EmekGüncel

EMEK | Kölelik Koşullarına Karşı Direnişe Geçen İnşaat İşçileri Kazandı

İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası’nın (İYİ-SEN) Genel Başkanı Hasan Kırlangıç ile İnceoğulları İnşaat’ta direnişe geçen inşaat işçilerinin ağır çalışma koşulları, eylem süreçleri ve inşaat işçilerinin örgütlenme sorunları üzerine konuştuk.

Aydın-Denizli otoyolu inşaatında taşeron olarak çalışan inşaat işçileri geçtiğimiz günlerde aylardır biriken ücretlerini alamadıkları ve Kod 46 ile işten atılmalarına karşı sürdürdükleri direnişin 12. gününde maaşlarının ve fazla mesai ücretlerinin ödenmesiyle birlikte direnişi kazanımla sonuçlandırdı.

Aydın-Denizli otoyolu inşaatı ihalesini eski AKP Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun akrabalarına ait olan Fernas İnşaat aldı. Fernas İnşaat Şirketi’nin taşeronu olan İnceoğulları İnşaat’ta çalışan 51 işçi verilmeyen hakları için başlattığı eylem, 12. gününde kazanımla sonuçlandı. Aylardır birikmiş maaşlarını talep eden 51 işçi Kod 46 ile işten çıkarıldı. Şirketle görüşmek isteyen işçiler, jandarma zoruyla şantiyeden çıkarıldı, işçilerin bir kısmı şirketin şikayeti üzerine ifade vermek için karakola götürüldü. İşçiler sonrasında viyadükte hakları için eyleme geçtiler. İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası’nın (İYİ-SEN) Genel Başkanı Hasan Kırlangıç ile İnceoğulları İnşaat’ta direnişe geçen inşaat işçilerinin ağır çalışma koşulları, eylem süreçleri ve inşaat işçilerinin örgütlenme sorunları üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Kırlangıç, inşaat işçilerinin kötü barınma, sağlıksız beslenme, güvencesiz çalışma koşulları altındaki sorunlarına dikkat çekerken; ağır koşullarda çalışmalarına rağmen bir de aylık maaşlarının gecikmesi, zamanında ödenmemesi ya da hiç ödenmemesi gibi sorunlarla karşı karşıya olduklarını, inşaat işçilerinin en büyük sorunlarından birinin örgütlenme sorunu olduğunu ifade etti.

– Direnişiniz öncesindeki inşaat işçilerinin çalışma koşullarından sizi direnişe götüren süreci bizlere anlatabilir misiniz?

– 100 yıllık bir TC’de en örgütsüz, en dağınık iş kolundan bahsediyoruz. Çalışma koşullarının ciddi anlamda ağır koşulları var. Örnek veriyorum; şu anda Aydın’da 30 dereceye yakın bir sıcaklık var ama inşaat işçileri maalesef bu sıcakta bile çalışıyor. Yeri geliyor kış koşullarında soğuk, yağmurlu havalarda yine çalışan bir iş kolu var. İş güvenliğinin mevzuatı uygulanmadığı için güvencesiz bir işkolumuz var. Hatta her gün ortalama istatistiklere baktığımızda bir işçi arkadaşımızı kaybediyoruz. Böyle koşullarda bunun en büyük sıkıntılarından biri de hak etmiş olduğumuz aylıkların ödenmemesi. Ağır koşullarda çalışmamıza rağmen bir de ödemelerimizin gecikmesi, zamanında alamamamız ve hatta hiç alınmaması gibi sorunlar yaşıyoruz.

Bununla birlikte barınma koşullarından tutun, beslenme koşullarına kadar gerçekten berbat durumdayız. Örnek veriyorum iki üç gün öncesinde Fikirtepe’deki geri dönüşüm şantiyelerinde yemekteki kırmızı ettin içinden tavuk ayağına benzer bir cisim çıktı. Yani böyle koşullarda çalışıyoruz. Yattığımız yatakların tahta kurusundan tutalım da havasız olmasına, kış koşullarında kaldığımız konteynırlarda ısınma problemine kadar kötü koşullarda çalışıyoruz. Aslında bir nevi kölelik koşulları diyebiliriz. Buna rağmen örgütleniyoruz, ulaşabildiğimiz işçi arkadaşlarımızla direnişe de geçiyoruz, düzeltmeye çalışıyoruz. Buradaki koşullarda şöyle; direnişimizden önce, ilk 5-6 arkadaşımız daha önce başka bir şantiyede üyemiz olmuş. Şimdi bu arkadaşlarımız eyleme başlamadan önceki hafta ödemelerin gecikmeye başlayınca o hafta formenler aracılığıyla işçiler gördükleri yetkililere maaşların yatmadığını söyleme başlıyor.

O hafta en son bir çarşamba, daha sonra da cuma diyorlar. Bu sıra da cuma günü verilen söz de tutulmayınca, pazartesi de yatırılmaz ise eyleme geçmek için arkadaşlarımızla pazar akşamı bir toplantı yapıyoruz. Pazartesi günü de Kod 46 ile bütün arkadaşlarımız işten çıkartıldı. İşin şöyle enteresan bir yanı var. İşçi arkadaşlarımız Kod 46 ile çıkartılınca, ister istemez ofise gidip ne oluyor “bizi işten çıkartınız ama biz hakkımızı istemiştik” derken karşılaştıkları manzara ofislerin önünde jandarma bekliyor. Yani bilinçli bir şekilde patron/işveren işten çıkartıyor arkadaşlarımızı, aynı zamanda jandarmayı oraya çağırmış oluyor. Şantiye yönetimiyle görüşmek isteyen arkadaşlarımız jandarma zoruyla şantiyeden çıkarıldı. Şirketin şikâyeti üzerine arkadaşlarımızın bir kısmı

ifade vermek için karakola gidiyor. Daha sonra arkadaşlarımızla viyadüğün üzerini işgal ederek eylemimizi kararlı bir şekilde sürdürmeye başladık.

“Omuz omuza mücadele etmek gerekiyor!”

Direnişi anlatabilir misiniz? İşçiler bu direnişle hayatlarında ilk kez böyle bir eylem sürecine katıldılar.

– İşçi arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi evli, çoluk çocuk sahibi, sorumlulukları olan insanlar. Ailelerin oradan baskı yapması, jandarma-polisin olması vb. sorunlardan kaynaklı biraz stresli geçtiğini söyleyebiliriz. 3 arkadaşımız ciddi rahatsızlıklarından kaynaklı hastaneye kaldırıldı, serum yediler; bir arkadaşımızın kalp rahatsızlığı vardı onu evine göndermek zorunda kaldık. Arkadaşlarımız 12 gün boyunca, 10 gününü bildiğimiz viyadüğün üstünde ellerindeki malzemelerin üstünde yatıp kalkarak, kendi imkanlarıyla yemek yaparak ya da üzerlerindeki kısıtlı parayla yemek yiyerek geçirdiler. İki gün ara ara yağmur yağdı, tüm bu zorluklara karşın arkadaşlarımız direndi. Direniş kamuoyunda yer almaya başlayınca, onlara da bir güven gelmeye başladı. 12 günlük direnişimiz sonucunda 6-7 arkadaşımızın dışında diğer arkadaşlarımız direnerek ücretlerini aldılar.

– İYİ-SEN’den olarak inşaat işçilerinin benzer başka sorunlarıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. İnşaat işçileri ve bu gündeme dair çalışma yürüten sendikalara ve muhalif kamuoyuna neler söylemek istersiniz?

– İnşaat işçileri en örgütsüz işkolu. Örgütlenmede zorlanan bir işkolu. Çünkü örnek veriyorum İstanbul’da tanıştığınız, üye yaptığınız bir arkadaşı İstanbul’da çalışmadığı sürece karşılaşma durumunuz hiç olmuyor. Mesela başka bir ile çalışmaya gidiyor ya da yurt dışına çalışmaya gidiyor. Burada inşaat işçisi sendikalarına sahip çıkmalı, aynı çatı altında toplanıp tek bir yerden sesini, taleplerini duyurmalı. Diğer türlü böyle günü birlik eylemlerimiz oluyor. Şimdiye kadar birçok kez eylem yapıp hepsini kazanımla sonuçlandırdık. Ama yeterli değil. Ulaşamadığımız, 2 milyondan fazla bir inşaat işçisinden bahsediyoruz, birçok arkadaşımızın şantiyelerde mağdur olduğunu biliyoruz. Bütün inşaat işçilerinin tek bir çatı altında toplanmasını, bu illaki sendika değil çalıştığı alan ve şantiyelerde birlikte, omuz omuza mücadele etmek gerekiyor.

EMEK | Kölelik Koşullarına Karşı Direnişe Geçen İnşaat İşçileri Kazandı

Aydın-Denizli otoyolu inşaatında taşeron olarak çalışan inşaat işçileri geçtiğimiz günlerde aylardır biriken ücretlerini alamadıkları ve Kod 46 ile işten atılmalarına karşı sürdürdükleri direnişin 12. gününde maaşlarının ve fazla mesai ücretlerinin ödenmesiyle birlikte direnişi kazanımla sonuçlandırdı.

Aydın-Denizli otoyolu inşaatı ihalesini eski AKP Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun akrabalarına ait olan Fernas İnşaat aldı. Fernas İnşaat Şirketi’nin taşeronu olan İnceoğulları İnşaat’ta çalışan 51 işçi verilmeyen hakları için başlattığı eylem, 12. gününde kazanımla sonuçlandı. Aylardır birikmiş maaşlarını talep eden 51 işçi Kod 46 ile işten çıkarıldı. Şirketle görüşmek isteyen işçiler, jandarma zoruyla şantiyeden çıkarıldı, işçilerin bir kısmı şirketin şikayeti üzerine ifade vermek için karakola götürüldü. İşçiler sonrasında viyadükte hakları için eyleme geçtiler. İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası’nın (İYİ-SEN) Genel Başkanı Hasan Kırlangıç ile İnceoğulları İnşaat’ta direnişe geçen inşaat işçilerinin ağır çalışma koşulları, eylem süreçleri ve inşaat işçilerinin örgütlenme sorunları üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Kırlangıç, inşaat işçilerinin kötü barınma, sağlıksız beslenme, güvencesiz çalışma koşulları altındaki sorunlarına dikkat çekerken; ağır koşullarda çalışmalarına rağmen bir de aylık maaşlarının gecikmesi, zamanında ödenmemesi ya da hiç ödenmemesi gibi sorunlarla karşı karşıya olduklarını, inşaat işçilerinin en büyük sorunlarından birinin örgütlenme sorunu olduğunu ifade etti.

– Direnişiniz öncesindeki inşaat işçilerinin çalışma koşullarından sizi direnişe götüren süreci bizlere anlatabilir misiniz?

– 100 yıllık bir TC’de en örgütsüz, en dağınık iş kolundan bahsediyoruz. Çalışma koşullarının ciddi anlamda ağır koşulları var. Örnek veriyorum; şu anda Aydın’da 30 dereceye yakın bir sıcaklık var ama inşaat işçileri maalesef bu sıcakta bile çalışıyor. Yeri geliyor kış koşullarında soğuk, yağmurlu havalarda yine çalışan bir iş kolu var. İş güvenliğinin mevzuatı uygulanmadığı için güvencesiz bir işkolumuz var. Hatta her gün ortalama istatistiklere baktığımızda bir işçi arkadaşımızı kaybediyoruz. Böyle koşullarda bunun en büyük sıkıntılarından biri de hak etmiş olduğumuz aylıkların ödenmemesi. Ağır koşullarda çalışmamıza rağmen bir de ödemelerimizin gecikmesi, zamanında alamamamız ve hatta hiç alınmaması gibi sorunlar yaşıyoruz.

Bununla birlikte barınma koşullarından tutun, beslenme koşullarına kadar gerçekten berbat durumdayız. Örnek veriyorum iki üç gün öncesinde Fikirtepe’deki geri dönüşüm şantiyelerinde yemekteki kırmızı ettin içinden tavuk ayağına benzer bir cisim çıktı. Yani böyle koşullarda çalışıyoruz. Yattığımız yatakların tahta kurusundan tutalım da havasız olmasına, kış koşullarında kaldığımız konteynırlarda ısınma problemine kadar kötü koşullarda çalışıyoruz. Aslında bir nevi kölelik koşulları diyebiliriz. Buna rağmen örgütleniyoruz, ulaşabildiğimiz işçi arkadaşlarımızla direnişe de geçiyoruz, düzeltmeye çalışıyoruz. Buradaki koşullarda şöyle; direnişimizden önce, ilk 5-6 arkadaşımız daha önce başka bir şantiyede üyemiz olmuş. Şimdi bu arkadaşlarımız eyleme başlamadan önceki hafta ödemelerin gecikmeye başlayınca o hafta formenler aracılığıyla işçiler gördükleri yetkililere maaşların yatmadığını söyleme başlıyor.

O hafta en son bir çarşamba, daha sonra da cuma diyorlar. Bu sıra da cuma günü verilen söz de tutulmayınca, pazartesi de yatırılmaz ise eyleme geçmek için arkadaşlarımızla pazar akşamı bir toplantı yapıyoruz. Pazartesi günü de Kod 46 ile bütün arkadaşlarımız işten çıkartıldı. İşin şöyle enteresan bir yanı var. İşçi arkadaşlarımız Kod 46 ile çıkartılınca, ister istemez ofise gidip ne oluyor “bizi işten çıkartınız ama biz hakkımızı istemiştik” derken karşılaştıkları manzara ofislerin önünde jandarma bekliyor. Yani bilinçli bir şekilde patron/işveren işten çıkartıyor arkadaşlarımızı, aynı zamanda jandarmayı oraya çağırmış oluyor. Şantiye yönetimiyle görüşmek isteyen arkadaşlarımız jandarma zoruyla şantiyeden çıkarıldı. Şirketin şikâyeti üzerine arkadaşlarımızın bir kısmı

ifade vermek için karakola gidiyor. Daha sonra arkadaşlarımızla viyadüğün üzerini işgal ederek eylemimizi kararlı bir şekilde sürdürmeye başladık.

“Omuz omuza mücadele etmek gerekiyor!”

Direnişi anlatabilir misiniz? İşçiler bu direnişle hayatlarında ilk kez böyle bir eylem sürecine katıldılar.

– İşçi arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi evli, çoluk çocuk sahibi, sorumlulukları olan insanlar. Ailelerin oradan baskı yapması, jandarma-polisin olması vb. sorunlardan kaynaklı biraz stresli geçtiğini söyleyebiliriz. 3 arkadaşımız ciddi rahatsızlıklarından kaynaklı hastaneye kaldırıldı, serum yediler; bir arkadaşımızın kalp rahatsızlığı vardı onu evine göndermek zorunda kaldık. Arkadaşlarımız 12 gün boyunca, 10 gününü bildiğimiz viyadüğün üstünde ellerindeki malzemelerin üstünde yatıp kalkarak, kendi imkanlarıyla yemek yaparak ya da üzerlerindeki kısıtlı parayla yemek yiyerek geçirdiler. İki gün ara ara yağmur yağdı, tüm bu zorluklara karşın arkadaşlarımız direndi. Direniş kamuoyunda yer almaya başlayınca, onlara da bir güven gelmeye başladı. 12 günlük direnişimiz sonucunda 6-7 arkadaşımızın dışında diğer arkadaşlarımız direnerek ücretlerini aldılar.

– İYİ-SEN’den olarak inşaat işçilerinin benzer başka sorunlarıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. İnşaat işçileri ve bu gündeme dair çalışma yürüten sendikalara ve muhalif kamuoyuna neler söylemek istersiniz?

– İnşaat işçileri en örgütsüz işkolu. Örgütlenmede zorlanan bir işkolu. Çünkü örnek veriyorum İstanbul’da tanıştığınız, üye yaptığınız bir arkadaşı İstanbul’da çalışmadığı sürece karşılaşma durumunuz hiç olmuyor. Mesela başka bir ile çalışmaya gidiyor ya da yurt dışına çalışmaya gidiyor. Burada inşaat işçisi sendikalarına sahip çıkmalı, aynı çatı altında toplanıp tek bir yerden sesini, taleplerini duyurmalı. Diğer türlü böyle günü birlik eylemlerimiz oluyor. Şimdiye kadar birçok kez eylem yapıp hepsini kazanımla sonuçlandırdık. Ama yeterli değil. Ulaşamadığımız, 2 milyondan fazla bir inşaat işçisinden bahsediyoruz, birçok arkadaşımızın şantiyelerde mağdur olduğunu biliyoruz. Bütün inşaat işçilerinin tek bir çatı altında toplanmasını, bu illaki sendika değil çalıştığı alan ve şantiyelerde birlikte, omuz omuza mücadele etmek gerekiyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu