EkolojiGüncel

Özel-Haber | Dipsizgöl’de Maden Direnişi: “Toprağımızı Vermiyoruz”

Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Dipsizgöl Köyü, son yıllarda köylülerin yaşamını ve doğayı tehdit eden bir madencilik projesiyle gündemde.

Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Dipsizgöl Köyü, doğası ve kültürel mirasıyla bilinen bir yerleşim yeri. Ancak, Barit Maden Türk A.Ş. tarafından yapılması planlanan selestit madeni projesi, köylülerin yaşam alanlarını ve inançlarını tehdit ediyor. Köylüler, bu projeye karşı çıkarak, toprağını, suyunu ve kutsal kabul ettikleri alanları savunmak için direnişe geçerek yargı sürecini başlatarak bir mücadele hattı örmeye başladı.

Özgür Gelecek Gazetesi’ne konuşan köylülerden Çınar Doğan, proje detaylarını, ekolojik ve inanç ile ilgili duyduğu endişeyi dile getirdi.

Çınar Doğan, köydeki direnişin katılarak, söz üreterek ve  “Toprağımızı vermiyoruz” diyerek köylülerin yaşadığı sorunları aktarıyor. İki yıldır süren hukuki ve toplumsal mücadele, köyün meralarından su kaynaklarına, ekosistemden kültürel değerlerine kadar pek çok alanı kapsıyor.

Köyde çıkarılmak istenen madde celestit. Bu mineral, çeşitli monitör ve ekran üretiminde kullanılan bir hammadde. Şirketin belgelerinde Çin’e gönderileceği yazsa da, köylüler, bu iddianın net olmadığını belirtiyor.

Dipsizgöl, zamanında göç vermiş bir köy olsa da halen tarımsal üretim yapan, yaylacılık faaliyetlerini sürdüren bir yerleşim yeri. Doğan bu durumu “Ama köy yine de Zara bölgesinde birçok köye göre tarıma ve birçok faaliyetine devam eden, aracılığa devam eden bir köy” şeklinde ifade ediyor.

 

“Su kaynakları var, ziyaret alanı var.”

Çınar Doğan, proje tanıtım dosyalarının eksik ve yanıltıcı olduğunu aktarıyor:

Bu şirketler proje tanıtım dosyaları hazırlıyor. Bu proje tanıtım dosyalarını böyle 400 sayfa, 500 sayfa, 1000 sayfa böyle kopyala yapıştır şekilde hazırlıyorlar. Bizdeki proje tanıtım dosyası da bu şekilde hazırlanmış. Yani köyün içerisinde bulunan endemik türler, başka yaşayan canlı türleri, bulunan su kaynakları… Sadece başka projelerde de yer alan bilgileri kopyala, yapıştır biçimde yerleştirmişler. Ve çoğu veri, su kaynaklarını tespit etmek amaçlı DSI’den aldıkları materyaller, dokümanlar da eski kayıtlara ait. Güncel bilgiler de değil, bizim zaten tam da seçtikleri alanda köye ait su kaynakları var, ziyaret alanı var.”

Köylüler, bu süreçte hem maddi hem de manevi olarak büyük bir yük taşıyor:

Zaten hukuksal olarak itiraz etme aşamasında maddi olarak bir sürü şey harcanıyor. Kendi üretim faaliyetlerimizden de sürekli bu konuda geri kalmış oluyoruz. Travmatik bir durum söz konusu. Biz engellemek için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz.

 

“Kültürleri artık tehlike altında”

Dipsizgöl, Alevi inancına bağlı bir köy. Doğan, devlet politikalarını ve tarihi bağlamı değerlendirerek şunları söylüyor:

“Son zamanlarda dönüp baktığımız zaman aslında devletin özellikle Alevi köylerine, Tokat’ta da böyle, Dersim’de de böyle Hakeza, yoğun bir baskısının olduğunu görüyoruz. Geçmişte sürgünler karşımıza çıkarken, bugün maden sahaları, ekolojik yıkımlar karşımıza çıkıyor.”

Köyde direniş hali güncel ve aktif. 28 Ağustos’ta bir keşif ekibi, “ÇED gerekli değildir” kararına itiraz süreci kapsamında köye geldi. Doğan, keşfi şöyle aktarıyor:

28 Ağustos’ta bilirkişi keşfi yapıldı. Biz ÇED gerekli değildir kararına itiraz etmiştik o süreçte. Yeniden bir inceleme yapılması için bilirkişi karara alındı. 28 Ağustos’ta da bilirkişi buraya gelerek bizim şirketin hazırlamış olduğu rapora itirazlarımızı soruyor. Su kaynaklarını gezdiler, alandaki diğer canlılık türlerine baktılar, nasıl bir coğrafya olduğuna baktılar. Köyden insanları dinlediler ama sonuçta şöyle bir şey de oldu. Bizden önce de 3 köye gidildi aynı hafta içerisinde. Biz de gittik o köylere. Oralarda da basın açıklamaları yapıldı ama bizim köyde de gittikçe jandarmayla beraber bir engelleme oluştu. Keşif alanının içine almıyorlar, göstermemizi istemiyorlar. Burada şirketlerin muhtemelen yaratmış olduğu bir atmosfer. Girmek istiyorlar bu alanlarda.”

“Biz elimizden geleni yapacağız”

Hukuki süreç, köylülerin birleşip açtığı davalarla yürütülüyor:

“Bu dava süreci köylüler olarak birleşip açılıyor. Bu süreçte çevreye ilgi değerlendirmesi için bir kişi bir rapor hazırlayacak. Bu da dava sonucunda hazırlanan rapora göre mahkemede tartışılacak. Ya bu şirkete izin verilecek ya da köylüden yana bir karar çıkacak. Bizim de anladığımız kadarıyla bu şirketler çok baskılıyor. Bu süreçte burada bir iptal olursa birçok yere de etki edeceğini düşünüyorlar. Çünkü kendilerinden karşılaştık da, biz buraya geleceğiz gibi kelimeler telaffuz etti.”

Doğan, kampanyayı ve süreci şöyle aktarıyor:

“Tek bizim köyde bir şey olmadığı için böyle bir madenden karşı karşıya olmadığımız için birçok yerde var. Şimdi biz de bunları tartışıyoruz. Çeşitli çevre platformlarının birleştiği bir süreç de var. Toprağımızı vermiyoruz diye bir kampanya da başladı. Şimdi 8 Eylül’de de bu konuda bir açıklama olacak Ankara’da. Çıkan torba yasaya karşı da bir itiraz anlamında. Biz de bu sürecinde bir parçasıyız. Çünkü tek başına bir cipsizlik ölçü önünde olan bir sorun değil. Birçok yer bu konuda benzer derdi yaşıyor. Bizde sonuçta tek derdimiz bir tek bu topraklar kalmış. İnsanların yaşamını devam etmesi için bir parça olsun ayakta durabilmek için. Zaten kendi dilleri veya kültürleri artık tehlike altında. Bu anlamda biz de elimizden geleni yapacağız. Bu konuda sizlerin de bize verdiği bu şanslar, sesimizi duyma anlamında, derdimizi anlatma anlamında. İleriki zamanlarda da bu konuda bir şeyler yapmak için çabalayacağız. İletişimde kalalım lütfen.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu