktadır. Bu gruplardan biri olan ANSWER Koalisyonu, ABD’nin savaşı finanse etmesine ve silahlandırmasına karşı çıkmak ve NATO’nun dağıtılması çağrısında bulunmak üzere 2022 yılında Washington DC’de bir yürüyüşe öncülük etti.

Brian Becker’in Peoples Dispatch’e söylediği gibi, Trump’ın girişimi “savaşın Rusya’ya karşı kazanılamayacağının ve savaşı sona erdirmenin tek yolunun müzakere edilmiş bir çözüm olduğunun kabulünü temsil ediyor.”

Trump, özellikle kampanya döneminde kendisini “savaş karşıtı” bir başkan olarak konumlandırmış ve “güç yoluyla barış”ı hedefleyen bir dış politika stratejisi fikrini öne sürmüştür. Kendi yaklaşımını Demokrat Parti’deki muhaliflerinin yaklaşımıyla karşılaştırarak, Başkan Yardımcısı Kamala Harris için yoğun bir kampanya yürüten Liz Cheney’i “savaş şahini” olarak suçladı.

Benim yönetimim sırasında Orta Doğu’da barış vardı ve çok yakında yine barış olacak! Kamala Harris ve Joe Biden’ın neden olduğu sorunları çözeceğim ve Lübnan’daki acı ve yıkımı durduracağım,” diyerek Ekim ayında X’te övünmüştü. “Orta Doğu’nun gerçek barışa, kalıcı bir barışa döndüğünü görmek istiyorum ve bunu düzgün bir şekilde yapacağız ki her 5 ya da 10 yılda bir kendini tekrar etmesin!”

Ancak Becker’a göre Trump savaş karşıtı değil; özellikle ilk döneminde 2017’de Suriye’ye düzenlediği füze saldırısı gibi eylemlerine ve hatta Gazze’deki İsrail soykırımının yeniden başlamasını destekleyen son yorumlarına işaret ediyor.

Trump Çin’e yönelik politika odağının sinyallerini veriyor

Becker, “Trump, Biden yönetiminden ve son yirmi yıldır ABD dış politikasına hakim olan neo-muhafazakar politika kurumundan farklı bir yönelimi temsil ediyor” diyor.

Becker, “Trump’ın dış politika ekibi bu politikanın başarısız olduğuna inanıyor” diyor. Trump, önceki siyaset kurumunun katı Rusya karşıtı tutumunun “ABD’yi uluslararası alanda zayıflattığına, Çin-Rusya stratejik ilişkisini güçlendirdiğine ve bu ilişkinin Amerikan otoritesini ve gücünü dünya çapında azalttığına” inanıyor.

Trump yönetimi yetkililerinin kendileri de ülkenin odağını Avrupa’dan Çin’e doğru kaydırma arzusunu dile getirdiler. Savunma Bakanı Hegseth Brüksel’de şunları söyledi:

“Çin’de anavatanımızı ve Hint-Pasifik’teki temel ulusal çıkarlarımızı tehdit etme kabiliyetine ve niyetine sahip bir rakiple karşı karşıyayız.”

“ABD, Pasifik’te Çin’le savaşı caydırmaya öncelik vermekte, yetersizlik gerçeğini kabul etmekte ve caydırıcılığın başarısızlığa uğramaması için imkanlarını düzenlemektedir.”

Gazeteci Amanda Yee, Trump yönetiminin Çin’e karşı yeni bir Soğuk Savaş başlatmanın ötesine geçtiğini ve Çin’e karşı “tam bir askeri çatışmaya doğru hızlanma” sinyali verdiğini iddia ediyor.

Buna karşılık, Biden’ın Çin’e yaklaşımı, “kısıtlamalar getirmek” ve “teknoloji savaşına girmek” gibi yeni Soğuk Savaş politikalarına girişme stratejisiydi, diyor Yee, “ancak aynı zamanda, Biden yönetiminin Çin ile farklı alanlarda çalışmaya istekli olduğu yollar da vardı.”

Hegseth’in yorumlarıyla ilgili olarak Yee, “söylediği şey, NATO’yu finanse etmek için kullandığımız tüm bu kaynakları yönlendirmemiz ve bir dönem sağlanan ABD’nin Güney Çin Denizi’ndeki askerileşmesini ve Çin’in askeri olarak çevrelenmesini artırmamız gerektiğidir” diyor.

Yee, “Ukrayna savaşını sona erdirmeye yönelik bu değişim, aslında Trump yönetiminin Çin’le karşı karşıya gelmeye hazırlanmasıdır” iddiasında bulunuyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu