
Cumartesi Anneleri/İnsanları, 1054. hafta buluşmalarında, 12 Eylül askeri darbesi sonrası idam edilen ve cenazesi kaybedilen Veysel Güney’in akıbetini sordu. Bayram gününde Galatasaray Meydanı’nda yapılan açıklamada, gözaltında kaybedilenlerin mezarlarına bırakılamayan karanfillerin bir kez daha meydandaki demir bariyerlerin önüne bırakıldığı belirtildi.
‘Bu bayramda da bir mezarımız yok’
Açıklamada, bayramın herkes için kutlamalara vesile olabilmesi için adaletli bir hukuk düzeninin kurulması gerektiği vurgulandı. “Bu bayramda da herkes mezarlarını ziyaret ederken, bizim ziyaret edeceğimiz bir mezarımız yok” denilerek, gözaltında kaybedilenlerin yakınlarının ısrarlı adalet talebine dikkat çekildi.
Bu haftaki açıklamada, 44 yıl önce kaybedilen Veysel Güney’in dosyası gündeme taşındı. “Bu hafta Zeynep ve Ali Güney’in bıraktığı yerden soruyoruz: Veysel Güney nerede?” ifadelerine yer verildi.
Yargı süreci avukatsız, idam kararı delilsiz
24 yaşındaki Veysel Güney, 28 Aralık 1980’de Gaziantep’te bir ev baskınında yaralı olarak gözaltına alındı. Adana Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No’lu Askerî Mahkemesi’nde yargılandı. Avukat talebi reddedildi, savunma hakkı tanınmadı. İlk duruşması 6 Şubat 1981’de, ikinci duruşması ise 17 Şubat 1981’de yapıldı. Delil sunulmadan idama mahkûm edildi. Meclis kararı olmaksızın özel kanun çıkarılarak, 10 Haziran 1981’de Gaziantep E Tipi Hapishanesi’nde idam edildi.
Veysel Güney’in kişisel eşyaları – kalem, çakmak ve sigara – babası Ali Güney’e tutanakla teslim edildi. Ancak aynı tutanakta adı geçen Yüzbaşı Burhan Erdem’e teslim edilen cenazesine dair herhangi bir bilgiye ulaşılamadı. Veysel Güney’in mezar yeri bugüne kadar öğrenilemedi.
Savcı: Delil yoktu, yargılama adil değildi
İdamdan 25 yıl sonra, o dönemde görevli askerî savcı Mete Göktürk “Adaleti Gördünüz mü?” isimli kitabında Güney’i suçlayacak delil bulunmadığını ve yargılamanın tarafsızlığından kuşku duyduğunu yazdı.
Aile, 2006 yılında Gaziantep Mezarlıklar Müdürlüğü’nde 9 Haziran 1981 tarihli kayıtta “hüviyeti meçhul” bir kişinin 105341 numaralı mezara gömüldüğünü öğrendi. Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararıyla mezar açıldı. Kemik numuneleri Ankara Adlî Tıp Kurumu’na gönderildi. Ancak gelen raporda, örneklerle anne Zeynep ve baba Ali Güney arasında kan bağı bulunamadığı belirtildi. Bu sonuca karşı aile ve kamuoyunda, gönderilen örneklerin doğruluğu ve incelemenin güvenilirliğine dair kuşkular oluştu.
‘Mezarını kalbimize kazdık’
Basın açıklamasında, anne Zeynep Güney’in daha önceki yıllarda sarf ettiği şu sözlere yer verildi: “Ben oğlumun resmini gözüme çizdim, ismini dilime yazdım, mezarını kalbime kazıdım.”
Zeynep Güney 2012’de, Ali Güney ise 2014’te yaşamını yitirdi. Her ikisi de çocuklarının mezarına ulaşamadan hayatını kaybetti.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, bu hafta da devleti yönetenleri gözaltında kaybedilen kişilerin akıbetini açıklamaya, failleri yargı önüne çıkarmaya ve etkin bir hukuk süreci işletmeye çağırdı. Açıklama, “Kaç yıl geçerse geçsin Veysel Güney için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” sözleriyle sona erdi.