
Erkek egemen devletin uzun vadeli politikaları ekseninde attığı adımlar, aile yılı adı altında kadın ve LGBTİ+’lara yönelen saldırılar, 11. Yargı Paketi hazırlıkları düşünüldüğünde kadınların mücadele ısrarının ön plana çıktığı, kadın direnişinin bir kez daha kendini gösterdiği bir 25 Kasım’ı karşıladığımızı söyleyebiliriz.
Kamuoyuna yansıyan 11. Yargı Paketi taslağı “genel ahlaka aykırılık”, “doğuştan gelen biyolojik cinsiyetle uyumlu davranmama”, “15-18 arası arasındaki çocukların işledikleri suçlarda yetişkin gibi cezalandırılması” gibi muğlak ifadeler içeriyor.
Aslında muğlak gibi görünen bu ifadeler erkek egemen devletin kadın ve LGBTİ+’ların yaşamlarını ve varoluşlarını hedef alan saldırılarına zemin yaratmanın bilinçli adımlarından biri.
Kadınların, LGBTİ+’ların, çocukların en temel haklarını hedef alan bu yasa hazırlığı özü itibari ile erkek egemen yargının halihazırdaki keyfiliğinin yasal zeminini güçlendirmeyi hedefliyor.
Heteronormatif ilişkilenme biçimi dışındaki herhangi bir ilişkilenmeyi tanımayarak en başta LGBTİ+’ların varoluşunu “suç” olarak tanımlıyor. LGBTİ+’ların yaşamlarını, kimliğini en basit haliyle bir mahkeme salonundaki erkek hakim anlayışın keyfiliğine teslim etmeyi amaçlıyor. Kadınlar, kadınlara dönük işlenen suçlar söz konusu olduğunda karşımıza dikilen erkek-devlet-yargı işbirliğini yasayla tescillemeyi amaçlıyor.
Toplumun geri yanlarını da arkasına alarak şiddete uğrayan, katledilen kadınları sorgulayan mahkemelerin kararlarıyla kadınların “genel ahlaya aykırılık” ifadesindeki muğlaklığın içinde kaybedilmesi amaçlanıyor. Kapitalizmin derin çürümüşlüğünün, yoksulluğun, çeteleşmenin bir sonucu olarak suça sürüklenen çocukları suç döngüsünün içerisine hapsetmeyi hedefliyor.
Erkek egemen anlayışı güçlendirmenin sıralı adımlarından biri olarak karşımıza çıkarmaya hazırladıkları 11. Yargı Paketi’ne karşı kadın kurumları örgütlenme, mücedele etme, karşı koyma temelinde adımlarını atmaya başladı. Oluşturulan kampanya gruplarıyla hazırlanan yargı paketinin kadınları nasıl hedef aldığı anlatılmaya, karşı koymak adına eylemler örgütlenmeye başladı.
11. Yargı Paketi kapsamında kadınların tartışmalarının, yaptığı eylemlerin, ortaya koyduğu ısrarın 25 Kasım çalışmalarını güçlendiren zeminlerden biri olduğunu görmek gerekiyor.
Diğer yanda genç kadınların başta üniversiteler olmak üzere Rojin Kabaiş’in akıbetini sormaya devam etmesi, faillerin açıklanması hedefiyle dört bir yanda eylemler örgütlemesi 25 Kasım’ın örgütlenme ve politika zeminini güçlendiren başka bir nokta olarak ön plana çıkıyor.
11. Yargı Paketi’nin içeriği ve Rojin Kabaiş örneğinden görmemiz gereken önemli bir nokta var. Erkek egemen devlet bildiğimiz ve çokça tekrar ettiğimiz gibi kadınların ve lubunyaların varoluşuna saldırıyor. Bu devletin sözcülerinin herhangi bir cümlesinde kadınlar geçtiğinde biliyoruzki büyük bir saldırıyla karşı karşıya kalacağız.
Ve yine biliyoruz ki ataerkil sistem, attığı her adımla kadınları, lubunyaları güçsüzleştirirken topluma sirayet eden erkekliği güçlendirmeye odaklanıyor. Kadınlara şiddet, katliam dayatılırken failler cezasızlıkla ödüllendiriliyor.
Rojin Kabaiş’i yeniden hatırlarsak cansız bedenine günlerce ulaşılamadı. Bir yıl boyunca intihar ettiğine ikna edilmeye çalışıldık. Bir yılın sonunda gizlenen ATK raporunda Rojin’in bedeninde iki erkeğe ait DNA bulgusu olduğunu öğrendik.
Bir yıl boyunca ATK raporu gizlendi, intihar dendi şimdi de ATK raporuna rağmen DNA’ların otopsi işlemi sırasında bulaş riski taşıdığına ikna edilmeye çalışılıyoruz. Kadınlara karşı işlenen suçlar söz konusu olduğunda tüm kurumların nasıl erkek egemenliğinin temsilcisine dönüştüğünün somut örneklerinden birini yaşadık.
Erkek ittifakın sınırsızlığını, pervasızlığını da gördük. Kendi cephemizden görmemiz gereken başka bir yan ise ikna edilmeye çalışıldığımız bu karanlıkta sadece Rojin değil tüm kadınlar kaybedilmek isteniyor.
Tüm kurumları ve olanaklarıyla kadınları muğlaklığa, belirsizliğe sürükleyerek kaybetmek isteyen erkek egemen devlet gerçekliğini görüyoruz. 11. Yargı Paketi hazırlığı ve Rojin’in ardından geçen bir yıl içindeki gelişmeler arasındaki güçlü bağı, bu devlet gerçekliği yaratıyor.
Kadınlara karşı işlenen suçları sessizlikle karşılamamız, erkek egemenliğinin bize dayattığı karanlıkta kaybolmamız isteniyor. 25 Kasım’da odaklanacağımız yer tam da burası, çıkış yolumuz daha güçlü mücadele ve ısrarlı eylemlerimiz olsun.


