Güncel

HALKIN GÜNDEMİ | “Ezilen Halklar, Türkiye’nin İşgal Politikalarının Karşısında Durmalıdır”

Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı komutanlarından Lusin Hovsepyan, Rojava’daki gelişmeleri ve Tugay’ın mücadelesini anlattı: “Rojava toprakları büyük bir tehlike altında. Barışçıl bir süreç istiyoruz ancak saldırılara karşı topraklarımızı savunmaya devam edeceğiz.”

Suriye’de rejimin yıkılması ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili Ş.Nubar Ozanyan Tugayı komutanlarından Lusin Hovsepyan ile bir söyleşi yaptık.

– Tugay içindeki göreviniz nedir? Kendinizi tanıtır mısınız?

– Adım Lusin Hovsepyan ve komutanlıkta yer almaktayım. Biz askeri bir gücüz, Kuzey-Doğu Suriye topraklarında Ermeni milletini temsil eden askeri bir gücüz. Bu kuvvet, 24 Nisan 2019’da kuruldu. Buradaki Ermeni toplumunu ve tüm bileşenlerini korumak, Rojava halklarını biraraya getirebilmek ve Ermeni diasporasını birleştirmek için çalışmalarda bulunmak; Ermeni dili ve kültürünün unutulmaması ve geliştirilmesi için çalışmalarda bulunmayı amaçlıyoruz.

– 2011’den beri iktidara sıkı sıkıya tutunan Esad nasıl oldu da bu kadar kısa sürede devrildi? Diğer yandan cihatçıların askeri açıdan güçlü bir taarruzu tek başlarına gerçekleştirme şansı var mıydı?

– İlk bölümle ilgili olarak; Doğrudur Esat rejimi iktidara sıkı sıkıya tutunmak için çaba harcıyordu ve bunun için her türlü yol mübahtı. Ancak 2011 sonrası Rejim bir hayli zayıfladı, özellikle insan kaynakları ve askeri güç açısından. Kendisini İran, Irak ve Lübnan’dan sağladığı gruplara yaslamıştı ve adeta sonsuz bir Rus desteği vardı. Irak ve Lübnan’dan binlerce savaşçı, İran’dan milisler Rejmi ayakta tutmak için savaşıyordu. Tüm bu nedenler, Rejimin ömrünü uzatmıştı. Bu desteğin azalması ve bazı grupların ülkeyi terk etmesi ile Esad cephesi önemli oranda zayıfladı.

Tabi İsrail’in Lübnan ve Filistin’e yönelik saldırıları ve soykırımı, İran’a yönelik saldırılar sözkonusu idi. Bunlar zayıflamanın önemli nedeniydi, zira bu gruplar kendi dertleri ile meşgul oldular. Bu durum Rejimi hızlı bir çöküşe götürdü. Yolsuzluk, yoksulluk, kötü yönetim ve bir dizi sorunun da elbette sayılması gerekir. Rusya’nın hava desteği dışında çok esaslı başka bir desteği de kalmamıştı. Sahada nitelikli savaşçının olmaması ya da karada gerektiği gibi savaşılmaması -ki burada Esad Rejiminin asker sıkıntısı yaşadığını hatırlatmak gerekir- nedeniyle çöküş hızlı oldu.

Gelelim Cihatçılar cephesine… Tabii ki HTŞ’nin zaferi meselesinde Türkiye’nin desteği çok açıktı. Bu grupları eğiten ve donatan, lojistikten askeri altyapısına kadar destekleyen Türkiye idi. Teknolojik olanaklar sundu. Özellikle hava saldırıları açısından HTŞ donatıldı. Askeri niteliği artırıldı. Bu anlamda bu cihatçı grupların tek başına zaferi değildir, birçok dış siyasi otorite HTŞ’ye olanak sundu.

– Esad devrilmeden önce HTŞ liderliğinin kamuoyuna bilinçli bir şekilde yoğun olarak işlenen demeçleri söz konusu oldu. Aleviler, Şiiler, Hristiyan kesimlere yönelik… Siz bu açıklamaları nasıl görüyorsunuz? HTŞ ve birlikte hareket ettiği güçleri nasıl tanımlıyorsunuz? Suriye halkını önümüzdeki günlerde neler bekliyor? Özellikle de Şiiler, Aleviler ve Hristiyan halklar açısından…

– Herkes Heyet Tahrir el-Şam’ın Nusra Cephesi olduğu biliyor. El-Kaide’nin Suriye’deki kolu olarak kabul edilen örgüt El-Nusra Cephesi idi. Bu hareketin El Kaide’den ayrıldığını açıkladığı doğrudur. El Nüsra güncele uyarlandı ve Heyet Tahrir el-Şam’a dönüştürdü. Ancak IŞİD’in kardeş örgütü olduğu için cihatçı ideolojisi devam etmektedir. Her ikisi de El Kaide’nin rahminden doğmuştur.

Bugün Heyet Tahrir el-Şam’ın saflarında binlerce cihatçı savaşçı, tekfirci ideolojilere mensup ve farklı milletlerden birlikte çalışan gruplar da var. Bunun yanı sıra Türkiye tarafından desteklenen Milli Ordu diye takdim edilen gruplar var. Bunlar da en az diğerleri kadar tekfirci guruplardır. Bunların da insan kaçırdıkları, mülkleri gasp ettikleri, hırsızlık yaptıkları belgelenmiştir. Yanısıra halka yönelik saldırılarını söylemeye bile gerek yok. Bu gruplara dair geçmişte başka bir şey duymadık. Bundan dolayı Suriye’nin geleceğinden endişe duymaktayız. Suriye halkının geleceği bu gurupların yönetimi altında daha zor olacaktır. Özellikle dini ve etnik azınlıklar için yaşam daha zor hale gelecektir.

“Topraklarımızı savunmaya devam edeceğiz!”

– Son cihatçı saldırılarıyla birlikte Rojava’da neler yaşandı? Tel Rıfat ve Menbiç’e yönelik işgal söz konusu oldu. Suriye Demokratik Güçleri ya da daha özel olarak YPG’nin bu süreçteki tutumunu ve hedeflerini asıl görüyorsunuz?

– Rojava, Suriye’de bir rejim değişikliğine tanıklık ediyor. Burada yaşanan değişimlerin bir sonucu olarak beklenti ve endişeler hakim. Her kesim güvenlik açısından alarm durumunda. Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye toprakları yeniden işgal edildi. İşgal alanı genişletildi. Til Rifat’tan çekilen SDG güçleri, halkın güvenliğini öne almıştı. Ancak Türkiye destekli çetelerin saldırıları ile Minbiç, Tişrin ve diğer Fırat bölgesine yönelik oldu. Muazzam bir direniş örgütlendi. Son olarak Minbiç’te daha fazla kan dökülmemesi anlamında ateşkes yapıldı. Karşı güçler ateşkese uymadılar. Rojava toprakları hala büyük bir tehlike altındadır. Suriye Demokratik Güçleri ve elbette Tugayımız, Rojava kazanımlarını korumak için savaşıyor.

Türkiye bu bölgeyi kendi denetimi altına almak istemektedir. Askeri ama aynı zamanda siyasi anlamda işgale karşı hazırlık yapılmaktadır. Elbette emelimiz barışçıl bir sürecin başlaması. Ancak saldırılara karşı topraklarımızı savunmaya devam edeceğiz.

– Siz Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı olarak şu an da hangi pozisyondasınız? Bundan sonrasında Tugay olarak gerek bulunduğunuz bölge gerekse de bir bütün Rojava Özerk Yönetimi bakımından nasıl bir hareket planınız var?

– Bizim Şehit Nubar Ozanyan Tugayı olarak, Ermeni askeri gücü olarak ön saflarda bir pozisyonumuz var. Diğer bileşenlerle birlikte varlık alanlarımızı savunmak amacıyla. Biz Suriye Demokratik Güçleri’nin bir parçası ve bulunduğumuz bölgelerde önemli bir konumdayız. Bizim pozisyonumuz SDG’den bağımsız değildir. Suriye Demokratik Güçleri’nin bir parçasıyız. Bu anlamda her türlü hazırlık yapılmaktadır. Ön saflarda herhangi bir saldırıya karşı konumlanmış durumdayız. Gelişmelerin seyrine göre elbette Suriye Demokratik Güçleri’nin alacağı kararlar bizleri de bağlayacaktır.

– Suriye’yi önümüzdeki günlerde neler bekliyor? Sözgelimi çatışmaların durmasını beklemeli miyiz yoksa aksine ülkenin farklı bölgelerinde devam eder mi? Suriye’de gelecekte nasıl bir toplumsal yapı kurulur? Ermeni ve diğer halkların bunun içindeki yeri ne olur veya olmalı?

– Biz inanıyoruz ki, Suriye’yi önümüzdeki günlerde büyük zorluklar beklemektedir. Çatışma durumunun sona ermesini beklemiyoruz. Sakinleşebilir ama tekrar savaş ve gerilim ortamı devam edecektir. Şam’ı ele geçiren grupların sahip olduğu ideolojik ve siyasal hat, kendi içlerinde farklılıkların olması, hem halka karşı hem de kendi içlerinde birbirlerine karşı çatışmalarına neden olacaktır. Zira her siyasal aktörün veya gurubun kendi çıkarları sözkonusudur. Bu gruplar geçmişte de birbirleri ile zaman zaman çatışan guruplardı. Bundan dolayı çatışma baki kalacaktır.

Sosyal yapıya gelince; genel olarak Suriye halkının sosyal yapısı farklı ulus ve etnik gruplardan oluşması itibariyle farklı bir yerde durmaktadır. Tarihsel olarak Suriye halkı güçlü bağlarla birbirine bağlıdır. Bu bağlar şu şekilde korunmalıdır: Suriye halkının tüm kesimlerini kapsayan ulusal ve kapsamlı bir diyalog başlatılması gerekir. Dış güçlerin çıkarları adına halkların birbirlerini kırmalarını önüne geçilmelidir. Bu elbette Suriye halkının önünde duran bir meseledir. Bunun sağlanması ancak demokratik bir ortamın sağlanması ile mümkün olabilir.

Rojava, birlik ve beraberliğin bir sembol örneğidir. Bunun bir sonucu olarak sosyal uyum sağlanabilmiştir. Bu demokratik atmosfer yok olursa aksine gelişmeler yaşam bulur. Ermeni halkı da tüm bu çeşitlilik içinde yerini almalı ve kendi temsiliyetini yapabilmelidir. Tüm diğer etnik gurupların da kendi temsiliyetlerini yapma hakları vardır.

– Son olarak, Suriye halkına, Türkiye/Kürdistan ve dünya halklarına yönelik bir çağrınız var mı?

Çağrımız, genel olarak özellikle bölge halklarının, Suriye halkının yanında olunmasıdır. Suriye halkının haklı taleplerinde desteklemelerini talep ediyoruz. Ezilen halklardan, Türkiye’nin işgal politikalarının karşısında durmalarını istiyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu