GüncelMakaleler

ÇEVİRİ | Trump’ın Küresel Göç Saldırısı: Gözaltı, Sınır Dışı Etme ve Direniş

"Trump'ın politikalarını reddeden Latin Amerika hükümetlerinden, bölge genelinde ve ABD içinde harekete geçen taban hareketlerine kadar, göçmen hakları konusundaki mücadele tarihi bir küresel mücadeleye dönüşüyor."

[Açıklama: ABD seçimlerini kazanmasının ardından yaptığı açıklamalar ve yürürlüğe soktuğu politikalarla tartışmaların odağında isim Trump, beyaz üstüncü ve göçmen düşmanı söylemleri ile de dikkat çekiyor. Trump’ın yetkiyi almasının hemen ertesinde ABD’nin birçok bölgesinde göçmenler sınır dışı edilmeye başlandı. Yaşanan gelişmelere ilişkin https://peoplesdispatch.org/ sitesinde (6 Şubat 2025) Devin B.Martinez tarafından kaleme alınan makaleyi Özgür Gelecek okurları için çevirdik.]

**

Trump’ın kitlesel sınır dışı etme planı, Guantánamo Körfezi’nde tutulan göçmenler ve Latin Amerika ülkeleriyle yapılan anlaşmalarla hızla ABD sınırlarının ötesine genişliyor.

Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü, modern ABD tarihindeki en agresif göçmen politikasını başlattı ve bu politika ülke sınırlarının çok ötesine uzanıyor. Trump yönetimi sınır dışı etme çabalarını hızla genişletiyor, göçmenleri denizaşırı tesislerde gözaltında tutuyor ve Latin Amerika, Karayip ülkeleriyle gözaltı ve infaz işlemlerini dışarıda yaptırmak üzere tartışmalı anlaşmalar yapıyor.

Trump’ın büyük ölçekli bir gözaltı yeri haline getirmeye çalıştığı Guantánamo Körfezi’nde ABD ordusunun sınır dışı edilen göçmenleri tutmaya başlamasındaki aşırılık başka hiçbir yerde bu kadar belirgin değildir. Trump’ın ABD toprakları dışındaki gözaltı merkezlerini işletme yetkisinin kapsamı gibi, bu stratejinin yasal ve insan haklarına ilişkin sonuçları da belirsizliğini koruyor.

Bu arada Trump yönetimi, sınır dışı edilen göçmenleri kabul etmeleri için bölgedeki hükümetlere baskı yapıyor, mali teşvikler sunuyor ya da diplomatik nüfuzunu kullanıyor. Guatemala’dan Bernardo Arévalo ve Panama’dan José Raúl Mulino gibi bazı liderler işbirliği yapmayı kabul ederken, El Salvador’dan Nayib Bukele gibi diğerleri tutukluları kendi cezaevi sistemlerinde barındırmayı teklif edecek kadar ileri gitti.

Trump’ın küresel saldırısının distopik doğasına rağmen direniş artıyor. İşçi sendikaları, sosyal hareketler ve siyasi partiler şimdiden harekete geçmiş durumda. Bazı durumlarda ulusal ve hatta bölgesel koalisyonlar Trump’ın gündemine karşı harekete geçiyor. Yeni başkanın göreve gelmesinin üzerinden henüz iki hafta geçmişken, Trump’ın göçmenlere yönelik baskılarının hem ABD’de hem de yurtdışında şiddetli bir muhalefetle karşılaşacağı açık.

Guantánamo Körfezi: Hukuki ve insani kriz başlıyor

Donald Trump’ın Guantánamo Körfezi’ndeki gözaltı merkezinin sınır dışı edilen göçmenleri barındıracak şekilde genişletilmesi yönündeki emri resmen uygulanmaya başlandı.

Savunma Bakanlığı’na göre, sınır dışı edilen 10 Venezüella vatandaşını taşıyan ilk uçak, 4 Şubat’ta Guantánamo Körfezi’ne indi. Guantánamo’da halihazırda bir gözaltı tesisi bulunuyor ancak sınır dışı edilen göçmenler mevcut tutuklulardan ayrı tutulacak.

