
İSTANBUL – Metal işçileri, MESS ile yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde yalnızca ücret pazarlığı yapmıyor. Hazırlık sürecinde 43 fabrikada kurulan işyeri komiteleri, binlerce işçinin görüşünü Merkez TİS Komisyonu’na iletti. Sendika, taşeron ve esnek çalışanları da kapsayan taleplerle sürecin örgütlü bir şekilde ilerlemesini sağlamayı hedefliyor. Görüşmelerin tıkanması halinde grev olasılığı da gündemde bulunuyor; sendika bu durumu, işçi sınıfı açısından bir güç ve deneyim aracı olarak değerlendiriyor.
DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreteri Ali Çeltek, MESS görüşmelerini, metal işçilerinin örgütlü mücadelesini ve sendikal faaliyetin önemini gazetemize anlattı.
Karar alma süreçlerinde belirleyici olmak, kazanımların temeli
Sermayedarların kriz dönemlerinde “küçülmeye gidiyoruz” kılıfıyla yaptığı işçi kıyımına karşı metal işçilerinin örgütlü mücadelesi, karar alma süreçlerinde belirleyici olmalarına dayanıyor; bu da kazanımların elde edilmesinde en temel unsuru oluşturuyor.
Ali Çeltek, işçilerin sendikal süreçlerde belirleyici rol aldığını vurgulayarak “Bizim için bu sürecin temel dayanağı metal işçisinin söz ve karar hakkıdır. Türkiye’de işçi sınıfının tabandan gelen iradesini, sözünü merkezi düzeyde örgütleyen istisna sendikalardan biriyiz. Biz bu Grup TİS’i yalnızca kendi üyelerimiz için değil, Türkiye’deki tüm işçi sınıfı için belirleyici görüyoruz. Çünkü metal sektörü bu ülkenin sanayi omurgasıdır; MESS ile yapılan sözleşme, özel sektördeki en büyük toplu iş sözleşmesidir” dedi.
Çeltek, hazırlık sürecine ilişkin ise, “43 fabrikadaki işyeri komiteleriyle toplantılar yaptık; yüzlerce arkadaşımız önerilerini sundu. O görüşler şube yönetimleri ve Merkez TİS Komisyonu’nda tartışıldı, Başkanlar Kurulu’nda son hâlini aldı. Bizim için mesele sadece zam değildir; insanca çalışma koşulları ve onurlu bir yaşam hakkıdır. Kısaca söyleyeyim: Metal işçisi kazanırsa bütün işçiler kazanır” ifadelerini kullandı.
Ekonomik kriz ve enflasyon
Resmî enflasyon verilerinin metal işçilerinin yaşadığı gerçekliği yansıtmadığını, yalnızca bir manipülasyon aracı olduğunu vurgulayan Çeltek, “BİSAM’ın Eylül 2025 raporuna göre açlık sınırı 26 bin, yoksulluk sınırı 91 bin TL’nin üzerinde. Ortalama bir metal işçisi ikramiyeler dahil 55 bin TL civarında alıyor. İstanbul’da 100 metrekare bir dairenin kirası 32 bin 500 TL. Yani bir metal işçisinin gelirinin yüzde 68’i kiraya gidiyor. Türkiye’de hayat pahalılığı sadece TL bazında değil, döviz bazında da çok yüksek. Alım gücümüz bunun baskısı altında. Bu koşullarda hayatı sürdürmek mümkün mü?” dedi.
MESS görüşmelerinde sundukları teklifin, yaşanan ekonomik tabloyu tersine çevirmeye ve işçilere nefes aldırmaya yönelik olduğunu belirten Çeltek, “Bizim teklifimiz bu tabloyu tersine çevirmeye yöneliktir. Düşük ücretli arkadaşlarımız için saat ücretinin 170 TL’ye çıkarılması, bunun üzerine tüm işçiler için yüzde 15 zam ve 100 TL seyyanen artış talep ettik. İlk altı ayda toplam artış yüzde 58.5’e denk geliyor” dedi.
Çeltek, tekliflerinin yalnızca ücret artışıyla sınırlı olmadığını, enflasyon karşısında işçilerin refahını korumayı hedeflediğini belirterek, “Sonraki dönemlerde ise ücretler, resmî enflasyona ek olarak refah payı eklenerek artırılmak durumunda. Çünkü TÜİK’in açıkladığı enflasyonla pazardaki enflasyon aynı değil. Türkiye ciddi bir çalkantılı dönemden geçti; sermayenin kârını katladığı dönemler yaşandı. Şimdi emeğimizi maliyet olarak görüp, şirketlerin üzerindeki esas yükü sermayenin payını yani kârlarını artırmak istiyorlar. Ayrıca vergi adaleti bizim için temel bir konudur. Ücretliler yılda bir maaşa yakın kayıp yaşıyor. Bu yüzden ilk vergi diliminin yüzde 15’te sabitlenmesini, üzerinin işveren tarafından karşılanmasını istiyoruz. Yani bir yandan devlet, bir yandan sermaye ekmeğimizi küçültme derdinde. Sosyal yardımlarda da artışlar talep ettik. Bizim çizgimiz net: insanca yaşanabilir ücret, vergi adaleti ve refah payı” şeklinde konuştu.
“Grev tehdit değil, işçi sınıfının okulu”
Taşeron sistemlerinin sendikalaşma sürecini zorlaştıran ve hatta tıkayan bir engel olduğunu dile getiren Çeltek, “‘Alt yüklenici’ denilen paravan yapılar üzerinden örgütlülük dağıtılıyor. Bizim cevabımız ise bu parçalanmayı tersine çevirecek biçimde örgütlülüğü genişletmek oluyor” sözleriyle işyerlerinde taşeronlaşmanın işçilerin aleyhine işlediğini vurguladı.
Grev hakkının işçilerin en temel ve meşru direniş pratiği olduğunu dile getiren Çeltek, “Biz grevi bir tehdit olarak değil, işçi sınıfı açısından bir okul olarak görürüz. Bugüne kadar birçok örnekte bunu gösterdik. MESS ile yaptığımız görüşmelerde karşımıza grev yasaklarını çıkaranlara karşı işçi sınıfının örgütlü gücünü koyduk. Burada geri adım atmamız mümkün değil. TİS süreci başladığı anda bizim için grev süreci de başlamıştır. Ancak amacımız, bu noktaya varmadan taleplerimizin karşılanmasını sağlamaktır” dedi.
Masada sundukları teklifin yalnızca ücret artışlarından ibaret olmadığının altını çizen Çeltek, işçilere dayatılan fazla mesai uygulamalarına, ödenmeyen gece zamlarına ve kısıtlanan yıllık izin haklarına dikkat çekerek; tamamlayıcı sağlık sigortasının işçinin ailesini de kapsayacak şekilde düzenlenmesi, kreş yardımı ve ebeveyn izni gibi sosyal hakların da sözleşmeye dâhil edilmesini talep ettiklerini belirtti.
“Örgütlülüğümüzü güçlendirecek taleplerle gidiyoruz”
Sözlerini bitirirken TİS görüşmelerinin yalnızca bir ücret pazarlığı olmadığını vurgulayan Çeltek, masadaki esas amacın işçi sınıfının kendi geleceğini inşa etme süreci olduğunu belirtti.
“Bu sözleşme, metal işçilerinin geleceğini kurma sürecidir. Biz yalnız ücret artışı istemiyoruz; örgütlü gücümüzü ücretin önüne koyuyoruz. Bu nedenle sadece ücret talebi ile sözleşmelere gitmiyoruz. Örgütlülüğümüzü güçlendirecek taleplerle de gidiyoruz. Sosyal hak taleplerimizi de ortaya koyuyoruz. Bizim çağrımız tüm metal işçilerine, işçi sınıfının tüm kesimlerine. Birleşik Metal-İş’in 2025–2027 TİS süreci, yalnız bir ücret pazarlığı değil; vergi adaleti, toplumsal eşitlik ve demokrasi mücadelesidir. Ama asıl hedefimiz, bu mücadelenin bütün işçi sınıfının sesi haline gelmesidir.”




