
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBBB) Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere İstanbul’da CHP’li belediye başkanları “yolsuzluk” ve “teröre yardım” gerekçesiyle tutuklandı. Şişli Belediyesi’ne kayyum atandı.
İBB’ye henüz kayyum atanmamakla birlikte, bunun nedeninin “yargı” kararı olmadığı, geniş kitlelerin sokaklara dökülen eylemleri nedeniyle olduğu anlaşılıyor. Bir başka ifadeyle R.T.Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’nda kendisi açısından tehlike olarak gördüğü E. İmamoğlu’nun önce 35 yıllık diplomasını iptal ettirip, ardından da tutuklayarak şimdilik en büyük rakibini saf dışı etmiş görünüyor.
Kuşkusuz Türkiye tarihinde halkın oylarıyla seçilmiş olan belediyelere “bağımsız” yargı marifetiyle ilk defa kayyum atanmıyor. AKP-MHP iktidarı döneminde Kürdistan coğrafyasında örneklerini defalarca yaşadığımız bu keyfiyetçi ve anti-demokratik uygulama, ilk kez ve üstelik de İstanbul gibi bir şehir için uygulanıyor.
Halkın en temel demokratik haklarından biri olan seçme ve seçilme hakkının fiili olarak gasp edilmesi demek olan bu uygulamanın, faşist bir saldırganlığın ürünü olduğu çok açık. O nedenle istisnasız bu türden politik gerekçelerle kayyum atamalarının karşısında olmak gerekir.
E. İmamoğlu’nun tutuklanmasının asıl nedeninin Türk hakim sınıflarının iktidarda ve muhalefette olan iki kliğinin iktidar mücadelesinin sonucu olarak yaşandığı çok açıktır. Yıllardır iktidarda olan R.T.Erdoğan, kendisi açısından en büyük rakip olarak gördüğü ve karşısında seçim yenilgisi yaşadığı E. İmamoğlu’nu yargı eliyle tasfiye etme hamlesini, gerçekte burjuva siyasette değişen dengelerin ürünü olarak değerlendirmek gerekir.
E. İmamoğlu’nun burjuva muhalefet içinde giderek artan etkisi ve geniş kitlelerin desteğini almış olması R.T.Erdoğan’ı önlem almaya itmiş görünmektedir. Bu önlemin başarılı olup olmayacağını elbette zaman gösterecektir. Ancak gözaltı ve tutuklama sonrasında sokaklara çıkan halkın kitlesel eylemleri, AKP-MHP iktidarı açısından tehlikeye işaret etmektedir. İktidar, eylemleri polis şiddeti, gözaltı ve tutuklama saldırısıyla yanıtlarken, CHP ise kitlelerin eylemlerinin düzen içinde kalmasına çaba göstermektedir.
Yaşanan sürecin, AKP-MHP ve CHP’de temsil olunan iki hakim sınıf kliğinin iktidar mücadelesi olduğu çok açıktır. Üstelik bu iktidar mücadelesinin giderek sertleşeceği her iki taraf açısından da net olarak ifade ediliyordu. R.T.Erdoğan “turpun büyüğü heybede” derken, E. İmamoğlu, “suç örgütü ilan edecekler” açıklamasında bulunuyordu.
31 Mart 2024 yerel seçimleri sonrasında iki tarafın da her yol ve yöntemle bu mücadeleye hazırlandıkları; R.T.Erdoğan’ın iktidar ve özellikle de yargı gücünü kullandığı, E. İmamoğlu’nun ise Cumhurbaşkanlığı aday adaylığını ilan edip, geniş kitlelerin iktidara yönelik tepkileri ve demokratik taleplerini arkasına alarak bu saldırıyı karşılamayı planlandığı anlaşılmaktadır.
Hakim sınıflarının iki kliği arasında yaşanan ve sonuç olarak taraflardan birinin önce mahkemeye ardından da hapse düşmesine, diğerinin ise kitleler nezdinde önemli oranda yıpranmasına neden olan bu kavgadan halk için demokrasi çıkmayacağı çok açıktır. Çünkü Türkiye toplumsal tarihi, muhalefetteyken demokrasi şampiyonu kesilen burjuva kliğin iktidarı ele geçirdiğinde en azılı faşist uygulamalara imza attığının tarihsel örnekleriyle doludur.
Türkiye toplumsal tarihinin net olarak gösterdiği bir başka gerçek ise Türkiye koşullarında sınırlı da olsa burjuva demokrasisinin bazı kırıntılarının tadıldığı üç kısa dönemin ortak özelliğinin, bu adımların kitlelerin demokratik mücadelesi nedeniyle yaşanmış olmasıdır. Bu dönemlerde hakim sınıflar, kitlelerin mücadelesinin var olan kurulu düzenin sınırlarını zorladığı ve aştığı oranda burjuva demokrasisinin bazı kırıntılarını kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Dolayısıyla günümüzde iki hakim sınıf kliği arasında yaşanan kavgada, kitle hareketinin, burjuva muhalefetin kendisini sınırlamaya çalıştığı düzen sınırlarını zorladığı ve dahası aştığı oranda başarılı olması mümkündür. Hatırlanacak olursa iktidarın ilk saldırısında, saldırının hedefi olan burjuva muhalefetin ilk tepkisi bilindik “majestelerinin muhalefeti” tarzında olmuş ancak kitleler özellikle de öğrenci gençlik kendisine kurulan polis barikatlarını yara yara yapılması gerekeni net olarak göstermiştir.
Bu anlamıyla açığa çıkan kitle hareketinde özellikle öğrenci gençliğin militan ve kitlesel rolüne işaret etmek gerekir. Öğrenci gençlik sadece hakim sınıf klikleri arasında yaşananlar sonucunda ortaya çıkan gelişmelere isyan etmemektedir. Başta gençliğe yönelik geleceksizleştirme olmak üzere kendisine dayatılan koşullara, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe itiraz etmektedir. Bu anlamıyla düzen muhalefetinin gündemlerini aşan bir demokratik mücadele içindedir.
Hakim sınıf kliklerinin arasında giderek sertleşen kavgadan kitlelerin demokratik taleplerini karşılayacak bir sonuç çıkıp çıkmayacağı tamamen önümüzdeki süreçte kitlelerin mücadelesine bağlıdır. Ancak kabul etmek gerekir ki, önemli bir eşik aşılmış, kitle hareketi bütün engellemelere ve baskılara rağmen kendi yolunu bulmuştur.
Yeni Yaşam Gazetesi: https://yeniyasamgazetesi9.com/bu-kavgadan-demokrasi-cikar-mi/