Trump’ın Guantánamo’yu genişletme planı oldukça iddialı. Belirttiği hedef 30.000 kişiyi orada alıkoymak. Ancak bu tür bir kapasitenin geliştirilmesi aylarca sürecek ağır bir çalışma ve geniş kaynaklar gerektirebilir. Bazı raporlar bu açık deniz gözaltı planının ABD vergi mükelleflerine maliyetinin bir milyar doları aşabileceğini öngörüyor. Şimdilik göçmenleri alıkoymak için çadırlar kurulmuş durumda. CNN tarafından bildirildiği üzere, Guantánamo Körfezi’ndeki mevcut göçmen gözaltı kapasitesi 200’den azdır.

Küba hükümeti göçmenlerin Guantánamo Körfezinde hapsedilmesini kesin bir dille reddetti. Guantánamo Körfezi, Küba’nın ABD tarafından yasadışı olarak işgal edildiğini düşündüğü bir bölgedir. Her ne kadar göçmenler halihazırda orada tutuluyor olsalar da, göçmenlerin alıkonulmaya devam edilirken ABD dışına nakledilmesi uygulamasına ilişkin hukuki sorular devam etmektedir.

Guantánamo Körfezi’ndeki göçmenler hangi yasal yargı yetkisi altındadır? Eğer Amerika Birleşik Devletleri’nin ise o zaman tutuklulara bir dizi hak garanti edilmelidir. Merkezin kendisi de belirli koşullar ve sınırlamalar altında faaliyet göstermelidir. Savunma Bakanlığı, Guantánamo Körfezi’ndeki tutukluluklarının geçici olduğunu iddia ediyor. Ancak göçmenlerin bu merkezde yasal olarak ne kadar süre alıkonulabileceği belli değil. Ya da en başta burada tutulmalarının yasal olup olmadığı bile.

6 Şubat’ta hukuk ve sivil haklar gruplarından oluşan bir koalisyon, Guantánamo’daki göçmenlerin hapsedilmesinin niteliği, koşulları ve şartları hakkında ayrıntılar için Bilgiye Erişim Özgürlüğü (FOIA) talebinde bulundu. Trump, göçmen karşıtı programını hayata geçirmeye başladıkça, sorunlar da ortaya çıkmaya devam ediyor.

Trump’ın toplu sınır dışı planı yasal ve siyasi engellerle karşı karşıya

Trump’ın önündeki en büyük engellerden biri, göçmenlerin kendi ülkelerinden zorla geri gönderilmeleri sırasında insani koşullar talep etmeleri oldu.

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro ile yaşadığı gerginliğin ardından Trump, Guantánamo Körfezi’nin gözaltı kapasitesini genişletme kararında önemli bir etken olarak menşe ülkelerle yaşanan zorlukları gösterdi. Ancak görünen o ki, Guantánamo Körfezi, Trump yönetiminin genişleyen göç saldırısı için tek başına yeterli bir çözüm olmayacak.

Dışişleri Bakanı Marco Rubio Latin Amerika ve Karayipler turuna devam ederken, toplantılarının temel hedeflerinden biri Trump’ın toplu sınır dışı planına devlet başkanlarından destek sağlamak oldu.

Guatemala, Trump’ın sınır dışı etme ağına katıldı

Guatemala Devlet Başkanı Bernardo Arévalo, 5 Şubat’ta ülkesinin Trump yönetimi altında ABD’den sınır dışı edilen diğer uyruklardan göçmenleri kabul etmeye istekli olduğunu doğruladı.

Çarşamba günü Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun ziyareti sırasında Arévalo, ABD ile yeni bir göç anlaşması imzalandığını ve Guatemala’nın artık sınır dışı edilecek üçüncü ülke olduğunu ve göçmenlerin ABD’nin karşılayacağı şekilde kendi ülkelerine geri gönderileceğini açıkladı. Anlaşma Marco Rubio’yu tatmin etmiş görünüyor. Ancak Comité de Unidad Campesina’dan Carlos Barrientos, bu anlaşmanın daha önce yürürlükte olan “güvenli üçüncü ülke” anlaşmasından daha kötü olduğunu söylüyor. Daha önce, sığınmacıların ABD’de iltica işlemleri devam ederken kabul edileceği ima ediliyordu.

Carlos, “Bu hükümetin teklifi, göçmenlerin menşe ülkelerine geri gönderilmesi sürecini devam ettirecekleri anlamına geliyor… Trump’ın göçmen karşıtı politikasıyla aynı çizgiye gelmek, egemenliğin kaybedilmesi anlamına geliyor” dedi. Carlos, bu yaklaşımın yoksulluk, insan haklarına saygısızlık ve şiddet gibi sorunun kökenine inmediğini de sözlerine ekledi.

“Trump hükümeti gerçekten katkıda bulunmak istiyorsa neden silah üreticilerine ve satıcılarına kısıtlamalar ve yaptırımlar getirmiyor? Neden dünyanın herhangi bir ülkesine silah sevkiyatını ve silah ticaretini yasaklamıyor? Bunu yapmıyor çünkü bu ABD askeri sanayi aygıtının çıkarlarına uygun düşüyor.” Guatemala ile bu anlaşmayı yapmadan önce Rubio bölgedeki bir başka ülkeden daha da cömert bir teklif aldı.

El Salvador’un mega hapishanesi: Bukele’den Trump’a teklif

Dışişleri Bakanı’nın 3 Şubat’ta El Salvador’a yaptığı ziyaret sırasında Devlet Başkanı Nayib Bukele “Amerika Birleşik Devletleri’ne cezaevi sisteminin bir bölümünü ücret karşılığında dışarıdan temin etme fırsatı sundu.” Bukele, ABD’den sınır dışı edilen her uyruktan göçmeni kabul etmeyi teklif etti.

Ayrıca ABD’de hapsedilen ABD doğumlu vatandaşları da kabul etmeyi teklif etti. Bu uygulama mevcut ABD cezaevi yasalarına göre yasadışı. Bu kişiler Başkan’ın El Salvador’un “mega hapishanesi” olarak adlandırdığı yerde tutulacaklardır. Resmi olarak Terörizm Hapsetme Merkezi (CECOT) olarak biliniyor. Toplu hapishane Bukele yönetiminin alamet-i farikasıdır.

Bukele CECOT’u 2023 yılında inşa etti ve ülkeyi onlarca yıldır rahatsız eden şiddet ve suça yanıt vermek için kitlesel bir hapsetme kampanyası başlattı. El Salvador bugün gerçekten de çok daha “güvenli”, ancak şu anda dünyadaki en yüksek hapsetme oranına sahip – hatta ABD’yi bile geride bırakıyor. Bu durum on binlerce genç erkeği insan hakları savunucularının “çimento çukuru” olarak tanımladıkları bir yere sürükledi. Şimdi Bukele, ülkesinin mükemmelleştirdiği bu hizmeti kâr amacıyla ABD’ye sunuyor.

“Direniş Bloğu” ve “Halk İsyanı” gibi sosyal hareketler Bukele’nin ABD’ye yaptığı teklifi kınayarak, bunun ulusun egemenliğini ihlal ettiğini söyledi: Grup yaptığı açıklamada, “Donald Trump hükümeti vatandaşlarımızın ve diğer göçmen nüfusun haklarını ihlal ederken, Bukele bu hükümetin bir hizmetkârı gibi davranıyor” dedi. “Halkın istediği, ABD’deki yurttaşlarımızın haklarına saygı gösterilmesi ve ülkemizdeki binlerce istisna hali mağdurunun serbest bırakılması ve siyasi zulmün sona ermesidir.”

Ne Trump ne de Rubio, Salvador devlet başkanı Bukele’nin anlaşmasını kabul edip etmeyeceklerini belirtmediler. Ancak her ikisi de Salvador Devlet Başkanı’nın fikirleri hakkında övgü dolu sözler sarf etti. Trump, Oval Ofis’teki bir kararname imza töreninde “Eğer bunu yapmak için yasal hakkımız olsaydı, bunu gözümü kırpmadan yapardım” dedi.

Panama’nın Trump’ın sınır dışı etme makinesindeki rolü direnişle karşılaşıyor

Rubio’nun 1 Şubat’ta Panama’ya yaptığı ziyaret sırasında Başkan Mulino, ABD ile daha önce yaptıkları göç anlaşmasını genişletme olasılığını araştırmayı kabul etti. Bu, ABD’ye giderken Panama’dan geçen göçmenlerin potansiyel olarak orada gözaltına alınabileceği ve menşe ülkelerine zorla geri gönderilebileceği anlamına geliyor. Mulino’nun kabul ettiği yeni düzenlemelerden biri de ABD’nin Pasifik Okyanusu ve Kolombiya sınırındaki bir yağmur ormanı bölgesi olan Darién’deki önemli bir uçak pistinin kontrolünü ele almasıydı.

Burası son yıllarda dünyanın dört bir yanından ABD’ye yürüyerek ulaşmak isteyen binlerce göçmen için kilit ama tehlikeli bir rota haline geldi. ABD bu pisti Trump’ın kitlesel sınır dışı etme aygıtının ana dişlisi olarak kullanmak istiyor. Başkan Mulino bir röportajında “Nicanor pisti, Metetí, Darién bölgesini önerdim, böylece Venezüella, Kolombiya, Ekvator gibi farklı bölgelerden ve diğer milletlerden insanların ülkelerine geri gönderilme süreci buradan sağlanacak” dedi.

SUNTRACS (Birleşik Ulusal İnşaat ve Benzeri Sektörler İşçileri Sendikası) lideri Saúl Méndez, hükümetinin Trump’ın toplu sınır dışı planıyla işbirliği yapmasının sonuçlarını açıkladı: “Darién’de bir mülteci toplama kampı oluşturulacak. Burası ABD savaş uçaklarının diğer Latin Amerika halklarına saldırmak üzere inebileceği [gizli] bir Gringo askeri üssüdür.”

Panama’daki örgütlü işçiler, egemenlikleri ve kendi kaderlerini tayin etme hakları için mücadele ederken ülkelerindeki ABD etkisine direnmeye devam edeceklerine söz verdiler. Ancak Trump’ın göçmen karşıtı haçlı seferi Latin Amerika ve Karayiplerle sınırlı değil.

Hindistan’dan gelen 750.000 kadar göçmen ABD’de ikamet etmekte olup, bu sayı onları Meksika ve El Salvador’dan sonra üçüncü büyük belgesiz göçmen bloğu haline getirmektedir.

 

Hindistan Trump’ın sınır dışı etme tuzağına yakalandı

Kelepçeli Hintli göçmenleri taşıyan ilk sınır dışı uçağı 5 Şubat’ta Hindistan’ın kuzeyindeki Amritsar kentine ulaştı.

Aşırı sağcı Modi hükümeti Trump’ın toplu sınır dışı programıyla tam bir işbirliği içinde. Hindistan medyası, yetkililerin Trump’ın göçmen karşıtı söylemlerini tekrarladığını aktardı; örneğin belgesiz göçmenlerin suç ürettiği gibi (göçmenler ABD doğumlu vatandaşlardan çok daha az oranda suç işlemektedir). Modi hükümetinin işbirliği ve Hintli göçmenlere yönelik muamelesi aktivistler ve muhalefet liderleri arasında öfkeye yol açtı.

Sınır dışı edilenlerin çoğunun geldiği Pencap eyaletindeki eyalet hükümetinden bir bakan, göçmenlerin ABD ekonomisini desteklediğini ve bunun yerine orada “daimi ikametgahı” hak ettiklerini belirtti.

Trump’ın dış politikasının daha geniş etkileri

Trump’ın göçmen karşıtı aygıtının ayrıntıları konusunda hala önemli miktarda belirsizlik var.

Özellikle de denizaşırı üçüncü yapıların şartları ve sınırlamaları. Bu merkezlerde hangi milletlerden kişiler gözaltında tutulacak? Bir kişinin bu merkezlere gönderilmesi için gereken nitelikler nelerdir? Bu tedbirler halihazırda merkezlerde gözaltında tutulan kişileri de kapsayabilir mi? Gözaltında tutulanlara hangi yasal haklar ve süreçler tanınacak? Bu merkezlerde ne kadar süre tutulacaklar? Merkezlerdeki koşullar ne olacak? Açık olan bir şey varsa o da Trump’ın göçmenlik uygulamalarını Amerika Birleşik Devletleri sınırlarının ötesine genişletmesinin eşi benzeri olmadığıdır.

Göçmenlerin Guantánamo Körfezi’ne taşınması ve burada alıkonulması ciddi hukuki ve insan hakları kaygılarına yol açmıştır. Trump’ın Latin Amerika ve Karayip ülkeleriyle yaptığı anlaşmalara olan güveni şimdiden tepkiyle karşılanıyor. İşbirlikçi ülkelerdeki devlet başkanlarının kendileri değilse bile, bu anlaşmaları ulusal egemenliklerinin ve insan haklarının ihlali olarak gören işçi sendikaları ve örgütler bu ülkelerde ses çıkaran sosyal hareketlerden.

Hava pistlerinin, kitlesel gözaltı merkezlerinin ve askeri üsler aracılığıyla sınır dışı edilmelerin kullanılması, giderek askerileşen ve genişleyen bir ABD göç politikasının habercisidir. Bu gelişmeler aynı zamanda ABD dış politikasında büyük bir tırmanışı temsil etmektedir.

Venezüella, Küba ve bölgedeki diğer ülkelere tek taraflı yaptırımlar, rejim değişikliği operasyonları ve diğer müdahaleler uygulamaya devam ediyor. On yıllardır uygulanan bu sert politika ve neoliberal politikaların Latin Amerika ve Karayipler’e dayatılması, bugün saldırı altında olan göçmenleri ortaya çıkarmıştır.

Ancak Venezüella gibi hükümetlerle resmi ilişkiler kurmayı reddeden ABD, göçmenleri ülkelerine değil, Guantánamo Körfezi gibi üçüncü açık deniz bölgelerine sınır dışı etmeyi tercih ediyor.

Trump’ın küresel göç baskısına karşı direniş artıyor

Trump’ın göçmenlere yönelik savaşının endişe verici ve sınır tanımayan kapsamı göz önüne alındığında, yasal itirazlar kaçınılmazdır.

Bununla birlikte, bölgesel ve yerel cephelerde de halk direnişi artıyor. 3 Şubat’ta ALBA-TCP (Amerika Halklarımız için Bolivarcı İttifak-Halklar Ticaret Antlaşması), ABD dış politikasına, özellikle de Trump’ın toplu sınır dışı programına karşı işbirliğini güçlendirme taahhüdünde bulundu. Bölgedeki pek çok ülke de Trump’ın gündemine alenen karşı çıkmış ve göçmenlerinin onurunu güvence altına almak için tedbirler almıştır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde sınır dışı edilmelere ve Trump’ın aşırı sağcı gündemine karşı kitlesel bir hareket büyüyor. Çeşitli şehirlerde neredeyse her gün protestolar düzenleniyor. Trump’ın uluslararası baskısı genişledikçe, göç politikasını ve insan haklarını küresel ölçekte yeniden şekillendirdikçe, buna karşı direniş de büyüyor.

Trump’ın politikalarını reddeden Latin Amerika hükümetlerinden, bölge genelinde ve ABD içinde harekete geçen taban hareketlerine kadar, göçmen hakları konusundaki mücadele tarihi bir küresel mücadeleye dönüşüyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu