İSTANBUL – Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetlerinin açıklanması ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 1074. haftasında yeniden Galatasaray Meydanı’ndaydı.
Bu haftaki buluşmada, 1997 yılında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Yusuf Nergiz’in akıbeti soruldu. Basın açıklamasını yapan Oya Ersoy, yıllardır süren hakikat ve adalet arayışına rağmen devletin cezasızlık politikasını sürdürdüğünü belirtti. Ersoy, Anayasa Mahkemesi’nin Cumartesi Anneleri hakkında verdiği hak ihlali kararının hâlâ uygulanmadığını hatırlatarak, “Galatasaray Meydanı’na getirilen keyfi yasak devam ediyor. ‘Dayanışma, kardeşlik ve demokrasi’den söz edilen bugünlerde, toplanma özgürlüğümüz hâlâ engelleniyor,” dedi.
Cumartesi Anneleri’nin açıklamasında Yusuf Nergiz’in yaşam öyküsüne de yer verildi. Altı çocuk babası, 70 yaşındaki Nergiz, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Narlıca (Tiyaks) köyündeki tarlasına gitmek için sık sık köy ile şehir arasında gidip geliyordu. 30 Eylül 1997’de köydeki evi askerler tarafından basıldı ve gözaltına alınarak Kulp Merkez Jandarma Komutanlığı’na götürüldü. Üç gün sonra serbest bırakıldığını söyleyerek evine dönmek üzere yola çıkan Nergiz, bir daha geri dönmedi.
Ailesi, o günden bu yana Yusuf Nergiz’den hiçbir haber alamadı. Eşi Şahibe Nergiz’in yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı. Kulp, Diyarbakır ve Hani Cumhuriyet Savcılıkları arasında yıllarca dolaştırılan soruşturma dosyası, son olarak 10 Şubat 2025’te Hani Cumhuriyet Savcılığı tarafından kapatıldı. Cumartesi Anneleri, bu durumu “devletin zorla kaybetmeler karşısındaki sessizliğinin ve cezasızlık politikasının devamı” olarak değerlendirdi.
Eylemde yapılan açıklamada, “Kaç yıl geçerse geçsin; Yusuf Nergiz için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmesi gerektiğini hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz,” denildi.
Galatasaray Meydanı’ndan hâlâ polis bariyerleriyle uzak tutulan Cumartesi Anneleri/İnsanları, meydanın kayıplarının adıyla özdeşleştiğini, hafızalarının ve dayanışmalarının simgesi olduğunu bir kez daha hatırlattı.



