DünyaGüncel

ÇEVİRİ | Ufukta İç Savaş mı Var? Aşkenazi-Sefarad Çatışması ve İsrail’in Geleceği

"İsrail'deki savaş Gazze'deki İsrail soykırımından önce başladı. Özellikle Netanyahu'nun Yüksek Mahkeme'ye karşı isyan etmesi ve Mart 2023'te eski Savunma Bakanı Yoav Gallant'ı görevden alma girişimiyle başladı. Bunu takip eden İsrail'deki kitlesel protestolar büyüyen uçurumun altını çizdi"

“İç savaş” ifadesi bugün İsrailli siyasetçiler tarafından sıkça kullanılan terimlerden biri. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un sadece bir uyarısı olarak başlayan bu ifade artık İsrail’in ana akım siyasetçilerinin  ve büyük bir kısmı için kabul edilen bir olasılık.

Eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert 24 Mart’ta The New York Times’a verdiği bir röportajda “(İsrail Başbakanı Benjamin) Netanyahu hayatta kalmak için her şeyi feda etmeye hazır ve bir iç savaşa insanların sandığından daha yakınız” dedi.

Korkulan iç savaşın İsrail’deki siyasi kutuplaşmayı yansıttığı varsayılıyor: savaş, hükümetin rolü, yargı, bütçe tahsisleri ve diğer konulardaki güçlü görüşlerle bölünmüş iki grup.

Ancak bu varsayım tam olarak doğru değildir. Uluslar siyasi çizgiler doğrultusunda bölünebilir, ancak kitlesel protestolar ve güvenlik güçlerinin baskıları bir iç savaşın yakın olduğunu göstermez.

İsrail’in durumunda ise iç savaşa yapılan atıflar tarihsel bağlamından ve sosyal-etnik yapısından kaynaklanmaktadır.

Önemli ancak büyük ölçüde gizlenmiş, “İsrail: Sefarad-Aşkenaz Çatışması ve Sonuçları” başlıklı önemli ancak büyük ölçüde gizlenen CIA raporu, derin sosyo-ekonomik ve dolayısıyla siyasi bölünmelere sahip bir ülke için gelecek senaryolarını detaylandırma kabiliyeti açısından neredeyse kehanet niteliğindedir.

Rapor 1982 yılında hazırlanmış ancak ancak 2007 yılında yayınlanabilmiştir. Rapor, Menachem Begin liderliğindeki Likud Partisi’nin Knesset’te 48, İşçi Partisi’nden Şimon Peres’in ise 47 sandalye kazandığı 1981 seçimlerini takip ediyordu.

Aşkenaz (Batılı) Yahudiler on yıllar boyunca İsrail’de iktidarın tüm yönlerine hakim olmuşlardı. Bu hakimiyet anlamlıydı: Siyonizm esasen Batılı bir ideolojiydi ve devletin tüm unsurları -askeri (Haganah), parlamenter (Knesset), kolonyal (Yahudi Ajansı) ve ekonomik (Histadrut)- büyük ölçüde Batı Avrupalı Yahudi sınıflarından oluşuyordu.

Orta Doğulu Arap kökenlilerin torunları olan Sefarad ve Mizrahi Yahudileri, İsrail’e çoğunlukla tarihi Filistin’in yıkıntıları üzerinde kurulduktan sonra geldiler. O zamana kadar Aşkenaziler İsrail’in siyasi ve ekonomik kurumlarını kontrol ederek, baskın dilleri konuşarak ve önemli kararları alarak çoktan hakimiyet kurmuşlardı.

Begin’in 1977’deki ve 1981’deki seçim zaferi, Aşkenaz hakimiyetine karşı verilen zorlu ve çetin bir mücadeleydi. Çeşitli sağcı grupların koalisyonu olan Likud Partisi bundan dört yıl öncesinde kurulmuştu. Likud, uç ideolojik ve etnik grupların şikayetlerine hitap ederek ve bunları manipüle ederek Aşkenazi egemenliğindeki İşçi Partisi’ni iktidardan uzaklaştırmayı başardı.

1981 seçimleri İşçi Partisi’nin iktidarı ve dolayısıyla sınıf egemenliğini yeniden kazanmak için umutsuz bir girişimiydi. Ancak neredeyse mükemmel olan ideolojik bölünme, İsrail siyasetinin girdiği birçok seçim ve on yıllar boyunca İsrail’i etnik düzenle yönetecek olan yeni kuralı vurgulamaktan başka bir işe yaramadı: Doğu’ya karşı Batı, dini fanatizme karşı milliyetçi aşırılık…

O zamandan beri İsrail, iç bölünmelerle başa çıkmak için dış krizleri ya yönetti ya da daha doğru bir ifadeyle üretti. Örneğin, 1982 Lübnan savaşı, en azından bir süreliğine, İsrail’in değişen toplumsal dinamiklerinin dikkatinin dağılmasına yardımcı oldu.

Begin ve destekçileri İsrail siyasetini yeniden şekillendirse de, Aşkenazi liderliğindeki kurumların köklü hakimiyeti, Batılı liberallerin ordu, polis, Shin Bet (iç istihbarat) ve diğer birçok yapı üzerindeki kontrollerini sürdürmelerine izin verdi. Sefaradların siyasi dirilişi esas olarak İsrail’in işgal altındaki topraklardaki yasadışı yerleşimlerini doldurmaya ve dini kurumlar için ayrıcalıkları ve finansmanı artırmaya odaklandı.

Begin’in 1977’deki zaferinden sonra Sefaradların gücünü artırması ve kilit askeri ve siyasi kurumlar üzerinde hakimiyet kurması yaklaşık yirmi yıl aldı.

Netanyahu’nun 1996’daki koalisyonu, İsrail’in en uzun süre görev yapan başbakanı olarak yükselişinin ve Sefarad ve Mizrahi ittifaklarıyla koalisyon kurmasının başlangıcı oldu.

Bu yeni keşfedilen gücü korumak için Likud’un siyasi çekirdeği değişmek zorunda kaldı, çünkü Sefarad ve Mizrahi temsiliyeti İsrail’in artık baskın olan partisi içinde katlanarak arttı.

Netanyahu’nun o zamandan beri İsrail siyasetini dezavantajlı sosyo-ekonomik, dini ve etnik grupların şikayetlerini manipüle ederek yönettiğini söylemek doğru olsa da, CIA belgesinde doğru bir şekilde öngörülen İsrail’deki köklü değişimin ülkenin kendi dinamikleri temelinde gerçekleşmesi muhtemeldi.

Netanyahu ve müttefikleri İsrail’in dönüşümünü hızlandırdı. Aşkenaz gücünü kalıcı olarak marjinalleştirmek için, İsrail’de kuruluşundan bu yana var olan denge ve denetleme sistemini değiştirmekle başlayarak, büyük ölçüde Avrupalı Yahudilerin hakimiyetinde olan tüm kurumların kontrolünü ele geçirmeleri gerekiyordu.

İsrail’deki savaş Gazze’deki İsrail soykırımından önce başladı. Özellikle Netanyahu’nun Yüksek Mahkeme’ye karşı isyan etmesi ve Mart 2023’te eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ı görevden alma girişimiyle başladı. Bunu takip eden İsrail’deki kitlesel protestolar büyüyen uçurumun altını çizdi.

Gazze savaşı bu bölünmeleri daha da derinleştirdi; Netanyahu ve müttefikleri tüm suçu üstlerinden atarak 7 Ekim olaylarını ve ardından gelen başarısız savaşı siyasi rakiplerini ortadan kaldırmak için bir fırsat olarak kullandılar.

Bir kez daha gözlerini yargıya çevirerek, Batılı Siyonistlerin öngördüğü gibi İsrail’in tamamen farklı bir siyasi düzene dönüşmesini sağlamak için sistemi yeniden düzenlediler.

Aşkenaziler siyasi güçlerinin çoğunu kaybediyor olsalar da ekonomik kartların çoğunu ellerinde tutmaya devam ediyorlar ve bu da yıkıcı grevlere ve sivil itaatsizliğe yol açabilir.

Netanyahu ve destekçileri için bir uzlaşma mümkün değil çünkü bu sadece 1980’lerin başında başlayan dengeleme hareketinin geri dönüşüne işaret eder. Aşkenaz güç tabanı için ise boyun eğmek İsrail’in David Ben-Gurion, Chaim Weizmann ve diğerlerinin sonu, yani Siyonizm’in sonu anlamına gelecektir.

Görünürde olası bir uzlaşma yokken, İsrail’de iç savaş gerçek bir olasılık ve belki de yakın bir olasılık haline geliyor.

Kaynak: https://www.palestinechronicle.com/civil-war-on-the-horizon-the-ashkenazi-sephardic-conflict-and-israels-future/

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu