DerlediklerimizGüncel

HAKKI ÖZDAL | ‘Türk Konfet’ iddianamesi ve sermayeyle barış çabası

TÜSİAD yöneticilerine şubat ayında gösterilen sopa, belki de mart ayında başlayan siyasal operasyonların bir öncü önlemiydi. Erdoğan iktidarı MÜSİAD ve açık destekçisi TOBB aracılığıyla, kendi kök sosyal-sınıfsal tabanı da olan sermaye çevrelerini politik olarak kontrol etme ayrıcalığına sahipti ve TÜSİAD şahsında ‘İstanbul sermayesi’ni sindirmek yeterli görülmüş olmalı.

“Ben TÜSİAD’da 3 yıldır başkanlık görevi yürütmekteyim. Daha önce de Türk Konfet’in başkanlığını yaptım. Bana sormuş olduğunuz genel kuruldaki konuşmamı bizzat kendim hazırladım.”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın savcılık ifadesinden alınan bu sözler, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından kendisi hakkında hazırlanan iddianamede yer alıyor. Bu, Turan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Ömer Aras’ın 13 Şubat’taki TÜSİAD Genel Kurulunda yaptıkları konuşmalara dair açılan ikinci davanın iddianamesi… İddianame metninden doğrudan yapılan bu alıntıda detay gibi görünen önemli bir ‘hata’ var. Orhan Turan’ın daha önce başkanlığını yaptığı sermaye örgütü TÜRKONFED’in ismi, kâtip tarafından yanlış şekilde “Türk Konfet” şeklinde yazılmış. Sonra bu yanlışlık, savcı tarafından iddianameye aynen aktarılmış. Yani savcı, Turan’ın “Türk Konfet” diye bir yerde başkanlık yaptığına kani olmuş, bu örgüt nedir, adı nasıl yazılır merak etmemiş.

Oysa kendisini “Bölgesel ve sektörel iş dünyası temsil örgütlerinin çatı kuruluşu” olarak tanımlayan TÜRKONFED (Türk İş Dünyası Konfederasyonu) bu hikayede kritik bir öneme sahip. Genellikle Anadolu’daki küçük ve orta sermaye örgütlerini kapsayan 31 federasyon ve 373 üye dernek üzerinden 100 bine yakın şirketi kapsıyor. Bu adı 2005’te almış olmakla birlikte kökeni 1990 yılına uzanıyor. 1990 yılı enteresan bir yıl, nitekim benzer ölçekteki sermaye kesimleri tarafından kurulan MÜSİAD da aynı yıl kurulmuş. Zaten TÜRKONFED “TÜSİAD’ın kanatları altında” genişliyor ve İstanbul sermayesi olarak da adlandırılan büyük burjuvazinin Anadolu sermayesi üzerindeki hegemonyasını temsil ediyor.

90’lı yıllar boyunca ‘laik’ ve ‘İslami’ sermaye olarak tasnif edilen burjuva katmanların güç mücadelesi siyaset üzerinde de etkili oldu. Asıl büyük ve kitlesel güce sahip olan TOBB bünyesindeki sanayi ve ticaret burjuvazisi rekabetinde, sanayici kesimin TÜSİAD’a tüccar kesimin de MÜSİAD’a daha yakın olduğu bir denklem geçerliydi. İşte TÜRKONFED de büyük ‘laik’ sermayenin, bir başka deyişle tekelci burjuvazinin, küçük ve orta sermaye üzerindeki etkinlik çabasının, yer yer verimli bir ürünüydü. Bu açıdan savcının “gözünden kaçan” sadece bir yanlış yazım değil, bizzat yazdığı iddianamenin de sebebi olan siyasal gerilimlerin tarihsel arka planıdır.

TÜSİAD yöneticilerine şubat ayında gösterilen sopa, belki de mart ayında başlayan siyasal operasyonların bir öncü önlemiydi. Erdoğan iktidarı MÜSİAD ve açık destekçisi TOBB aracılığıyla, kendi kök sosyal-sınıfsal tabanı da olan sermaye çevrelerini politik olarak kontrol etme ayrıcalığına sahipti ve TÜSİAD şahsında ‘İstanbul sermayesi’ni sindirmek yeterli görülmüş olmalı. Ama siyasal gücünü aşan bir hukuki zor uygulamakta ısrar eden Saray, mart ayında giriştiği büyük operasyonun hem politik hem de ekonomik sonuçlarını beklemediği kadar sarsıcı biçimde yaşadı, yaşıyor. Bunlar arasında en çok zorlandıkları, faizi yeniden artırmak zorunda kaldıktan sonra karşılaştıkları tablo… Zira artan faizler, zaten Şimşek programına diş sıkarak katlanan ve uzun süredir “finansmana erişim zorlukları” adı altında ucuz kredi özlemini dile getiren küçük ve orta sermayenin, neredeyse 20 yıldır görülmemiş bir reaksiyonuyla karşılaştı. TOBB bünyesindeki 81 oda ve borsa başkanı ortak bir açıklama yayınlayarak başta yüksek kredi faizleri ve zirai don olmak üzere acil sorunlarını dile getirdiler. Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, mart sonunda yaptığı “Yüksek faiz maliyetleri yatırım iştahını azaltıyor. Süreç uzarsa reel sektörün ayakta kalabilmesi iyice zorlaşacak. Son bir haftada yaşanan gerginliğin, tüm kesimlerin tatmin olacağı itidalli bir anlayışla son bulacağını ümit ediyorum” açıklamalarının ardından nisan sonunda da “Dayanacak gücümüz kalmadı, yüzde 60’ın üstünde faizle yatırımı bırak üretim yapamıyoruz” dedi. Bu açıklama, imalat sanayisi genelinde kapasite kullanım oranının yüzde 74,3 ile son 26 ayın dibini gördüğü nisan verisinin açıklanmasından iki gün sonraydı.

Diğer yandan başta Yeni Şafak olmak üzere, devletten ucuz krediyle beslenmeye alışmış kapitalistlerin sesini duyurabildiği iktidar gazetelerinde, Şimşek’in ekonomi yönetimine ve faiz kararlarına artık açıktan muhalefet başladı. Nihayet AKP iktidarının neredeyse bir temel dayanağı haline gelmiş TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da “Tüm OSB ve hallerin giriş çıkışlarına vergi memurları yerleştirileceğini” söyleyen Mehmet Şimşek’e “Her işletmenin, her fabrikanın kapısına vergi memuru koyarak, polisiye tedbirler alarak, vergi gelirleri arttırılamaz” diye yanıt verdi.

Burada birkaçını saydığımız bu örnekler, iktidarın müttefiki olan sermaye çevreleri açısından da işlerin hiç iyi gitmediğinin güçlü işaretleri. Bu iktidar tarafından da görülüyor ve “Türk Konfet iddianamesi” ortaya çıkmadan bir gün önce AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci TÜSİAD Başkanını ziyaret edip mealen, size yanlış yapıldı, diyor. Ertesi gün Ekonomim gazetesine, “Onlar [TÜSİAD] bizim dostumuz arkadaşımız” diye demeç veriyor… Aynı gün Erdoğan da beklenmedik şekilde Ankara Ticaret Odasını ziyaret edip ‘sorunları dinliyor’, fotoğraf çektiriyor.

Bir başka fotoğraf da 1 Mayıs günü Saray’da çekilmiş, Erdoğan sermaye temsilcileriyle sendika yöneticilerini aynı kareye sokmuştu. Bir nevi 20 küsur yılın özeti gibi bir fotoğraftı. Ama işler kötüleştikçe, ‘asıl büyük tehlike’ olan işçi sınıfını işbirlikçi sendikalar ve sabır telkinleriyle hareketsiz tutmaya çalışırken, kritik sermaye örgütlerine bizzat gidiyor, ulaklarını, ‘barış elçilerini’ gönderiyor. Zira ‘işler kötü’ gidiyor… Baksanıza, en kritik iddianameleri yazan savcılarının bile TÜRKONFED’in ne olduğunu bilmediği bir karargahtan yürütülüyor o işler. Savcılık metnindeki bir yazım hatası, ironik şekilde bu dönemin siyasal iktisadının ortaya çıkardığı sonuçlarla birleşiyor, tabloyu tamamlıyor.

(Evrensel Gazetesi – 7 Mayıs 2025)

5 Mayıs günü Ankara Ticaret Odası’nı ziyaret ederek Başkan Gürsel Baran’dan ‘sanayicilerin sorunlarını’ dinledi. | Fotoğraf: AA
Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu